Saksonya eyaletinin Clausnitz kentinde hafta sonunda sığınmacıları konaklayacakları yurt binasına getiren otobüs, ırkçı grupların hedefi olmuş, yaklaşık 100 kişilik mülteci karşıtı grup, ırkçı sloganlar atıp otobüsü engellemeye çalışırken, polis protestocuları dağıtmak yerine mültecileri zor kullanarak yurda sokmuştu.

Yine aynı eyaletin Bautzen kentinde, sığınmacı yurduna dönüştürülmesi hedeflenen bir bina kundaklanmış, etrafta toplanan sığınmacı karşıtları da tezahüratlarla itfaiyenin yangını söndürmesini engellemeye çalışmıştı. Sığınmacı karşıtları yangın esnasında alkış da tutmuştu.

Tüm bu yaşananlar ülke gündeminin ana konusu haline gelirken, siyasetçiler ve uzmanlar yaşananlara tepki gösterdi.

Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, otobüs durdurma olayını kınadı.

Adalet Bakanı Heiko Maas, Bautzen'de sığınmacı yurdu yanarken alkış tutan ve itfaiyeyi engelleyenlerin davranışlarını utanç verici ve çirkin eylemler şeklinde nitelendirerek, ''İlk ölüm meydana gelene kadar beklememeliyiz. İtiraz kültürüne ihtiyacımız var'' dedi.

İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, yaşananların kabul edilemez olduğunu söyledi.

Saksonya Eyalet Başbakanı Stanislow Tillich, yanan sığınmacı yurdunu alkışlayanların insan olamayacağını belirterek, ''Bunlar haydut'' diye konuştu. 

Saksonya eyaletinde bulunan Leipzig Üniversitesi Öğretim Üyesi ve üniversitenin Aşırı Sağ ve Demokrasi Araştırmaları Yetkinlik Merkezi Başkanı Dr. Oliver Decker, Almanya genelinde güçlenen yabancı düşmanlığının Saksonya’da daha keskin olduğunu kaydetti. 

Decker, “Ne yazık ki Almanya genelinde etno-merkezci düşüncelerle karşı karşıyayız. Zaten yabancı düşmanı ve ırkçı düşüncelere sahip yüksek bir oran vardı. İslam karşıtlığı son yıllarda çok güçlendi ve adeta aşırı sağa katılımın başlangıç uyuşturucusu niteliğini kazandı” ifadesini kullandı.

Almanya’nın doğusundaki Saksonya’da yabancı düşmanlığının diğer eyaletlere kıyasla daha fazla güç kazanmasının, eyalet hükümetinin politikalarından kaynaklandığı dile getiren Decker, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eyalet hükümeti aşırı sağcı, ırkçı tehdidi inkar eden bir politika izledi. Irkçı eylemler hafife alındı. Bu tavır ırkçı eylemleri, aşırı sağcı şiddeti meşrulaştırdı. Failler sadece çevrelerinde değil aynı zamanda siyasi düzeyde de yanlış bir şey yapmadıklarını, izlenmediklerini düşünüp eylemlerini meşru gördüler. Bir tür koruma kalkanı oluşturuldu bu kesimlere ve ne yazık ki şu anda bunun sonuçlarını yaşıyoruz. ”

- “Gelişmeler endişe verici”

Dr. Decker, Avrupa toplumunun son mülteci akınına hazırlıklı olmadığına dikkat çekerek, “Gelişmeler oldukça endişe verici” dedi.

Yabancı düşmanlığının varlığını bilmekle birlikte bu düşüncelerin eyleme dönüştürülme hızı karşısında kaygılı olduklarını ifade eden Decker, şunları kaydetti:

“Aşırı sağcı düşüncelerin büyük hızla eyleme dönüştürülmesi gerçekten çok ürkütücü. İnsanların hep düşündüklerini eyleme dönüştürmesi, harekete geçirmesi endişe verici. Evet, her zaman bir grup insan şiddete yönelir. 30 yaş altındaki genç erkeklerin özellikle şiddete yöneldiğini biliyoruz ancak bunu sadece kendilerine sosyal bağlamda arka çıkıldığında yapıyorlar. Çünkü şiddet uygulamasalar da bazıları buna destek çıkıyor, alkışlıyor. Bu tür şiddet eylemleri sosyal olgulardır. Aksi takdirde bu boyutlara ulaşması mümkün değil.”

Decker, demokrasi yanlılarının, sivil toplum inisiyatifleri ve projeleriyle güçlendirilmesi, ayrıca siyasi ve iktisadi alanda adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

- “Gelinen nokta gerçekten endişe verici”

Uluslararası Af Örgütü Almanya Sözcüsü Alexander Bosch, uzun süredir ırkçılığın Alman toplumunda ve Saksonya’da daha fazla zemin kazandığı endişesini taşıdıklarını ve son olayların bu endişelerini haklı çıkardığını söyledi.

Mülteci karşıtlarının, görüşlerini ifade etmek için protesto amaçlı barışçıl şekilde sokağa çıkmak yerine doğrudan şiddete başvurmalarının kabul edilemez olduğunu belirten Bosch, “Gelinen nokta gerçekten endişe verici. Dürüst olmak gerekirse bugüne kadar kimsenin hayatını kaybetmemiş olması tesadüf ve büyük bir şans. Bizim açımızdan gelinen aşama endişe verici” diye konuştu.

Bosch, yıllarca ırkçılığa karşı yeterli ve gerekli mücadelenin yürütülmediğine işaret ederek, Almanya’da çoğunluğun demokratik, dünyaya açık ve hoşgörülü olduğuna inanıp, ırkçılığın sadece toplumun marjinal kesimlerinde var olan bir sorun olarak değerlendirildiğini kaydetti.

Bosch, “Artık sadece aşırı sağcılara karşı değil, ırkçılığa karşı da mücadele başlatılmalı. Irkçılığın ne olduğu, ne kadar yaygın olduğu ele alınarak karşı stratejiler geliştirilmeli. Saksonya’daki gelişmeler ırkçılığın önlenmesinde çok da başarılı olunamadığını gözler önüne seriyor” dedi.

- "Neden Köln'deki tavrı şimdi göremiyoruz?"

Yılbaşı akşamı Köln’de mültecilerin de karıştığı iddia edilen hırsızlık ve taciz olaylarından sonra hükümetin hemen harekete geçerek mültecilerin daha hızlı sınır dışı edilmesi için büyük hızla yasal değişiklikler yaptığını hatırlatan Bosch, “Köln’deki olaylardan sonra mültecileri hızlıca sınır dışı edebilmek için hemen harekete geçildi. Neden aynı tavrı şimdi göremiyoruz? Evet tepki var ama somut önlemlerin alındığını göremiyoruz” ifadesini kullandı. 

Bosch, aşırı sağcı şiddet eylemlerinin büyük hızla artmasına karşı faillerin bulunamamasını olağan bulmadığını ifade ederek, “Polis ve güvenlik makamlarında da aşırı sağcı eylemler konusunda farkındalık yaratılması gerekiyor. Irkçılığın hafife alınmayacağı net bir şekilde güvenlik makamlarına aktarılmalı. Onların da bu mücadeleye güçlü katılımı sağlanmalı” diye konuştu.

Irkçılığa ve aşırı sağcılara karşı mücadele eden kişi, vakıf ve inisiyatiflerin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Bosch, “Topluma sınırın aşıldığını ve artık daha fazlasına izin verilmeyeceği mesajı net şekilde verilmeli. Kapsamlı bir strateji devreye sokulmalı, sadece kınamakla yetinilmemeli, öncelikler arasında üst sıraya çıkartılmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan, Saksonya eyaletinde yılbaşından bu yana 31 sığınmacı yurduna saldırıda bulunulduğu öğrenildi.