Die Welt gazetesi, ABD ile Avrupa arasındaki ilişkileri konu alan yorumunda ABD Başkanı Donald Trump'ın ticari anlaşmazlıktaki tavrının anlaşılır olduğunu yazıyor:

"Statükoda diretmek her zaman iyi bir tercih olmaz. Dışardan birinin dünyanın sorunlarına bakıp ‘Şimdiye kadar yaptıklarımız mantıklı mı?' diye sorması bazen iyi sonuç verebilir. Böyle bir değerlendirme hem Kore krizi hem de Batı ittifakı açısından yararlı olabilir. Avrupa on yıllar boyunca Batı'nın savunmasını ABD'ye emanet edip kendi ordularını küçülttü ve ABD ile ticarette fazla elde etmeye odaklandı. Bunun uzun vadeli bir iş bölümü olamayacağı uzun zamandır söyleniyordu. Trump'ın duruma bakıp haklı olarak bu düzenlemenin ABD'yi zararlı çıkardığını düşünmesi normal.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung Avrupa ülkelerinin tek sesle konuşmadıkları sürece güçlü ABD'nin taleplerine boyun eğmek zorunda kalabileceklerini yazıyor:

"Almanya'nın dünyadaki konumunu iki gelişme belirliyor. Bunların her ikisi de müttefikleri ile sürtüşmesine yol açıyor: Askeri ürkeklik ve yüksek ihracat fazlası. Bu strateji Avrupa Birliği ve öncelikle de Fransa tarafından da yadırganıyor. Almanya, Avrupa'da kendini kabul ettirebilecek güce sahip. Soğuk Savaş yıllarındaki gibi hayati önemdeki ortak çıkarlar artık kalmadığından, hala gücünü koruyan ABD ise kabul etmez. Ticaret ve İran konularında Trump yönetimi ile Avrupa Birliği arasında derin görüş ayrılıkları çıkması muhtemeldir. Kendi dış ve ticaret politikalarını daha az eleştirilebilir hale getirmesi ise Almanya'nın kendi çıkarına olacaktır.”

Kuzey ve Güney Kore arasındaki yakınlaşmayı yorumlayan Süddeutsche Zeitung'da şu satırları okuyoruz:

"Kuzey Kore nükleer deneme sahasının yabancı medyanın huzurunda kapatılacak olması Trump'a yapılmış bir jesttir. Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in, ABD Başkanı'nın ‘Kuzey Kore'nin nükleer silahsızlanmaya razı olmasını ben sağladım' demesinden memnun. Çünkü bunda konuyu ajandasında tutacağı sonucu çıkıyor. Trump ile Kim arasındaki buluşmada silahsızlanmanın teknik ayrıntıları kadar Kuzey Kore'ye karşılığında ne verileceği de ele alınacak. Kim geçen yılki tehditleriyle 65 yıldır dondurulmuş gibi duran Kore anlaşmazlığına hareketlilik kazandırdı. Pekin, Moskova ve Washington bu durumdan memnundu. Hepsi de barışçı yoldan çözüme kavuşturulsa da Kore anlaşmazlığının yeniden patlak vermesi durumunda kaybeden taraf olacaklarını biliyordu. Kim başarının nükleer silahlanma programının bir sonucu olduğunu savunuyor. Trump'ın, seleflerinin aksine, ittifaklara ve tarihe önem vermemesi bu anlaşmazlıkta yararlı olabilir. Ancak kuzeydoğu Asya'nın yeni bir düzene kavuşturulması için gözü peklikten çok daha fazlasının gerekeceği de unutulmamalı.”

İki Kore arasındaki yakınlaşmaya Volksstimme gazetesinde şu yorum yer alıyor:

"Kuzey Kore diktatörü Kim Jong Un'un önceden tahmin edilemez adımları olarak nitelenen Kış Olimpiyatlarındaki jestleri kimsenin gerçekleşebileceğine ihtimal vermediği bir gelişmeye yol açabilir. İki Kore devletini birbirine yaklaştıran kısa adımların ilki atıldı. Ne kadar yakınlaştıkları tartışma götürür. Ancak kardeşlerin ebediyen ayrı kalamayacaklarının nice örneğini gördük. Sınır bariyerlerini kaldıran ilk ülkeler, 1 Mayıs 1975'te sosyalist Kuzey Vietnam ile savaşı kaybeden kapitalist Güney Vietnam olmuştu. Dünyanın gözlerini Almanya'ya çevirdiği Mayıs 1990'da sosyalist Güney Yemen, kuzeydeki İslam Cumhuriyeti ile birleşmişti. Bu örnekler, ilk hareket verildikten sonra gelişmenin durdurulamayacağını düşünenleri umutlandırıyor.”

DW