Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezinin (CSIS) düzenlediği programda konuşan Blair, “Şiddet içeren aşırıcılıkla ilgili haklı bir kaygı var ve şu anda tüm tecrübelerimize ve elde edilen ilerlemelere rağmen bununla mücadele için etkili bir stratejimiz yok” dedi.

Atlantik’in iki yakasında da popülist çözümlerin gündeme geldiğini ancak bunların “çözüm olmadığını” ifade eden Blair, izolasyonla, kendini kapatarak güvenlik sağlanamayacağını belirtti.

“Barış ve şeref dini” olarak tanımladığı ve 1,6 milyar kişinin mensubu olduğu İslam dininin “içindeki düşman” tarafından saldırıya uğradığını belirten Tony Blair, İslam’ın insani gelişime büyük katkıları olmuş bir barışçıl bir inanç olduğunu söyledi. Blair, şunları dile getirdi:

“Müttefiklere ihtiyacımız var. Bu meydan okumanın, özellikle İslam’ın içinden gelen müttefiklerin önderlik edebileceği boyutları bulunuyor. Ancak bizim, yani Batı’nın liderliği olmadan bu savaş kazanılamaz. Bu nedenle kapsamlı, ağırlığı olan, doğru ittifaklar kurma kabiliyeti bulunan bir strateji geliştirmeye çok acil ihtiyaç var.”

Blair, bu yılın ilk ayında 20 ülkede terör olaylarının meydana geldiğini, en az 50 ülkenin terörle mücadele önlemleri almaya mecbur kaldığını, binlerce kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, “Bu sorun büyüyor ve bu küresel bir mesele. Biz Ortadoğu’ya odaklanıyoruz ama Afrika da büyük acılar çekiyor, Uzakdoğu’nun genel olarak algılanandan daha büyük sorunları var ve Orta Asya herkesin takip etmesi gereken bir bölge” diye konuştu.

Suriye’den mültecilerin gelmesinin Avrupa’da bir krize neden olduğunu hatırlatan Blair, Avrupa’nın bu kişilere karşı cömert olması gerektiğini, mültecilerin Avrupa’da karşılaştıkları kültür ve uyum gibi sorunların zor da olsa aşılabileceğini, aşırıcılığın ise mülteci krizini aşmada zorluk yarattığını vurguladı.

Blair, “Aşırıcılık tehdidini nasıl tanımlayacağımız konusunda hala bir uzlaşı sağlayamadık. Hepimiz terörle mücadele etmek gerektiğini kabul ediyoruz. Ancak bu tehdit nasıl ortaya çıktı, bununla ilgili tam bir açıklamamız yok. Neden artıyor, sebepleri ve kökeni nedir? Dinle ilgisinin boyutu nedir? Ya da sosyal ve ekonomik faktörlerin ürünü müdür?” ifadesini kullandı.

İslam dini ile aşırıcılığı bağdaştırmanın sorunun çözümüne yardım edip etmeyeceğini de soran Blair, “Bunlar tartışmaya açık sorular ve cevaplanması gerekiyor” dedi.

Tony Blair, “Bence sorun bir grup fanatikten ziyade ideoloji barındıran bir spektrum. Bu ideolojinin kökleri de bir dinin çarpıtılmasında, Batı’ya ve farklı dinlerin birlikte var oluşuna karşı çıkan dünya görüşünde yatıyor. Bu ideolojiyi yenemezsek, bunun ürünü olan şiddetin kökünü kazıyamayız” şeklinde konuştu.

Bahsettiği ideolojinin İslam ile çeliştiğini belirten Blair, bunun geçici bir heves olmadığını ve kimse fark etmeden yaklaşık 50 yıl içinde geliştiğini söyledi.

Blair, “Aşırıcılarla mücadelede hangi anlatıların işe yarayacağını, bunları en iyi kimin formüle edebileceğini, güvenilir sesleri nasıl ön plana çıkarabileceğimizi, ikna edici içeriği nasıl oluşturacağımızı, interneti nasıl etkili şekilde kullanacağımızı, özel sektörün rolünü ve İslam’ın doğru teolojik yorumunu nasıl yayabileceğimizi çözmemiz gerekiyor” dedi.