Ankara, krizin NATO ile Rusya arasında sıcak çatışmaya dönmesi halinde "Soru işareti kabul etmeyecek şekilde NATO'nun yanında yer alacağını" halihazırda Batılı müttefiklerine açıkça ilettiklerini söylüyor.

Cuma günü video konferans yöntemiyle yapılacak NATO zirvesinden eğer bir yaptırım kararı çıkarsa, bugüne kadar tek tek ülkelerin aldığı yaptırım kararlarına katılmayan Ankara, ittifakın bir üyesi olarak bu yaptırımlara katılmak durumunda kalabilir. Ancak bu durum, Rusya'ya karşı Batı ülkeleri kadar sert bir tutum takınmaktan kaçınan Türkiye'nin izlediği denge politikasına zarar verebilir.

Son haftalarda Batı'ya da Rusya'ya da sükunet çağrısı yaparak dengeli bir politika izlemeye çalışan Ankara'dan, arabuluculuk rolü üstlenmeye hazır olduğu açıklamaları da gelmişti.

Ancak Rusya'nın olumsuz yaklaşması sebebiyle bu teklif sonuçsuz kaldı.

Ve kriz bu süreçte daha da tırmandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın doğusunda tek taraflı bağımsızlıklarını ilan eden Rusya yanlısı Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri'ni tanıdığını açıkladı; Ukrayna bir ay olağanüstü hal etti. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği (AB) Rusya'ya yönelik ek yaptırım kararları açıkladı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, Rusya'nın kararı için "Ukrayna'nın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün açık ihlali anlamına gelmektedir. Rusya'nın söz konusu kararını kabul edilmez buluyoruz ve reddediyoruz" açıklaması yaptı.

Ardından Rusya'nın Ukrayna'yı işgali başladı; ülkenin birçok şehrinden patlama sesleri gelmeye devam ediyor.

Krizde yaptığı açıklamalarla Ukrayna'nın yanında yer alan Türkiye, yaptırımlara ise sıcak bakmıyor. Zira yaptırımların Rusya'dan çok Türkiye'yi olumsuz etkilemesinden endişe ediliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, salı günü Afrika ziyaretinin dönüşünde uçakta yaptırımlarla ilgili soru soran bir gazeteciye "Rusya'dan veya Ukrayna'dan yana bir tercih yapmak istemiyoruz. Biz burada devlet yönetiyoruz, hassasiyetlerimizi korumamız gerekiyor" yanıtını verdi. İşgalin başladığı gün ise "Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleye destek veriyoruz." açıklaması yapmakla yetindi.

Bu 'hassasiyet' Rusya ile Türkiye'nin yakın ilişkilerini zedelememek için gösteriliyor. Özellikle Türkiye ekonomisinin zor günlerden geçtiği, Türk lirasının tarihi değer kayıpları yaşadığı, enflasyonun ve temel ürünlerde fiyatların hızla arttığı bir dönemde, Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilere zarar verilmemesi için çalışılıyor.

Rusya 2014'te Kırım'ı ilhak ettiğinde de AB ülkeleri ve ABD yaptırım uygulamıştı; ancak Türkiye "ilkesel olarak karşı olduğunu" açıklamış ve bu yaptırımlara katılmamıştı. Bugün Rusya ile ekonomik bağlar daha da sıkı.

Türkiye, Batılı müttefiklerine, 2014'te uygulanan yaptırımların bir sonuç vermediğini, Rusya'nın Kırım'da geri adım atmadığı gibi daha geniş bölgeleri işgal etmeye hazırlandığını hatırlatıyor ve yaptırımlarla değil diplomasiyle gerilimin çözülebileceğini savunuyor.

ABD, Avrupa ülkeleri ve İngiltere gibi finans merkezlerinin yaptırımlarının bile tam anlamıyla etkili olmadığı bir ortamda Ankara, Türkiye'nin getireceği yaptırımların Rusya için "son derece etkisiz" kalacağını, "Rusya'nın canını yakacak ve zorlayacak bir gücü olmayacağını" müttefiklerine anlatıyor. Ve asıl önemli olanın Ukrayna'ya verilen destek olduğunun altını çiziyor.

Türkiye ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin devamlılığı, savunma sanayi alanında Kiev ordusuna verilen destek, Türk yetkililere göre, etkisi çok hafif kalacak ve hatta Türkiye'ye daha büyük zararı dokunacak yaptırımlardan çok daha önemli.

Bu konuda ABD ve birçok Avrupa ülkesiyle NATO çerçevesinde çok sıkı bir temas yürütülüyor. Ankara, krizin kendi sınırlarına yakın bir güvenlik meselesi olduğunun altını çiziyor.

Bu sebeplerle Türkiye'nin yaptırım uygulama veya uygulamama kararı pratikte kritik bir sonuç doğuracak olmasa da, sembolik olarak Türkiye'nin pozisyonunu ortaya koyması açısından önem taşıyor.

Ukrayna'ya destek konusunda ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin de Türkiye'nin duruşunu takdir ettiği ve farklı bir talep veya beklentide bulunmadığı da ifade ediliyor. Ankara'da, birkaç gün içinde yapılması planlanan NATO zirvesi ve sonrasında atılacak adımlarla ilgili Biden'ın müttefik ülke liderleriyle görüşmeleri sırasında Erdoğan'la da ikili görüşme talep edeceğine dair bir beklenti var.

Erdoğan, dün de Rus mevkidaşı Putin'le bir telefon görüşmesi yaptı ve Putin'e, "Ukrayna'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne aykırı adımları tanımadıklarını" aktardı.

Kremlin'den görüşmenin bu bölümüne ilişkin yapılan açıklamada ise Putin'in, Erdoğan'a Donbas bölgesinin tanınma gerekçesi olarak, Ukrayna'nın Minsk anlaşmasına uymamasını gösterdiği belirtiliyor. Erdoğan ise, gerginliğin azaltılması ve barışın korunması için "Türkiye'nin üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu" bir kez daha dile getirdi ve "NATO içinde yapıcı tutumu sürdürdüklerini" söyledi.

Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinde yeni bir krizi göze alamayacak kadar işbirliği noktası var. Örneğin Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) Doğalgaz Sektör Raporu'na göre, 2020 yılında Türkiye'nin yıllık doğal gaz ihtiyacının yüzde 33,6'sı Rusya'dan satın alındı.

Avrupa'nın da doğal gazda Rusya'ya bağımlılığı devam ediyor. Ancak Türkiye için çok temel bazı ihtiyaçların, örneğin buğday ithalatının da kaynağı Rusya.

Türkiye, Rusya'dan buğday ithalatında lider ülke. 2021 yılında Türkiye, Rusya'dan 1,8 milyar dolar değerinde 6,7 milyon ton buğday ithalatı yaptı. Bu da, Türkiye'nin toplam buğday ve buğday ürünleri ithalatında Rusya'nın payını yüzde 66'ya çıkardı.

Rusya, Türkiye'nin en fazla ithalat yaptığı ülkeler sıralamasında da Çin'den sonra ikinci sırada. 2021'de 28 milyar 667 milyon dolar ile toplam ithalatın yüzde 10,4'ü Rusya'dan yapılmış oldu.

Aralık ayında döviz kurlarında zirveyi gören Türkiye, nakit para akışı için bahar aylarından itibaren Rusya'dan turist akını da bekliyor.

Türkiye ile temas trafiğinin parçası olan bir Batılı diplomatik kaynak, "Türkiye'nin açıklamalarının yeterli olmayacağını, yaptırımlara katılmadığı sürece ne tarafta durduğundan emin olamayacaklarını" söyledi.

Türk yetkililer ise yaptırımlar başlığının "suni" olduğunu vurguluyor ve sadece AB ile birlikte adım attığına dair yaptırımların sembolik bir kısmına katılabileceğini belirtiyor.

Buna göre, Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerine ve ülke ekonomisine zarar vermeyecek şekilde, AB'nin karar verdiği yaptırımlar içinde ortak bir alan bulunarak buna katılması mümkün olabilir. Konuyla ilgili AB ülkeleriyle görüşmeler sürüyor ancak Ankara bu konuda henüz bir karar vermiş değil.

Sadece ekonomik değil, Rusya ile ilişkilerin gerilmesi durumunda iki ülke arasında anlaşmazlık olan ancak 'beklemeye' alınmış farklı konularda da gerilim yaşanabilir. Örneğin İdlib'deki kırılgan ateşkes, Nahçıvan üzerinden Azerbaycan-Türkiye arasında açılacak koridor, Libya'daki geçiş döneminde Rusya'nın sert tutum takınması, Türkiye için birçok alanda işleri zorlaştırabilir. (BBC TÜRKÇE)