Seçim öncesi “herkes sandığa” çağrısı yapılırken “bir oy bile önemlidir” deniyordu. Yalova seçim sonuçlarıyla bu söylem kanıtlandı. AK Parti adayının belediye başkanlığını bir oy farkla CHP’den kopardığı görüldü. Sonrasında itirazl

Seçim öncesi “herkes sandığa” çağrısı yapılırken “bir oy bile önemlidir” deniyordu.
Yalova seçim sonuçlarıyla bu söylem kanıtlandı.
AK Parti adayının belediye başkanlığını bir oy farkla CHP’den kopardığı görüldü.
Sonrasında itirazlar...
Sandıkların yeniden sayılması sonucu bu kez CHP adayı 6 oy farkla öne geçti.
Büyük olasılıkla başkan o...
“Bir oy, çok oydur.”
Bu seçimlere yüzde 90’na varan katılım payı Türkiye insanının sandıkları sahiplendiğini vurguluyor.
Demokrasi bilinci göstergesidir.
 
ERDAL İNÖNÜ’NÜN BİR OY’U
BİR oy bağlamında Erdal İnönü’den seçim anısı yansıtayım:
Erdal İnönü genel başkandır.
Seçim kampanyası sürecinde parti otobüsündedir.
Şoförün yanındaki boşluktan kaldırımlardaki vatandaşlara el sallamaktadır.
Parti otobüsü yavaş ilerlediği için kimileri de koşarak tezahürat yapar.
Onlardan biri de koşup koşup, İnönü’nün el salladığı cama sıçramakta ve “Erdal Paşa, öl de ölem” diye bağırmaktadır.
Bir....
Üç...
Beş...
Adam nefes nefese koşuyor, pencerenin camına sıçrıyor ve hep aynı şeyi söylüyor:
“Erdal Paşa, öl de ölem...”
Kaza çıktı çıkacak.
Adamcağız otobüsün altına yuvarlanabilir.
Erdal İnönü böyle bir kaza ihtimaline karşı camdan başını uzatır ve söyle seslenir:
“Ölme... Ölme... Bir oy bir oydur!..”
.......................
Erdal İnönü mizah tarafı güçlü bir bilim adamı ve politikacıydı.
Saddam’la görüşüp geri dönerken, aynı uçakta arka arkaya oturuyorduk.
Birkaç saat önündeki kâğıda rakamlar yazdı.
Sayfalarca rakam...
Sordum.
Meğer matematik problemi çözüyormuş.
“Şimdiye kadar hiç çözülememiş bir problem bu. Ben çözebildim” dedi.
Ama...
Sakın “böbürlendi” sanmayın.
O her zamanki mütevazı ve mizah yüklü hatta kendisiyle bile dalga geçen ses tonuyla...
Zaten ardından şöyle eklemişti:
“Belki çözen olmuştur ama ben bilmiyorum.”
.............................
Demek istediğim o ki “tek 1 oyun demokrasi için önemini vurgulayan” kişi dünyada henüz çözülememiş yüksek matematik sorularını çözen bir bilim adamıydı.
O “tek 1 oyun” önemini, “6 oyun” anlamını Yalova’da, “10 oyun” etkisini Ağrı’da görmekteyiz.
Tartıldığı dara vicdan olan oylar için bu anlattıklarım daha da ağırlıklıdır.
 
 
 
ANKARA’DA HÂKİMLER VAR
İdari kararla kapatılan Twitter için Anayasa Mahkemesi hükmü “HAYIR” oldu.
Daha önce idare mahkemesi de “yürütmeyi durdurma kararı” vermişti.
Ama...
Sanki bu “HAYIR” duvara seslenişti.
Bakalım uyulması zorunlu olan Anayasa Mahkemesi kararı yerine getirilecek mi?
Anayasa Mahkemesi kararıyla hapishane kapıları açıldı, Twitter açılmayacak mı?
Anayasa Mahkemesi için de “Ankara’da hâkimler var” diyoruz.
Bu söylemin kökündeki tarihi olayı anlatmakta yarar var:
..........................
Prusya Kralı II. (Büyük) Frederik, Potsdam ormanlarında gezinirken bir tepeye ulaşır.
Görür ki hemen yanında daha büyük bir tepe daha vardır ve bu tepenin üstünde bir değirmen kuruludur.
Yüksek olan tepeye saray yaptırmayı düşünmektedir.
Değirmeni satın alarak bu hayalini gerçekleştirmek ister.
Fakat değirmenci satışa razı değildir.
Büyük Frederik değirmenciyi ikna etmek için önce değirmene değerinin kat kat üstünde bir bedel ödemeyi teklif eder.
Sans-Souci, “Hayır. Değirmenim satılık değil” der.
Kral bu cevaba kızar ve “Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun?” diye sorar.
“Biliyorum, biliyorum” der, Sans- Souci, “Sen de benim bu değirmenin tapulu sahibi olduğumu biliyor musun” diye anlamlı ve ağır bir cevap verir.
Kral çok öfkelenir... “Senin tapun da olsa, rızan da olmasa, ben burayı zorla alacağım. Bakalım o zaman ne yapacaksın?” der.
Değirmenci başını kaldırır ve atının üzerinde bütün ihtişamıyla duran Kral’a, sükunet içinde, “Berlin’de hâkimler var” der.
“Berlin’deki hâkimler”in değirmencide yarattığı özgüven Büyük Frederik’te büyük etki yaratır.
Kral bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun yanındaki daha alçak olan tepeye sarayını yaptırır ve bu sarayın adını da Sans-Souci Sarayı koyar.
.............................
Ankara’da kral yok, demokrasi varsa...