Magazin gazeteciliğinin babalarından Kenan Erçetingöz her pazar çok sıkı bir program hazırlıyor: 'Kenan Erçetingöz'le Yüz Yüze' (Duruma göre göz göze, diz dize, saç saça, diş dişe gibisine de çeşitlenebilir.) Programda sadece ünlüleri karşısına alıp sorul

Magazin gazeteciliğinin babalarından Kenan Erçetingöz her pazar çok sıkı bir program hazırlıyor: 'Kenan Erçetingöz'le Yüz Yüze' (Duruma göre göz göze, diz dize, saç saça, diş dişe gibisine de çeşitlenebilir.) Programda sadece ünlüleri karşısına alıp sorularıyla sıkıştırmıyor Erçetingöz; üşenmiyor sokağa çıkıyor, ilginç ve eğlenceli VTR'ler hazırlıyor, arşivden görüntüler buluyor, tansiyonu hiç düşürmüyor.
Geçen haftaki konuğu Ajda Pekkan'dı. Programdan magazin sayfalarına Ajda Pekkan-Bülent Ersoy tartışması düştü tabii.
En güncel, en biberlisi oydu.
Ajda Pekkan, Bülent Ersoy'la aralarında geçen iftar yemeği tatsızlığına ('Ajda bana selam vermedi, kendini ne sanıyor bu kadın' ana temalı) açıklık getirirken eski günlerden dem vurup "Biz abi-kardeş gibiydik" deyince, manşetimiz belli oldu. '
 
MARKAMI KORURUM' DİYOR 
Bu bir pot mudur? Ee öyle.
Ve fakat masum bir pot çünkü eski günlerden söz ediliyordu. Esaslı bomba diğer cümlede gizliydi ve bunu gören çıkmadı.
Bendeniz itinayla yakaladım.
Bülent Ersoy'un geçtiğimiz günlerde Ajda Pekkan'a zeytin dalı uzatmasına karşılık şöyle deyiverdi süperstar; "Ajda Pekkan bir markadır; burada marka önemlidir, zeytin dalları değil." Yani benim anladığım kadarıyla demek istediği şu: Ben politikamı yaparım, markamı korurum, markamın hayrına hareket eder, konuşurum. Zeytin dalları, maydanoz sapları, incir çekirdekleri umurumda değil.
Flaş! Flaş! Flaş!
Bizim tamamen duygusal süsü verilmiş ruhlarımıza, bu cümle garip ve buz gibi gelebilir ancak sanıyorum profesyonellik böyle bir şeydir.
Ajda Pekkan'ı oldukça dürüst ve cesur buldum. Aynı zamanda haklı. Neler yaşamıştır, neler... Zeytin dallarına, muz kabuklarına takılsaydı yerinde sayardı.