Fransa'nın Cumhurbaşkanı seçiminde sürpriz yaşanmadı. Seçim öncesi ülkede gerçekleştirilen tüm anketlerin öngördüğü gibi son beş yıldır Cumhurbaşkanı görevini sürdüren Emmanuel Macron, milliyetçi-muhafazakâr lider Marine Le Pen karşısında seçimi, resmi olmayan verilere göre yüzde 58,55 oy ile kazandı. Le Pen yüzde 41,45 oyda kaldı. Macron böylelikle François Mitterrand (1981-1995) ve Jacques Chirac'ın (1995-2007) ardından, peş peşe iki kez cumhurbaşkanı seçilen üçüncü cumhurbaşkanı unvanını kazanmış oldu.

Macron ve Le Pen 2017'de gerçekleşen bir önceki Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda da karşı karşıya gelmiş, Macron seçimi yüzde 66,1 oyla kazanmıştı.

Bu yılki seçim kampanyası önce COVID-19, ardından da Ukrayna krizi olmak üzere olağanüstü koşullarda ve sönük geçti. Yaklaşık 49 milyon seçmenin yüzde 28,2'si sandığa gitmedi. Fransa'da 1969'dan bu yana bir Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda bu kadar düşük katılım kaydedilmemişti.

MACRON NE PLANLIYOR?

Macron ikinci turda merkez sağ, merkez sol ve çevreci partilerin tam desteğini alarak seçildi. Radikal ve aşırı sol seçmen de büyük ölçüde sandık başına gitmeyerek kendisine dolaylı destek oldu. 2017'de seçildikten sonra merkez solun ana hareketi Sosyalist Parti'yi siyasetten neredeyse silmişti. Şimdi de merkez sağ Cumhuriyetçiler partisini hedefliyor. Parlamentoda merkez, merkez sol ve merkez sağ partilerin değişik unsurlarını kendi yörüngesinde toplayacak yeni bir çoğunluk yaratmaya çabalayacak. Önündeki en önemli dosya, seçim kampanyasına da damga vuran satın alma gücü sorunu. Bu soruna ivedi çözüm üretememesi halinde sonbahardan itibaren Fransa'da sosyal krizle yüzleşebilir.

MİLLİYETÇİ OY PATLAMASI

Marine Le Pen üçüncü kez aday ollduğu Cumhurbaşkanı seçimini ikinci kez ikinci turda kaybetti. Ancak Fransa tarihinde milliyetçi bir adayın bugüne kadar elde etmediği ölçüde oy almayı başardı. Dünkü ikinci turda yaklaşık 13 milyon Fransız seçmen Le Pen'e oy verdi. Le Pen ve partisi artık geleneksel sağcı seçmen için de çekim merkezi haline gelmiş dıurumda. Bundan 10-15 yıl öncesine kadar aşırı sağcı etiketli bir lidere oy verdiğini söylemeye utanan Fransız seçmen, bugün bu seçimini açıkça ifade etmekten kaçınmıyor. Aşırı sağcılıktan milliyetçi-muhafazakâr bir çizgiye evrilen Le Pen, parlamentoda olmasa da sokakta ana muhalefet konumunda.

SOLDA YENİ YAPILANMA

Seçimin 10 Nisan'daki ilk turunda oyların yüzde 21,95'ini alan radikal sol aday Jean-Luc Mélenchon ise Cumhurbaşkanı seçiminden solun mutlak lideri olarak çıktı. Haziran ayında yapılacak milletvekili seçimlerinde diğer sol partileri etrafında toplayıp mecliste çoğunluğu ele geçirmeyi ve Macron'u koalisyona mecbur kılmayı hedefliyor. Yeşiller ve komünistleri ikna edebilirse bu hedefine ulaşabilir.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER

Birinci Macron dönemi Türk-Fransız ilişkileri açısından krizlerle anıldı. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Dağlık Karabağ ve Fransa'da İslam'la ilgili tartışmalar ikili ilişkileri çürüttü, siyasal diyaloğu neredeyse tamamen kopma noktasına getirdi.

İkinci Macron döneminde bu durumun pozitif yöne evrileceğine dair sinyaller geliyor. En azından mevcut uluslararası konjonktür öyle gerektiriyor. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne 1960'lı yılların sonlarından bu yana hamilik yapan Fransa, Türkiye gibi Doğu Akdeniz'de frene basmış görünüyor. Suriye ve Libya'daki krizler şimdilik ikinci plana atıldı. Ukrayna krizi ise NATO müttefikleri arasındaki dayanışmayı zorunlu kılıyor. Öyle ki Ankara ile Paris arasında Fransız-İtalyan ortak yapımı SAMP/T hava savunma sistemi diyaloğu yeniden başladı.


Paris-Ankara ekseninde diyaloğun iyileşmeye başladığının en önemli göstergesi ise ticari ilişkilerdeki canlanma. AB, Birleşik Krallık ve İsviçre'nin ardından Türkiye, şu anda Fransız ürünlerinin satıldığı dördüncü büyük pazar. Fransa Türkiye'nin 8'inci büyük tedarikçisi ve 6'ncı en büyük müşterisi.

Türkiye Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2021 yılında Fransa ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 17 milyar dolar seviyesini aşmış bulunuyor. Türkiye'nin Fransa'ya ihracatı 2021'de bir önceki yıla oranla yüzde 27 artarak 9,1 milyar dolar oldu. Aynı dönemde Fransa'dan itlahatı bir önceki yıla oranla yüzde 13,5 arttı ve 7,9 milyar dolar olarak kaydedildi.

Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) verilerine göre Türkiye'nin Fransa'nın ithalatından aldığı pay son 20 yılda 20'ye katlandı ve yüzde 1,6 düzeyine erişti.

Fransa'nın Türkiye'deki doğrudan yatırımları 8,1 milyar doları aşmış durumda (Avrupalı yatırımların yaklaşık yüzde 5,3'ü). Fransa bu sıralamada Türkiye'deki 7'nci en büyük yatırımcı konumunda. Birçok Fransız firması Türkiye'de yer alan merkezleri aracılığıyla Kafkasya, Orta Asya, Yakın ve Ortadoğu bölgelerini yönetiyor.

Türkiye'de şu anda bin 618 Fransız sermayeli şirket faaliyette. Fransa bu rakamla Türkiye'de en fazla yabancı sermayeli şirket bulunduran 11'inci ülke.

Türkiye'nin ise Fransa'da sadece 64 milyon dolarlık yatırımı bulunuyor. Bir teknoloji şirketi olan GETİR, örneğin, Avrupa'da İngiltere, Hollanda ve Almanya'nın ardından Fransa'nın başkenti Paris'te de hizmet veriyor. GETİR sekiz ayda Paris'te bin 500 kişiye istihdam yarattı.

İkinci Macron döneminde Türk-AB ilişkileri açısından mucize beklememek gerekiyor, zira AB genelinde olduğu gibi Fransa'da da Türkiye'nin üyelik perspektifi konusu tamamen rafa kaldırılmış durumda. Fakat ikili ilişkilerde pozitif gelişme beklentisi hakim. Macron'un eli bu ikinci dönem daha rahat olacak. Ticaret ve savunma başta olmak üzere bu yeni dönemde ikili ilişkilerde sıçrama yaşanabilir. (DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE)