Hisarcıklıoğlu, TOBB Konferans Salonu'nda düzenlenen 7. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası'nda yaptığı konuşmada, şuranın 59 ana sektörün katılımıyla alanında Türkiye’nin tek ve en büyük buluşması olduğunu söyledi.

Şurada sektör liderlerinin sıkıntı ve önerilerini doğrudan ekonomi yönetimine ileteceklerini kaydeden Hisarcıklıoğlu, "Türkiye’nin hem reel hem de mali sektörü işte burada, bir aradalar. Ortak aklı oluşturmak için bir aradalar. Onların özverili ve yoğun çalışmaları sayesinde, Türkiye bir ilki gerçekleştirdi. Tüm sektörlerin fotoğrafı, kapsamlı bir raporda bir araya getirildi. Kısacası, ekonominin röntgeni çekildi. Bu raporu hem ekonomi yönetimiyle hem de kamuoyu ile paylaşacağız" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın yol göstericiliğinde kaydedilen ilerlemelerin reel sektörün ve ekonominin büyümesini sağladığına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, "Tekstil, konfeksiyon, ilaç ve turizmdeki KDV indirimleri, denizcilikteki destekler, yatırım teşvik sisteminin bölgesel ve sektörel olarak dizayn edilmesi, KOBİ’lere tanınan yeni imkanlar ve istihdam destekleri bunlardan sadece birkaç tanesidir. Elbette sorunlar var, ama bunlar aşılamayacak sorunlar değil. Daha da önemlisi, artık sorunları daha rahat aşma imkanını yakaladık" değerlendirmesinde bulundu.

Kamu ile özel sektör arasında kurulan kapsamlı diyalog mekanizmaları sayesinde, özel sektör ile kamu idaresinde ortak akıl ve empati geliştiğine dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, böylece iş hayatındaki sorunları anlatabildiklerini ve bunların çözülebildiğini gören girişimcilerin bakış açılarının da geliştiğini ifade etti.

"Bol likidite dönemi sona erdi"

Daha fazla üretim, yatırım, istihdam ve ihracat hedeflediklerini ancak küresel sistemde kısa ve uzun vadede ortaya çıkmaya başlayan iki önemli değişime karşı da hazırlıklı olunması gerektiğini belirten Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

"Kısa vadede bizi yeni bir küresel iktisadi ortam bekliyor. Son 5 yıldır süren bol likidite dönemi sona erdi. Eskisi gibi, rahat ve ucuz borçlanma imkanları azalıyor. Hem şirketlerimiz, hem de vatandaşlarımız artık daha tedbirli ve temkinli hareket etmek zorunda. Kamu idaresi ve özel sektör olarak, bu yeni ortama nasıl uyum sağlayacağımıza ve büyüme-istihdam-refah artışı dengesini nasıl koruyacağımıza odaklanmak zorundayız.

Uzun vadede ise bizi başka bir zorluk bekliyor. Dünyada bölgeselleşme hız kazanıyor. Bunda da öncülüğü ABD yapıyor. Önce Pasifik ülkeleri ile Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması başlatıldı. Burada ABD, Japonya, Kore, Kanada, Avustralya, Malezya, Meksika gibi önemli ülkeler bulunuyor. ABD geçen sene, AB ile Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı girişimine de hız verdi.  Bu iki girişimin önemi şurada. Birincisi Dünya Ticaret Örgütü’nün dünya çapında uygulamaya çalıştığı ticaretin serbestleştirilmesi görüşmelerine bir alternatif çıkıyor. Yani bir anlamda bu görüşmelerin sonuçsuz kalmasına karşı hazırlık yapılıyor. Ama daha da önemlisi, bu iki girişim, birlikte dünya ekonomik gücünün üçte ikisine denk geliyor. Bu da sadece ticareti ve yatırımları değil, üretim standartlarını belirleme konusunda da büyük bir güç elde etmelerini sağlıyor."