1207’de Horasan’da doğan Celaleddin Muhammed Rumi’nin şiirleri son yıllarda milyonlarca sattı ve onu ABD’nin en popüler şairi haline getirdi. Dünya çapında da çok sayıda Rumi hayranı var.

Rumi’nin biyografisini yazan Brad Gooch, “Rumi her kültürde ilgi uyandıran bir şair. Hayatı boyunca 4000 kilometreden fazla yol katetmiş,” diyor. Gooch, Rumi’nin doğum yeri olan ve günümüzde Tacikistan sınırları içinde yer alan küçük kasaba Vahş’ın yanı sıra Semerkant’a ve İran’a; daha sonra onun 20’li yaşlarda Suriye’de eğitim gördüğü Şam ve Halep’e, oradan da ömrünün son 50 yılını geçirdiği Konya’ya gitmiş.

1244’te Tebrizli Şems ile tanışması Rumi’nin yaşamında bir dönüm noktası olur. “Rumi o sırada 37 yaşında, babası ve dedesi gibi geleneksel bir Müslüman din adamıdır,” diyor Gooch. “Aralarındaki elektriklenme ile başlayan ve üç yıl süren arkadaşlıkları boyunca ilişkileri aşıklar gibi midir, yoksa şeyh ile öğrencisi gibi mi belli değildir.” Üç yıl sonra Şems ortadan kaybolur. “Muhtemelen Rumi’nin oğlu tarafından öldürüldü ve bu ayrılığın Rumi üzerinde büyük etkisi oldu.” Rumi şiirde şifa buldu. “Şiirlerinin çoğunu 37 ila 67 yaşları arasında yazmıştır. Toplam 3000’i bulan şiirlerinin bir kısmı Şems’e aşk şiiri olarak, bir kısmı ise Tanrı’ya ve Muhammed Peygamber’e yazılmıştır. 2000 rubaisi vardır. Altı ciltlik Mesnevi en büyük eseridir.”

Ölümünden yüzlerce yıl sonra bile Rumi’nin eserleri hâlâ şiire, müziğe, romanlara, filmlere konu oluyor (Gooch, İngilizce tercümeleri Twitter’da @RumiSecrets adresinde paylaşıyor). Bu eserlerin bu kadar uzun yaşamasının nedeni ne?

İçe yönelen göz

Gooch, Rumi’yi “keyif ve aşk şairi” olarak adlandırıyor. “Eserleri Şems ile ayrılığı, aşkı, yaradılışın kaynağını, ölümü konu ediniyor. Rumi’nin bu eserlerdeki mesajları içinize işliyor ve size hitap ediyor.”

“Rumi günümüz açısından çok gizemli ve provokatif bir şairdir; Sufi geleneğini, vecde geçme durumunu, kendini adama halini ve şiirin gücünü anlamaya çalışıyoruz,” diyor Anne Waldman, Naropa Üniversitesi’nde şiir tekniği profesörü.

ABD’de Rumi ile ilgili bir kütüphane serisi başlatan Poets House adlı kurumun yöneticisi Lee Briccetti’ye göre ise “Rumi’nin şiirleri yer, zaman ve kültürleri aşarak hayatta olmanın nasıl bir duygu olduğunu ifade ediyor. Günlük hayatın sıradanlığı içinde kendi aşk ve heyecan arayışımızı anlamamıza yardımcı oluyor.” Briccetti, “güzelliği ve yansıması” bakımından Rumi’nin şiirlerini Shakespeare’inkilerle kıyaslıyor.

Amerika’da çevirileriyle Rumi rönesansını başlatan ve onu en çok satan şair haline getiren Coleman Barks ise Rumi’nin günümüze kadar gelmesinin nedenini şöyle açıklıyor: “Yaratıcılığındaki şaşırtıcı tazelik, şiirlerinde ortaya çıkan derin özlem, bilgelikle karışık şakacılığı.”

Barks’ın Rumi çevirileri 33 yılda 22 cilde ulaşmış. HarperOne yayınevi tarafından yayımlanan Rumi kitapları dünya çapında 2 milyon satmış ve 23 dile çevrilmiş.

Barks, yüzyıllar boyunca Türkiye’de ve İran’da kütüphanelerde ya da derviş toplulukları içinde saklı kalan Rumi şiirlerini son yıllarda araştırmacıların gün yüzüne çıkardığını ve İngilizceye çevrildiğini belirtiyor.

Döneminin 800 yıl ötesinde

Barks’a göre “Günümüzde dinlerin yarattığı sınırlara ve mezhep çatışmalarına son vermek isteyen güçlü bir eğilim var. Ve 1273’te öldüğünde cenazesine her dinden insanın gittiği Rumi de bu eğilime cevap veriyor.”

Rutgers Üniversitesi’nde Sufilik üzerine araştırma yapan ve Rumi şiirleri çeviren akademisyen Jawid Mojaddedi’ye göre ise “Rumi İranlı şairler arasında yenilikçi bir şair ve mutasavvıftı. Onun bugünkü popülerliğinin kökeninde yatan şey bu mistik zenginlik ile şiir tarzındaki cesur adımların bileşimidir.”

Mojaddedi, Rumi’nin şiire getirdiği dört yenilikten söz ediyor: Okuyucuya doğrudan hitap, öğretme arzusu, gündelik yaşama dair imgelem, aşk şiirlerinde kavuşmaya dair iyimserliği.

Mojaddedi, Rumi’nin altı ciltlik şaheseri Mesnevi’nin üç cildinin çevirisini tamamlamış. 26 bin beyit ile Mesnevi’nin tek kişi tarafından yazılmış en uzun mistik şiir olduğunu belirtiyor. Ayrıca İslam dünyasında Kuran’dan sonra en çok etkide bulunmuş eser olduğunu söylüyor. Mesnevi’nin Farsça orijinali öylesine etkiliymiş ki Osmanlı zamanında onun incelenmesi için özel kurumlar oluşturulmuş.

Yeni tercümeleri yayınlandıkça ve eserleri günümüzde karşılığını buldukça Rumi’nin etkisi devam edecek görünüyor. Onun insana ilham veren sözleri, şiirin günlük yaşamın idamesinde ne kadar büyük bir yeri olabileceğini gösteriyor.