Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bağımsız karar alamadığı eleştirilerine muhatap olan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), geçen hafta gerçekleştirdiği 3 puanlık faiz artışının ardından bugün de sürpriz bir hamleyle para politikasında piyasa oyuncularının beklediği "sadeleşme" adımlarını attı. Türkiye’de geçen hafta 5 TL seviyelerine yaklaşarak tarihi rekor kıran dolar kuru, Merkez Bankası’nın art arda müdahaleleri ile 4,5 seviyelerine geri çekildi. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Merkez geç kalmış olmakla birlikte doğru adımlar attı. Ancak yatırımcıların açısından, 24 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın para politikası konusunda tek belirleyici olup olmayacağı endişesi devam ediyor.

Merkez Bankası tarafından "Para Politikası Operasyonel Çerçevesine İlişkin Basın Duyurusu" başlığı ile yapılan yazılı açıklamada, para politikası bileşiminde sadeleşme sürecinin tamamlanmasına karar verildiği, bir hafta vadeli repo faizinin 1 Haziran itibarıyla TCMB politika faizi olarak mevcut yüzde 16.50'ye eşitleneceği açıklandı. Böylelikle Merkez, "geç likidite penceresi" uygulamasından vazgeçerek, faiz politikasında sadeleşmeye gitmiş oldu. Geçen haftayı 4,70'in üzerinde kapatan dolar/TL, Merkez’in hamlesinin ardından 4,56 seviyelerine, euro ise 5,32 seviyesine geriledi. Merkez’in hamlesinin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın Londra seyahatine denk gelmesi ise “uluslararası yatırımcılara olumlu mesaj’ şeklinde değerlendirildi.

Peki, Merkez Bankası’nın attığı bu sürpriz adımlar, piyasalarda orta ve uzun vadede nasıl karşılık bulacak?

“Dolar, 4.50’nin altına geriler”

DW Türkçe’ye konuşan Alnus Yatırım Araştırma Müdürü Yunus Kaya’ya göre, atılan adımlar sonrasında dolar kurunun 4,50 TL’nin altına gerilemesi mümkün. "Geç Likidite Penceresi" uygulaması ile para politikasını bir süredir normal seyrinden çıkaran Merkez Bankası’nın yeniden "normal" bir yola girdiğini kaydeden Kaya, “Merkez, böylelikle yeniden faiz artırımı için de kendine bir imkan vermiş oluyor. Geç de olsa doğru bir müdahale yaptı. Bu hamle Merkez Bankası’nın uluslararası yatırımcı nezdindeki kredibilitesini de güçlendirecektir” diyor. 

“Saray’a bağımlı değilim” mesajı

Merkez’in hamlesinin geçen hafta gerçekleştirilen 3 puanlık faiz artışının bir devamı olduğunu ifade eden Ekonomist Mustafa Sönmez ise DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Merkez Bankası, Saray’a bağımlı olmadığı mesajını vermeye çalışıyor” şeklinde konuşuyor. Sönmez, Merkez Bankası’nın uzun bir aradan sonra Erdoğan’ın faiz konusundaki tüm söylemlerinin tersi yönde bir hamle yaptığına işaret ederek, Merkez Bankası’nın sonunda “faiz artırma yeteneğim var” diyerek piyasaları rahatlatmaya çalıştığına dikkat çekiyor. Sönmez, şöyle konuşuyor: “Bu hamleler nisan ayında bile yapılsaydı, dolar kuru bu noktalara hiç gelmezdi. Bugüne kadar hareketsiz kalınmasıyla, ‘Saray, Merkez’e el koydu’ algısı yerleşti. Bu neden olduğu belli olmayan gecikme olmasaydı, Türk Lirası’nda bu kadar değer kaybı olmayacaktı.”

İlk etapta Türk Lirası’ndaki değer kaybının bir miktar durduğunu, ancak döviz kurlarındaki artışın tamamen durduğuna dair bir yorum yapmak için henüz erken olduğunu belirten Mustafa Sönmez, “Bugün ABD ve İngiltere’de piyasalar kapalı. Yarın dolar ile ilgili tablo biraz daha netleşecektir. Öte yandan kurdaki gerileme iyi ama faizlerdeki artışın da bir bedeli var. Ekonomi ne yazık ki 40 katır mı, 40 satır mı çıkmazında” değerlendirmesinde bulunuyor. 

“Erdoğan kaygısı devam ediyor”

Öte yandan, Merkez Bankası’nın yeni sadeleştirme ve faiz politikasının ekonomi yönetimine olan güveni sağlamak konusunda yeterli olmayacağını düşünenler de var.

Merkez Bankası'nın son hamlesini DW Türkçe’ye değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’e göre, sadeleştirme adımı olumlu olsa da Merkez Bankası’nın iletişim ile ilgili sorunları devam ediyor. Para politikasını haftalık fonlamayla yürüteceğini açıklayan Merkez Bankası’nın 7 Haziran’daki Para Politikası Kurulu’nu (PKK) beklemeden böyle bir karara imza atmasının ‘sürpriz’ olduğunu dile getiren Prof. Gürsel, “Merkez, hala piyasalarla iletişimde bir karmaşa yaşıyor. Bugün alelacele alınan bu kararlar da Mehmet Şimşek ve Murat Çetinkaya’nın Londra’daki temaslarında ellerini kuvvetlendirmek için alınmış gibi duruyor. Yoksa Londra’da yatırımcılara ne söyleyeceklerdi?” değerlendirmesinde bulunuyor.

Atılan son adımların döviz kurunun 24 Haziran seçimlerine kadar istikrarlı seviyelerde kalmasına dönük olduğunu vurgulayan Gürsel’e göre, Türkiye ekonomisine ilişkin kaygıları gidermek konusunda söz konusu adımlar yeterli olmayacak. “Piyasa oyuncularının asıl korkusu, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilip Cumhur İttifakı’nın da Meclis çoğunluğunu ele geçirmesi halinde, ekonomi rejimini değiştirip değiştirmeyeceği” diyen Seyfettin Gürsel, şöyle devam ediyor: “Çünkü Erdoğan hala seçim sonrasında faiz politikasını değiştirip, para politikasında da tek söz sahibi olacağına dair söylemlerinden geri adım atmadı. Dolayısıyla yatırımcılar için temel kaygı henüz giderilmiş değil. Merkez Bankası son attığı adımla duruşunu güçlendirdi ama 24 Haziran’dan sonra ne olacağı hala belirsiz.”

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe