Avrupa'daki gazeteler ve televizyon kanalları, pazar günü Ankara'da düzenlenen terör saldırısıyla ilgili görsellere sıklıkla yer verdi. Bazı görsellerin oradaki vahşeti gözler önüne sermesi, özellikle Batı ülkelerinde Müslümanlara yönelik yayın yapan kurumların temsilcilerinin tepkisini çekti.

Bazı Batılı basın kuruluşlarının temsilcileri, yayınlarında gazetecilik etiğine uygun hareket ettiklerini söylerken bazıları ise "terörden caydırmak için görüntülerin ve fotoğrafların yayınlanması gerektiğini" savundu.

Merkezi Londra'da bulunan Alhiwar televizyonunun Genel Yayın Yönetmeni Dr. Azzam Tamimi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Batı basınının Türkiye ve İslam dünyasında düzenlenen terör saldırılarıyla ilgili yanlı yayınlar yaptığı söyledi.

Ankara'daki terör saldırısına değinen Tamimi, şöyle konuştu:

"Bu saldırıyla bir kez daha, Batı basınının benzer olayları farklı şekilde yansıttığı görülmüştür. Batı basınının Türkiye'ye yönelik taraflı yayınları uzun süredir ortada. Özellikle AK Parti'nin iktidara gelmesinden bu yana görülen bir şey bu. AK Parti genelde 'İslami grup' olarak tanımlanıyor. Batı basını sadece Türkiye ile ilgili değil, İslam dünyasıyla ilgili de yanlı yayınlar yapıyor. Profesyonel gazetecilik, konu Müslümanlara gelince nedense geri plana itiliyor."

Batı basınının, yurt dışındaki olaylarla ilgili haberlerinin çok fazla incelenmediğinin, tahkik edilmediğinin görüldüğünü belirten Tamimi, "Kendi ülkelerinin iç gündemine ilişkin bir şey yazdıklarında ise durum farklı oluyor. Kendi ülkelerindeki olaylarda yaptıkları bir haberin yargıya taşınabileceğini biliyorlar. Ama Türkiye, Suriye ya da Filistin ile ilgili bir haber yaptıklarında bunu kim yargıya taşıyacak ki?" dedi.

- "Terörist demekten sakınılmamalı"

Tamimi, Batı basınının terör örgütlerini tanımlarken iki yüzlülük yaptığını ifade ederek "DAEŞ tehdit teşkil ederken PKK ve bağlantıları meşru aktör ya da özgürlük savaşçıları olarak kabul ediliyor" ifadesini kullandı.

Merkezi Londra'da bulunan El Arabi gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hüssam Kanafani de uluslararası basının, haberlerinde kullandığı dilin önemine dikkati çekerek "Uluslararası basın, haberlerinde kullandığı dille Ankara'daki saldırıyı kınamalı. Örneğin, saldırıyı gerçekleştirenlere 'terörist' demekten sakınmamalı. Basın ayrıca kurbanların ve ailelerinin hikayelerine odaklanmalı, bu kişilerin masum ve terör karşısında savunmasız insanlar oldukları gösterilmeli" diye konuştu. 

İngiltere'de yayın yapan "Muslim News" gazetesinin Editörü Ahmed Versi de İngiliz basınının yaşananları Türkiye'nin iç meselesi olarak gördüğünü kaydederek "Örneğin Ankara saldırısını DAEŞ yapmış olsaydı, İngiliz basınının yansıtması çok daha farklı olurdu. Haber bültenlerde çok daha ön sıralarda yer alırdı" dedi.

- "En önemli kriter insan onuru"

İngiliz basınında Guardian ve Independent gibi gazeteleri dünkü sayılarında Ankara'daki saldırıya manşetten yer verdi. Gazeteler patlama sonrası yanmış otomobil ve otobüs fotoğraflarını kullanırken, Sky haber kanalının ise saldırıda yaralanan bir kişiyle röportaj yapması dikkati çekti.

Bazı Batılı yayın kuruluşları terör olaylarıyla ilgili haberlere yer verirken basın etiğine uyduklarını dile getiriyor. 

Fransız haber kanalı France 24'ün Genel Yayın Yönetmeni Marc Saikali, AA muhabirine yaptığı açıklamada, medya kuruluşlarının sosyal medyanın aksine sorumluluğu bulunduğunu belirterek aktarılacak haberler konusunda hassas davranılması gerektiğini kaydetti.

Saikali, medya kuruluşlarının dikkat etmesi gereken en önemli kriterin "insan onuru" olduğunu ifade ederek “İnsan onuruna aykırı hiçbir görüntüyü yayınlamıyoruz. İnsanları haykırırken, kanlar içinde, yere yatırılmış konumda göstermenin faydası olduğunu düşünmüyoruz” dedi.

- "Medyanın görevi akan kanı göstermek değil"

Aynı gün Fildişi Sahili'nde düzenlenen terör saldırısıyla ilgili ellerine birçok ceset fotoğrafı geçmesine rağmen bunları yayınlamadıklarını belirten Saikali, “Medyanın görevi akan kanı göstermek değil, terör saldırısının ölümcül olduğu zaten muhakkaktır” diye konuştu.

Saikali sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ankara’da, bir ülkenin başkentinin merkezinde 37 kişi öldü. Bu, saldırının ne kadar korkunç olduğunu açıklamaya yetmez mi? Her şeyi göstermek gerektiğini iddia edenlere şunu sormak lazım: Ölenler arasında eşin, çocuğun olsa ekranlarda görmek ister miydin?”

“Basın her şeyi göstermezse sosyal medya yayınlar” argümanına karşı olduğunu ifade eden Saikali, “Kan görmek için sosyal medyaya bakarsanız bu sizin şahsi girişiminiz olur. Basın ise tam tersine bilgiyi siz istemeden size sunmakla yükümlüdür” değerlendirmesinde bulundu.

Saikali, kendi kanallarında sosyal medyada yayınlanan her şeyin mutlak gerçek olarak kabul edilmediğinin altını çizdi.

Basın mensuplarının polisin güvenlik talimatlarına uymayıp olay yerine yaklaşma girişimiyle ilgili de yorumda bulunan Saikali, “Polis basının düşmanı değil, onun da kendi işini yaptığının bilincinde olmak gerekir” dedi.

İtalyan AGI Ajansı Sorumlu Direktörü Roberto Iadicicco, terörün kötülüğünü göstermek için saldırılar sonrası görüntülerin yayınlanması gerektiğine inandığını söyledi.

Iadicicco, “Terörden caydırmak için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. İnsanları terörün kötü bir şey olduğuna düşünmeye itiyor. Bu konuda vicdanları terör karşıtı cephede birleştiriyor. Televizyonlarda, internet sitelerinde gösterilen imajlar daha çok kişiye ulaşıyor dolayısıyla daha güçlü bir etkisi olabiliyor” diye konuştu.

AGI yöneticisi, Ankara'daki son saldırıda Türkiye'de bulunan muhabirlerinin temin ettiği görüntüleri olduğu gibi yayınlamayı tercih ettiklerini söyleyerek "Bugün, görsel haberler aslında gerçeğin tam da nasıl olduğunu ortaya koymalı. Bu, plajda ölü bulunan çocuğun hikayesi gibi. O çocuğun plaja vurmuş cansız bedeninin fotoğrafı, bütün vicdanları sığınmacı krizi konusunda harekete geçirdi" ifadesini kullandı.

Fransa’nın başkenti Paris’te geçen yıl düzenlenen saldırılarda çok fazla şiddet içerikli görselin medyada yer almadığının hatırlatılması üzerine ise Iadicicco, Fransız yetkililerin bu konuda sınırlandırma getirdiğini ve bu nedenle görsel elde edemedikleri için yayınlayamadıklarını kaydetti. 

Terör olayları sonrasında yayın yasağı getirilmesinin "basın özgürlüğü" çerçevesinde değerlendirilemeyeceğini kaydeden Iadicicco, "Türkiye bu görsellerin gösterilmesini istemiyorsa biz bunu kalkıp, Türkiye basın özgürlüğünü engelliyor diye düşünemeyiz" dedi.

- "Reyting kaygısı üzücü"

Balkanlar'da bölgesel olarak yayın yapan N1 televizyon kanalının Bosna Hersek Program ve Haber Müdürü Amir Zukic, özellikle terör saldırısı söz konusu olduğunda, kanalın da prensipleri gereği fotoğraf ve görüntülerin yayınlanması konusunda hassas olduklarını belirterek "Reyting ve bir fazla tık alabilmek için mücadele eden ve hiçbir şeyin kutsallığını gözetmeyen basın kuruluşlarının varlığı üzücü" ifadesini kullandı.

El Cezire Balkanlar Program Direktörü Fahrudin Djapo da terör saldırıları gibi durumlarda medyaların sorumluluk sahibi olması, etik kurallar ve profesyonellik çerçevesinde hareket etmesi gerektiğine işaret ederek "Her şeyden önce kurbanların ailelerini, akrabalarını dikkate almalılar. Ayrıca kasten ya da bilmeyerek katillerin arzuladığı olumsuz propagandanın bir parçası olma riskinden uzak durmalılar" diye konuştu. 

Bosna Hersek'teki Oslobodjenje gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Vildana Selimbegovic, gerek gazetelerinde gerek haber portallarında bu tür fotoğrafları yayınlamama konusunda özen gösterdiklerini vurgulayarak özellikle intihar saldırıları söz konusu olduğunda daha duyarlı hareket ettiklerini ve her şeyden önce kurbanları ve ailelerini düşündüklerini ifade etti.