Silivri Cezaevi'nden tahliye edilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Fenerbahçe Orduevi'ne gitti.
      
Başbuğ, cezaevinden çıktıktan sonra avukatı İlkay Sezer, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve beraberindekilerle konvoy halinde Fenerbahçe Orduevi'ne geldi.
      
Ellerinde Türk bayrakları ile orduevinin önünde bekleyen grup, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" şeklinde sloganlar attı. Kalabalığa araçtan el sallayarak karşılık veren Başbuğ, beraberindekilerle orduevine girdi.
      
Öte yandan Başbuğ, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, "Yarın saat 13.00'te Beşiktaş'taki #sessizciglik eylemine katılıp, halen tutsak olan silah arkadaşlarıma destek olacağım. Peşinden Kanyon AVM'de düzenlenecek 'Er Mektubu Görülmüştür' kitabının imza törenine katılacağım" ifadelerini kullandı.

Başbuğ'un Silivri Cezaevi önünde yaptığı açıklamadan öne çıkanlar;

"Hepiniz sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 6 Ocak 2012 günü hatırlasrınız şöyle demiştim; 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanarak tutuklandı. Takdir Yüce türk milletini aittir. Aradan tam 2 sene 26 ay geçti toplam. Bizi cezaevinde 26 ay nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler burada tuttu. Benim 26 ay hayatımdan çaldılar. Benim 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar.

Yüce Türk milletine en derin şükranlarımı sunuyorum. Bugün benim serbest bırakılmam bir başlangıçtı. Benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaktır. Bu gerçekleşmez ise bugün benim serbest kalmam hürriyetimi kazanmamın hiçbir önemi ve anlamı olmaz. Çünkü ben ne kadar suçsuz isem bugün geride bıraktığım Tuncer Kılınç Paşa, Hurşit Tolın Paşa, Hasan Iğsız Paşa, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek de benim gibi suçsuzdur. Ayrıca, bugün benim serbest bırakılmamda kullanılan gerekçeler hepsi için geçerlidir. Onların da en yakın zamanda bu zindanlarda tutsak tutulan mutlaka ve mutlaka en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaktır.

Cezaevi, 26 ay... Bu da tarihin garip cilvesi midir? 26. Genelkurmay Başkanı 26 ay... Enteresan. Cezaevi, acı, ızdırap, çile çekmektir. Ama bütün bunlara rağmen şu an içimde hiçbir şekilde nefret ve intikam duyguları taşımıyorum. Çünkü bunu duyanlar aslında kendilerini de bir felakete sürükler. Nefreti, sevgi alt eder. Biz öyle yetiştik. İçimiz sevgi dolu.

Bizim tek bir isteğimiz var, adalet ve bu adaletin gerçekleşmesinin elbette takipçisi olacağız. Adalet deyince şunu demek istiyorum; Ümraniye'de bulunan bir kaç el bombasından harekete ederek sanal bir örgüt yaratmak isteyenler... Kimler bunu planladı? Eğer Türkiye tekrar bir hukuk devleti olak istiyorsa bunu yapanlara mutlaka bulunmalıdır.

Danıştay cinayetine sanal Ergenekon terör örgütüyle birleştirmek projesi kime aittir? Teğmen Mehmet Ali'ye kumpas kuranlar belli, bunlar cezasız mı kalacak? Asla! Mutlaka cezalandırılacak. Eğer tekrar hukuk devleti olmak istiyorsak... Hanefi Avcı daha ne kadar içeride tutlacak? İnsafsızlıktır, ayıptır. Bunu kimler istiyor? Yeter artık. Hurşit Tolon Paşa bildiğiniz gibi bir gizli tanığın ifadesine dayandırılarak menfur Zirve Cinateiyle ilişkilendirmeyi planlayan uygulayan güçler kimdir? Ne garip tesadüftür ki bu gizli tanık aynı Tuncay Güney'e benzemektedir. Bu gizli tanık kimdir? TSK'dan atılmış bir uzman çavuş. Bu da Tuncay Güney gibi bir müddet sonra Hristiyan olur, papaz olur. Kimler oynuyor bu oyunu?

Balyoz davasında 51 numaralı harddisk'in TÜBİTAK dışında başka bir bilirkişi tarafında incelenmesi tarafında yırtındık adeta? Niçin bunun önü kesildi? Kimler bunlar? Mutlaka bunlar bulunmalı.

İşin en vahimi bugün çeşitli arkadaşlarımız bunlar hastadır. Morale ihtiyaçları var, ama bu hakimlerde vicdan yok. Ben bunların vicdan taşıdığına inanmıyorum. Bu hasta insanların morale en çok ihtiyacı olduğu zamanda içeride tutulur mu? Vicdan yok, Allah korkunuz da mı yok.

Bugün elbette önemli bir olay yaşandı. Dün çıkarılan bir kanunla bu ÖYM'ler bir çukura gömüldü. Bu ÖYM'lerin çukura gömülmesi elbette T.C.'nind emokrasi yolunda bir adım ileri gitmesinde büyük bir katkısı oldu. Büyük bir adım oldu.

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşamaktadır. Özellikle, yargı alanında maalesef bütünüyle ayakta kalan bir tek kurum vardır. Anayasa Mahkemesi... Bu süreçte AYM'nin tarihi bir hükümlülük ve sorumluluk yüklendiğinin bilincindeyim. Umuyorum ve inanıyorum ki AYM bugüne kadar almış olduğu doğru kararlarla tarihe not düşen durumunu bu önümüzdeki zor dönemde de başarıyla sürdürerek Türkiye'nin bir an önce demokrasiye dönmesinde önemli bir rol oynayacak.

İki yanımda bir yerde hocam TBB Başkanı, solumda avukatım İlkay Sezer... Onların bu süreçte bizlere sağladığı katkı için burada bütün Türk milletinin huzurunda sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Biz tek bir şey istiyoruz, adalet istiyoruz. Bu adaletin gerçekleşmesi için görev başında nasıl mücadele ettiysem dışarıda da aynı şekilde mücadeleme devam edeceğim. Ta ki son arkadaşa buradan çıkıncaya kadar."

HER HAFTA İMZA ATACAK
Anayasa Mahkemesi’nin eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’la ilgili kararı sonrasında gözler yerel mahkemeye çevrilmişti.

İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tahliye edilmesine oybirliğiyle karar verdi.

Yurtdışına çıkış yasağı konulan Başbuğ'a adli kontrol tedbiri de getirildi. Babuğ, her hafta mahkemeye giderek imza atacak.

KARARIN GEREKÇESİ
Mahkeme, tahliye gerekçesi olarak, "Sabit ikametgah sahibi olması, sosyal durumu, tutuklu kaldığı süre, delillerin toplanmış olması, tutuklamadan beklenen gayenin elde edilmiş olması"nı gösterdi.

AVUKATINDAN AÇIKLAMA
Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, tahliye kararının ardından adliye önünde açıklama yaptı.

Avukat Sezer, şu ifadeleri kullandı:

"Arkadaşlarımız ‘gözünüz aydın’ diyorlar. İçerideki son masum insan çıkana kadar bu tebriği kabul etmeyeceğim. Şu an için mağduriyet ortadan kaldırıldı. Bu karar çok önemli. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yarattığı hukuksuzluğu ancak bu şekilde kaldırdık. Hukuk açısından mutluyum.

Mahkeme kararlarıyla mağdur edilmiş insanlar var. Önce özgürlükleri iade edilmek suretiyle, sonra beraat kararı verilerek çözülür. Düzmece delillerle mağduriyet yaratıldı. Bugün için bir nebze son verdik.

Bu kararın emsal olmasını, benzer durumda olanların özgürlüğüne kavuşmasını temenni ediyorum. Kimse hukuku bu kadar çiğneyebilecek mahkemeleri düşünmemişti. Hayırlı olsun. İlker Başbuğ, üç saat sonra Silivri Cezaevi’nden çıkacak."

MÜEBBET HAPİS
Başbuğ'un, 12 Haziran 2007'de Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarının ardından yürütülen soruşturma sonucunda, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davası kapsamında yargılanması süreci Ocak 2012'de başladı.

Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesince işletilen internet siteleri ve "internet andıcı"na ilişkin 22 sanık hakkında düzenlenen iddianameyi 29 Temmuz 2011'de kabul eden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davasıyla birleştirdi.

Sanıkları arasında emekli orgeneraller Nusret Taşdeler, Hasan Iğsız, tümgeneraller Hıfzı Çubuklu ve Mustafa Bakıcı, emekli korgeneraller Mehmet Eröz ve İsmail Hakkı Pekin'in de bulunduğu davada, mahkemenin yaptığı suç duyurusu üzerine Başbuğ, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 6 Ocak 2012'de tutuklandı.

Başbuğ hakkındaki Türk Ceza Kanunu'nun 312/1. maddesi gereğince, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle düzenlenen iddianame, 15 Şubat 2012'de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi.

Başbuğ hakim karşısına ilk kez 26 Mart 2012'de çıktı. Kısa bir konuşma yaparak savunma yapmayacağını söyleyen Başbuğ, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün tanık olarak dinlenilmesi sırasında ve esas hakkındaki savunma ve karar duruşması olmak yapmak üzere bazı oturumlara katıldı.

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davasının Egenekon davasıyla birleştirildiği yargılama sürecinde Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ve Murat Dalkuş tarafından 2 bin 271 sayfadan oluşan esas hakkındaki mütalaa, 18 Mart 2013'te açıklandı.

Mütalaada, savcılar Başbuğ için TCK'nın 312/1'inci maddesi uyarınca "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

CEZAEVİNDE 4 KİTAP YAZDI
Başbuğ cezaevinde kaldığı süre içerisinde, "20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk", "20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal", "Terör Örgütlerinin Sonu" ve "Suçlamalara Karşı Gerçekler" adıyla 4 kitap yazdı.

6 yıl 2 ay süren soruşturma ve dava sürecinde 321 duruşmanın görüldüğü 5 Ağustos 2013'te tamamlanan Ergenekon davasında Başbuğ, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

YÜKSEK MAHKEME'NİN KARARI
Anayasa Mahkemesi, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin haklarının ihlal edildiğine karar verdi.

Karara gerekçe olarak, "İlker Başbuğ'u özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının, yerel mahkemece etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmaması" gösterdi.