Çelik, göreve geldikten sonra Brüksel'e yaptığı ilk ziyaretinde, AB Komisyonu'nun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ve Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulos ile ayrı ayrı görüştü. 

Görüşmelerde, ağırlıklı olarak AB üyelik süreci, vize serbestisi ve yasa dışı göç konuları gündeme geldi. Çelik, temaslarının ardından, Türkiye'nin AB Daimi Temsilciği'nde bir basın toplantısı düzenledi. 

Sığınmacı krizini AB ile ortak bir akıl yürüterek yönetilebilir bir duruma getirdiklerini belirten Çelik, alınan tedbirler sayesinde Avrupa'ya olan günlük sığınmacı geçişinin 7 binden ikili rakamlara düştüğüne dikkat çekti. 

- "Yeni zeminde Erdoğan'ın ziyareti dönüm noktasıdır" 

AB ve Türkiye arasında göç krizi ile beraber yeni bir zeminin ortaya çıktığını ve bunun dönüm noktasının da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 Ekim 2015'te Brüksel'e yaptığı ziyaret olduğunu ifade eden Çelik, bu ziyaretin ardından düzenlenen çeşitli zirvelerle bir paketin belirlendiğini hatırlattı.

AB Bakanı Çelik, bu paketin içinde Türkiye'ye iade edilen her bir Suriyeli için Türkiye'deki bir Suriyeli'nin Avrupa ülkelerine yerleştirilmesini öngören "Bire bir anlaşması", üçüncü ülke vatandaşlarını kapsayan Geri Kabul Anlaşması, vize serbestisi ve Türkiye'den AB ülkelerinin kendi istekleri çerçevesinde sığınmacı alması planının bulunduğunu bildirdi. 

- Vize serbestisinde yol haritası 

Geçen hafta Antalya'da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB Komisyonu'nun Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ile görüştüklerini hatırlatan Çelik, sorun yaşanan vize serbestisi konusunda yeni bir yol haritasının belirlendiğini kaydetti.

AB Bakanı Çelik, "İlk önce yarından itibaren Türkiye'de teknik uzmanlar bir araya gelecekler ve kişisel verilerin korunması ile terör kanununa dair karşılıklı olarak görüşlerini paylaşacaklar. Ortaya anlamlı bir tablo çıkarsa, biz iki bakan yine Sayın Timmermans'la bir araya gelerek konuyu görüşeceğiz. Daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Merkel ile yaptığı görüşme çerçevesinde liderler düzeyinde bu konu ele alınacak." diye konuştu.

- "Kimse bir tehdit gibi algılamamalı" 

Meselenin sadece "Bire bir anlaşmasının" uygulanmasına odaklanıp vize serbestisinin bunun dışında tutulması gibi bazı politik beyanlarla karşılaştıklarını vurgulayan Çelik, "Aslında herkes biliyor ki böyle bir ayrım söz konusu olamaz. Türkiye açısından da kabul edilir olamaz." dedi.

Paketteki unsurlardan birinin gözardı edilmesinin anlaşmanın özelliğinin korunmasına aykırı olacağı uyarısında bulunan Çelik, "O sebeple Türkiye'nin talep ettiği vize serbestisi konusunun hayata geçmesi fevkalede önemlidir. Bu diğer elementlerden ayrılarak ele alınacak bir husus değildir. Bu mekanizmanın bozulmaması gerekir. Bunu kimse bir tehdit gibi algılamamalı" değerlendirmesinde bulundu.

- "Terörle mücadele kanununda bir değişiklik beklemek gerçekçi olmaz"

Vize serbestisi için Türkiye'nin terörle mücadele kanunda değişiklik yapmasının istendiğine dikkat çeken Çelik, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin terörle mücadele yasasında bir değişiklik yapamayacağını belirtik. Çok yönlü bir terör saldırısıyla karşı karşıyayız. PKK ve DAEŞ gibi son derece tehlikeli örgütler, DHKP-C ve diğer diğer örgütlerle birlikte Türkiye'ye dönük saldırı gerçekleştiriyorlar. Biz bütün bu saldırının altındayken herhangi bir şekilde bizim bu terörle mücadele kanununda bir değişiklik yapmamızın beklenmemesi gerekir. Bu gerçekçi bir yaklaşım olmaz."  

- "Esas olan özgürlük ve güvenlik dengesinin korunmasıdır"

AB'nin de ortak bir terör tanımı olmadığı ve bazı ülkelerdeki terör saldırılarının ardından kanunda ihtiyaçları doğrultusunda değişiklik yapıldığını belirten Çelik, "Bu noktada esas olan özgürlük ve güvenlik dengesinin korunması ve güvenlik ihtiyaçlarının demokrasiyi boğacak bir güvenlikçiliğe dönüşmemesidir. Türkiye en zor şartlar altında bile kendi ihtiyaçlarını karşılarken özgürlük-güvenlik dengesinden taviz vermemiştir." dedi. 

Türkiye'nin milyonlarca sığınmacıyı misafir ettiğine ve bunun herkes tarafından takdir edildiğini vurgulayan Çelik, "Bu çerçevede AB'den gelecek mali yardımın bir takım uluslararası sivil toplum örgütleri üzerinden yapılması ya da bir takım dolaylı yollarla Türkiye'ye gelmesi, süreci geciktirmekten ve bu mali yardımın etkisini azaltmaktan başka bir şey yapmaz." diye konuştu.

- "İslamofobiyi üretenler aynı zamanda Erdoğanfobi de üretiyor"

Avrupa'da son zamanlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dönük olumsuz propagandalara dikkat çeken Çelik,  şu görüşlerini paylaştı:

"Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'deki reform sürecine liderlik etmiş bir kişidir. Türkiye'deki reformlar onun liderliği sayesinde mümkün olmuştur. Her bir reform paketinin şekillenmesine ve son halini verilmesine toplantılara bizzat katılarak başkanlık etmiştir. Dolayısıyla Sayın cumhurbaşkanımızla ilgili eleştirilerin hepsi yaptıklarına bakın ne zaman haksız ve dayanaksızdır." 

Bazı kesimlerin "Erdoğan'sız Türkiye'nin AB'ye daha çok yaklaşacağı" yönünde açıklamalar yaptığını aktaran Çelik, "İslamofobiyi üretenler aynı zamanda Erdoğanfobi de üretiyor. Ve bunun gerisinde de Avrupafobi var. Aslında Bunlar Erdoğan karşıtlığını ve İslamafobiyi AB'yi çok sevdikleri için yapmıyorlar. AB'ye karşı oldukları için yapıyorlar. Bu aşırı sağın dilidir." ifadelerini kullandı.

- "Önemli olan somut kazanımlar elde etmektir"

Bakan Çelik, temaslarına devam edeceğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Önemli olan (AB ile ilişkilerde) somut kazanımlar elde etmektir. Her zaman bir yol arayış içerisinde olmak lazım. Zaten mesele katı çerçeveler içerisinde değerlendirilecek olsa o zaman siyasete ve diplomasi ihtiyaç kalmaz. Önemli olan yeni yollar bulacak, yeni imkanlar üretecek şekilde Türkiye'nin milli çıkarları için son derece gerekli olan AB sürecinin doğru yolda ilerlemesini temin etmektir."