Yıllardan ama yıllardan beri " 'İlle de Anayasa' diye çıkmazlarla saplanacağınıza, gerçekleşmesi çok daha kolay yasaları çıkarıp, bu ülkeye demokrasiyi getirme yolunda, Anayasa'dan da önemli adımlar atabilirsiniz" diye kaç yazı yazdım.. Kaç Adalet Bakanı,

Yıllardan ama yıllardan beri " 'İlle de Anayasa' diye çıkmazlarla saplanacağınıza, gerçekleşmesi çok daha kolay yasaları çıkarıp, bu ülkeye demokrasiyi getirme yolunda, Anayasa'dan da önemli adımlar atabilirsiniz" diye kaç yazı yazdım.. Kaç Adalet Bakanı, kaç iktidar, muhalefet yöneticisine adeta açık mektuplar gönderdim.
Yazdığımla kaldım. Tınmadılar bile..
Ya o demokrat, o liberal gazete ve gazetecilerimiz!..
Bir tekinden tek bir satır destek geldi mi?.
Gelmedi.. Gelmez.. Çünkü herkesin kendisine göre demokrasisi var, kendisine göre Adaleti.. Onu istiyor sadece..
İşine geleni!.. İşine geldiği zaman!.. 
***
 
Bakın, O Zerap mı, Zarap mı, Sarraf mı, her ne ise adı, o muhterem hakkında tahliye kararı verilmesi adildir.
Zirve Yayınevi'ni basıp adam öldürdükleri iddia edilenlerin de..
Adil olmayan, Silivri'de yüzlerce insanın yıllardan beri, 26. Genel Kurmay Başkanı, emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un da katıldığı deyimle "Tutsak" olarak yatmalarıdır. 
Adaletin birinci görevi, "Masum" vatandaşı korumak, onun her türlü dokunulmazlığını güven altına almaktır ki, insanlar gece başlarını yastığa koydukları zaman rahat uyusunlar. Sabah kapının zili erken çaldığında, bakkal çırağının, ya da kapıcının geldiğini düşünsünler. 
Bunu sağlayan mekanizma, Mülkün, yani devletin temeli olan Adalet'tir. Demokratik ülkelerde Adalet'in temeli de "Masumiyet Karinesi"dir. Yani "Hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmayan herkes, masumdur."
Dikkat buyurun.. "Herkes!.."Yani "Benim tutuklularım, senin tutukluların" diye bir ayrım yok.. "O suçtan, bu suçtan" diye de bir ayrım yok. "Hakkında kesinleşmiş hüküm olmayan herkes!.."
Zerap hakkında kesin hüküm var mıydı?. Yok!..
Zirve baskınını yapanlar hakkında?.
Onların da yok..
O zaman, ne diyor Adaletin ruhu.. 
"Bir suçsuz bir tek gün içerde tutuklu kalacağına, bin suçlu aramızda dolaşsın.." 
"Adaletin görevi, masum vatandaşı korumaktır" dememiz bu..
İlker Paşa "Hayatımdan 26 ayını çaldılar" diyor..
Nasıl iade edeceksiniz?. Bir tek saniyesini geri verebilir misiniz?.
Zerap mıdır, nedir, onun tahliye olduğu gün, bu ülkede muhalefet liderleri "İşte adalet bu.. Hakkında kesinleşmiş hüküm olmayan bir zanlıyı mahkum gibi içerde tutmak doğru değildi. Mahkeme doğru karar vermiştir..
Peki.. Tamam.. Harika.. Ama o zaman İlker Başbuğ Paşa niye içerde..
Derhal onu da, ötekileri de serbest bırakın.. Hem de seçilmiş, sandıktan çıkmış milletvekili Engin Alan Paşa içerde.. Onu da tahliye edin.. Silivri, Metris, Hasdal'da yıllardır 'Mahkum gibi' yatan herkesi tahliye edin" demeliydiler..
Demediler.. Tam tersini söylediler.. "Bu adam nasıl tahliye edilir" dediler..
Çünkü kafalarında Adalet değil, bir ay sonraki seçimler vardı. Adalet değil, oy için konuşuyorlardı.
Ergenekon olduğu iddia edilen örgütün davası başladığından beri, tutuklamalara itiraz ediyorum. İtiraz ederken, dayanağım hep "Masumiyet" karinesi.. Kesinleşmiş mahkumiyeti olmayan kişinin mahkum gibi içerde tutulması..
Senelerdir bu kavgayı yapacağım.
Sonra Zerap, sonra Zirve tahliyeleri gelince "Olmadı, bunları niye serbest bıraktınız" diye kıyameti koparacağım.. Bu mudur, tutarlı olmak?.
Adalet Heykeli, elinde terazi tutan bir kadındır. Ama o kadının gözleri bağlıdır..
Önüne gelen 26. Genel Kurmay Başkanı mıdır, İranlı altın tüccarı mı, görmesin, bilmesin, herkes ama herkes için, adalet neyse onu uygulasın diye..
Bir cinayet davasını yedi yılda bitiremeyen Adalet, adalet olur mu?.
Senin sistemin davayı bir türlü bitiremiyorsa, adamın yıllarca içerde yatmasının adı adalet olur mu?.
Binde milyonda bir ihtimalle dahi, ya masumsa?. "Bir masumu yedi sene içerde tutabilen sistem, ya yarın beni de içeri alırsa" diye düşünmez mi, sıradan vatandaş..
O zaman başını yastığa rahat koyabilir mi?. O zaman devletine, adaletine, kendisine güvenebilir mi?. "Adalet reformu.. Adalet reformu" diye bağırdığım buydu işte..
"Türk Ceza Kanunu'nu elden geçirin. Dengeli olsun cezalar..
Ceza Muhakemeleri Usul Yasasını elden geçirin. Davalar senelerce sürmesin. İnsanlar senelerce tutuklu kalmasın" derken anlattığım buydu.
Bunu yapmak için üçte iki çoğunluklar, referandumlar gerekmez.
Uzlaşma komisyonları gerekmez.
Anayasa değil ki.. Yasa!. Bir gecede biter.. Şimdi tutukluluk süresi "5 yıl"a indi diye bayram yapıyoruz. "Adam masumsa beş yıl niye yatsın?. O beş yılı nasıl geri vereceksin" diye soran var mı peki?.
Elin adamı, kelleyi bıçakla kesiyor.
Elinde kanlı bıçakla yakalanıyor.. Göz altına alınıyor. İlk celsede (O da ertesi gün falan zaten) yargıç kefaleti belirliyor.
Avukatı yatırıyor, dava tutuksuz sürüyor, bir ayda da bitiyor zaten..
Bizde bir girdin mi, sonun belli değil.. "Tutsak"sın resmen.. 
Bu ülkede Adalet, bu ülkede demokrasi isteyenler, Zerapların Zirvelerin nasıl tahliye edildiğini sormaz, yıllardır "Tutsak" olanların özgür kalmaları, bir daha kimsenin tutsak edilemeyeceği yasaların çıkması için savaşırlar. 
Masum insanların "Tutsak" olmalarının yolu "Tutarlı" olmaktan geçer.. "Benim tutsağımı serbest bırak, senin tutsağın içerde kalsın" demekten değil!..