Yoksul bir gecekonduda, genç bir marangoz, Meryem anamızın yanına yaklaşmış: - Niye böyle durmadan ağlıyorsun Meryem, diye sormuş. Meryem’in yanıtı: - Ben bir kız çocuğumun olmasını çok istiyordum. Oysa erkek bir çocuk ol

 
Yoksul bir gecekonduda, genç bir marangoz, Meryem anamızın yanına yaklaşmış:
- Niye böyle durmadan ağlıyorsun Meryem, diye sormuş.
Meryem’in yanıtı:
- Ben bir kız çocuğumun olmasını çok istiyordum. Oysa erkek bir çocuk olan İsa’yı doğurdum.
***
Akıl hastanesinin bahçesinde bir deli boyuna gülüp duruyormuş.
Kendisine yaklaşan başka bir deli:
- Ne oldu, ne var, diye sormuş, neden böyle gülüp duruyorsun hiç durmadan?
Durmadan gülen deli yanıt vermiş:
- Kendime fıkralar anlatmaya çalışıyordum. Bir tane hiç bilmediğime gülüyordum.
***
Sadece ayağa kalkmış tek canlı olan İNSAN gülebiliyormuş. İnsandan başka gülebilen canlı yokmuş.
***
İNSANLIK dünyasında da önce kadın kalkmış ayağa, hamileyken şişen karnı yerlere çok sürtündüğü için.
Ayağa kalkınca da, ağzı bir hayli büzülmüş, ot yemediği için ve ağzına giden gövdesel enerji, beynine yansımış, gülme de böylece başlamış.
***
Adamın biri, Eski Muharipler Derneği’nin de Başkanı olan Savunma Bakanlığı’na “Dayanışma” dairesine başvurmuş:
- Yatacak hiçbir yerim yok, bana bir pansiyon verin, demiş. Kendisine bir yığın soru sorulduktan sonra, sıra son sorulara gelmiş. Onlar da şöyleymiş:
- Hiç savaş ettiniz mi?
- Ettim sayılır.
- Kaç yılında?
- Tam hatırlamıyorum. 1900’lü yıllarda olacak.
- Hiç yaralandınız mı?
- Hiç yaralanmadım.
- Hiç gaz saldırısına uğradınız mı?
- Hayır, uğramadım.
- Öyleyse neden bir askeri pansiyon istiyorsunuz?
- Bromür yüzünden.
- Nasıl yani?
- Siz biliyorsunuz ki, hep şarap kadehime bromür karıştırılıyor. Ben de bizim eski Başçavuş’a sordum:
“Ne yapayım” diye.
O da:
“Büyük fırsat çıkmış, fırsatı kaçırma, dedi.
Bende geldim işte.”
***
Refik Tiniş’den de         bir fıkra:
Adam, yaşı iyice ilerleyen annesini kucaklayıp öptükten sonra “Anneciğim” deyip sormuş, “Sana sakız mı alayım, koca mı alayım doğum gününde?”
Torun torba sahibi yaşlı ana boynunu büküp “Oğul” demiş, “bende sakız çiğneyecek diş mi kaldı?”
***
Uzaydan bir bakışla:
- Hafta sonunda anlamı mı var, omuzlar üstünde soğuk suratlı bir baş taşımanın?