Pandemi yayılmaya devam ettikçe yeni varyantlar ortaya çıkıyor. Özellikle Asya’da ortaya çıkan yeni varyantlar dikkat çekici. Bu yeni varyantların yayılmaya devam etmesiyle mevcut aşıların etkisi kırılabilir. Bu sebeple ihtiyacı olan ülkelere acilen aşı tedariği yapılması gerekiyor. 

Genom veritabanlarından biri olan Nextstrain.org’un verilerine göre şu an binin üzerinde, bilinen, SARS-CoV-2 virüs varyantı var. Bilim insanlarının “endişe verici varyant” olarak tanımladığı varyant çeşitleri, ilk keşfedildikleri yerler üzerinden tanımlandı. Ancak ülkeleri bu şekilde damgalamanın önüne geçmek için Dünya Sağlık Örgütü yeni bir isim sistemi getirdi. Bu sistem, Yunan alfabesindeki harflere dayanıyor. Örneğin, İngiltere, Güney Afrika, Brezilya ve Hindistan varyantlarının isimleri, sırasıyla, Alfa, Beta, Gamma ve Delta olarak değiştirildi. Ancak bu etiketler, varyantların bilimsel isimlerinin yerine geçmeyecek.

Yeni varyant havada kolayca yayılabiliyor

Vietnam’da keşfedilen yeni bir varyant, Alfa (B.1.1.7) ve Delta (B.1.617) varyantları arasında bir geçiş varyantı olduğu gözüküyor. Vietnam Sağlık Bakanı Nguyen Thanh Long, yeni varyantın havada kolayca yayılabildiğini söyledi. Bu da Mayıs ayında artan vaka sayılarını açıklıyor. Şimdiye kadar Vietnam nispeten hafif bir pandemi süreci geçirdi. Pandeminin başlangıcından 2021 Mayıs ayına kadar yaklaşık 3 bin 500 onaylanmış vaka ve 47 ölüm kaydedildi. Hükümet, kısa ancak katı ve kapsamlı bir karantina uygulayarak salgını başarıyla kontrol altına aldı.

Ancak Mayıs ayının başından beri Vietnam’da 3 binden fazla yeni vaka tespit edildi. Bunların çoğu, ülkenin büyük üretim tesislerinin ve uluslararası teknoloji girişimlerinin bulunduğu Bac Ninh and Bac Giang'ta kaydedildi.

Pandeminin gidişatını belirleme

Bu sayılar az gibi gözükse de Asya başta olmak üzere dünyanın çoğu bölgesinde tesit edilen yeni varyantlar, nerede yaşarlarsa yaşasın herkes için endişe kaynağı.  Sebebi sadece pandeminin devam edeceğinden değil, dünya çapında daha çok tahribata yol açmasından kaynaklanıyor.

Kapsamlı aşı programlarına rağmen Kuzey Yarımküre’deki ülkeler de orta vadede bu varyantlardan etkilenebilir. Küreselleşmiş bir dünyada, bu virüs varyantları hızla yayılıyor. Ve bu yeni varyantlar, insan konakçılarına giderek daha fazla adapte olurlarsa, aşı veya enfeksiyon yoluyla oluşan antikorlarımız artık bizi bir noktada korumaz hale gelebilir. Antijen veya PCR testleri artık varyantları tespit etmeyecek ve bunun yerine yanlış negatifler üretecek duruma gelebilir. Ve mevcut aşılar da yavaş yavaş etkisini yitirebilir. Bu da genetik dizilemeyi kullanarak varyantları mümkün olduğunca çabuk tespit etmenin yanında, yalnızca zengin ülkelerde değil, küresel ölçekte, yeterli miktarda ve doğru tipte aşıya ulaşımı hayati kılıyor.

Sekanslama neden bu kadar önemli?

Görünüşe göre en tehlikeli dört "endişe verici varyant"ın yanı sıra, Vietnam'daki gibi hibrit varyant dizilimleri de var. Bazıları bir süredir toplumda yayılmaya devam ediyor. Ancak bu varyantların çoğu, pek çok ülkede genetik sekanslama olanağı olmadığında tesadüfen tespit ediliyor. Virüsle savaşabilmek için genetik kodunun kilidini açmak gerekiyor ve bu sadece genomik dizileme ile mümkün. Yeni nesil dizileme yöntemleri, bilim insanlarının virüslerdeki tüm viral genomların kodunu çözmesine olanak tanıyor. Araştırmacılar, virüsün parçalarına bakarak genetik yapısındaki çok küçük değişiklikleri tespit edebiliyor ve böylece varyantların kökenini ve yayılma modelini belirleyebiliyor. Uygun aşıyı geliştirmenin tek yolu da bu.

Farklı varyantlar ve yanlış aşılar

Asya'nın farklı bölgelerindeki salgınlardan öncelikle virüs varyantlarının sorumlu olduğuna dair pek çok gösterge var. Sri Lanka ve Kamboçya'da Alpha (B.1.1.7) varyantı baskın. Şu anda bildiğimiz kadarıyla, BioNtech/Pfizer ve Moderna tarafından üretilen mRNA aşıları, bu varyanta karşı etkili bir silah. Ve mRNA aşıları nispeten daha hızlı bir şekilde adapte edilebiliyor. AstraZeneca aşısı da iyi bir koruma sağlıyor.

Ancak Hindistan'da ve Nepal'de Delta varyantı (B.1.617) şimdiden geniş çapta yayılmış durumda. Bunun bir sonucu olarak Nepal, Nisan ortasından bu yana kaydedilen COVID-19 vakalarının sayısında keskin bir artış gördü. Ülke, nüfusa oranla son salgın dalgasında Hindistan'dan daha kötü etkilendi. Hindistan Ulusal Viroloji Enstitüsü’nün yaptığı genomik dizilim, Delta varyantının (B.1.617) spike proteininde sekiz mutasyon olduğuna işaret ediyor. Bunlardan ikisi daha yüksek bulaşma oranlarıyla ilişkilendirilirken içlerinden biri, Gama varyantında olduğu gibi, patojenlerin insan bağışıklık sisteminden kaçmasına olanak tanıyor.

Küresel aşı adaletsizliği

Birçok gelişmiş ülke yetişkin nüfusunun çoğunu yaz sonuna kadar aşılamayı hedeflerken, daha yoksul olan Asya, Afrika veya Latin Amerika ülkelerinin çoğu aşı kampanyalarına başlayabilmiş bile değil. The Lancet tıp dergisinde yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, dünyanın en zengin ülkeleri, dünya nüfusunun %16'sından daha azına sahip olmalarına rağmen, en iyi beş COVID aşısının tedarikinin yaklaşık %70'ine sahip.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, daha yoksul ülkelerdeki nüfusun sadece yüzde 0,2'si aşılandı. The Economist, aşı kampanyaları bu hızda devam ederse toplu aşıların en erken 2024 yılına kadar bu bölgelerde başlamayacağını tahmin ediyor.

DSÖ tarafından başlatılan COVAX girişiminin amacı da bunu tersine döndürmek.  Ancak aşıların tedariğe başlamasından itibaren, daha zengin ülkeler birkaç aşı üreticisiyle eş zamanlı ikili sözleşmeler imzaladı ve piyasadaki aşıları neredeyse silip süpürdüler.

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, bu koşullar altında "Salgının bitmekten çok uzak olduğu" uyarısında bulunuyor. Ghebreyesus, yoksul ve zengin ülkeler arasında aşıların dağılımındaki büyük eşitsizliği de şiddetle eleştiriyor.. Ancak virüs varyantları bu kadar hızlı yayılmaya ve insan konaklarına uyum sağlamaya devam ederse, bu eşitsizlik, aşılamasını tamamlayan zengin uluslar için dahi tehlike oluşturacaktır.