Akar'ın 18 ve 19 Temmuz günlerinde Genelkurmay karargahında soruşturma savcısına verdiği altı sayfalık ifade basına sızdı.

Darbe girişimi istihbaratının kendisine MİT'ten geldiğini aktaran Akar, uçakların ve helikopterlerin kalkmaması, tankların da birlik dışına çıkmaması emirlerini verdiğini belirterek, daha sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

''Toplantı masasında çalışırken kapı çaldı. Ben 'Gir' dedim ve hatta, 'Kimsin, bu saatte' gibi bir şey de söyledim. Tümgeneral Mehmet Dişli, oturmakta olduğum masadaki sandalyelerden birine oturup heyecanlı ve geçmişte bildiğim, alışık olduğum ruh halinden farklı bir tarzda 'Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. Ben ilk önce anlamlandıramadım. Cümle içinde belki 'uçaklar' demiş olabilir. Ancak bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım'' dedi.

Dişli'yi gittikleri yolun yanlış olduğu, büyük bir bataklığa battıkları, ceza çekecekleri ve ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmaları konusunda ikna etmeye çalıştığını anlatan Akar, daha sonra odaya emir subayı Levent Türkkan ile koruma ekibinden Astsubay Abdullah ile emir subay yardımcısı Yüzbaşı Serdar ve özel kuvvetlerden bazı görevlilerin girdiklerini söyledi ve şöyle devam etti:

"Odanın içerisine hızla ve aniden girmeye kalkıştıklarını fark edince ayağa kalktım ve o esnada Levent Türkkan, 'Komutanım otur, kalkma, sakin olun, zorluk çıkartmayın' şeklinde bağırdı. Beni birisi iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o esnada arkadan bir başkası, elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak, nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı, sıktı, askeri kıyafete ait ip türü bir cismin boğazıma sürtünmesiyle o anda nefes almakta güçlük çektiğim için debelenirken ve ellerimle burnumu açmaya çalışırken, bir başkası plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Benim bu şekilde direnmem üzerine burnumu açacak şekilde ağzımı kapattılar. Bağırmamı engellemek istedikleri açıktı. Nefes alma düzenim yerine gelince birazcık sakinleştiğimi gördüler ve ağzımı kapattıkları havlu benzeri kumaşı çektiler. Bu mücadele sırasında kelepçenin bileklerime verdiği acı nedeniyle yeniden bağırmaya başladım. Çıkartmalarını söyledim ve hatta ayağa kalktım. O esnada Levent Türkkan'ın elinde tabanca ile 'Komutanım sakin olun, vururum, sıkarım' gibi şeyler söylediğini işittim.''

Hulusi AkarImage copyrightREUTERS

''Hatta ben bir iki adım daha atıp, kendisine 'Sık ulan' diye bağırdım. Gözlerinde sıkmakla sıkmamak arasındaki robotik tereddüdü gördüm. Bu arada elimi sıkan kelepçeleri açmalarını istedim ve tahminen Mehmet Dişli'nin onayıyla bir komando bıçağı çıkarttılar. Kör bir bıçaktı ve askerlerden biri kelepçeyi kesmeye çalıştı. Fakat bir süre daha açamadılar. Hatta ben yine hiddetlendim, bağırdım. Tekrar ikinci kez uğraşıp, kelepçeyi kestiler. Bu şekilde beni, arkamda biri olacak şekilde oturtarak, etkisiz hale getirdiler."

'Erdoğan'ın açıklamaları ümitlerini kırdı'

Akar'ın anlatımlarına göre, kendisi daha sonra Dişli'nin eşliğinde helikopterle Akıncı Üssü'ne götürüldü.

Burada önce darbe bildirisi kendisine okunan Akar, darbeyi düzenleyenlerin kendisinden bildiriyi okuyup imzalamalarını istediğini belirterek, aralarında geçen diyaloğu şöyle anlattı:

"Onlara 'kendinizi ne zannediyorsunuz? Siz kimsiniz? Topladığınızı söylediğiniz 2. Başkan, kuvvet komutanları nerede? Bakanlar nerede? Elinizde kim varsa getirin. Sizin başınız, kıçınız kim?' diye bağırdım. Bunun üzerine Hakan Evrim, 'Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz.' gibi bir şey söyledi. 'Ben kimseyle görüşmem' diyerek tersledim. Ardından Akın Öztürk dışındakiler odayı terk etti. Üs komutanının odasına takriben saat 00.00'a doğru girdiğimizi düşünüyorum. Akın Öztürk paşaya da aynı şeyleri söylüyordum. Bana kendisini dinlemedikleri gibi şeyler söylüyordu.''

Akar, gecenin ilerleyen saatlerinde televizyon görüntülerinde Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarının yayınlanmasıyla darbecilerde umutsuzluk ve moral bozukluğu farketmeye başladığını belirterek, Erdoğan'ın havaalanında konuşmasının ardından 'darbeci hainlerin bütün ümitlerinin yok olduğu' gözlemini aktardı.

'Pazarlık yok, teslim olacaklar'

Genelkurmay Başkanı, sabah saatlerinde darbecilerin artık bir şey başaramayacaklarını anladıkları noktada kendisini Başbakan Yıldırım'la görüştürdüklerini belirterek, Yıldırım'a ''Hiçbir pazarlık söz konusu olmayacak, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklar'' dediğini söyledi.

Akar, helikopterle Çankaya Köşkü'ne götürüldüğü sırada kendisine eşlik eden Mehmet Dişli'nin indikten sonra gözaltına alınması önerisini kendisini karşılayan Başbakanlık Müsteşarı'na ilettiğini de anlattı.

Genelkurmay Başkanı ifadesinde darbe girişimini planlayan ve uygulayanların Gülen cemaati olduğunu belirterek, en önemli nedeninin ise YAŞ'taki tasfiye hazırlıkları olduğuna işaret etti:

''Bu çılgınlığa girişmelerinde Ağustos Şurası'na ilişkin yaptığımız kapsamlı, ciddi ve titiz çalışmalarda bu örgütün büyük bir darbe yiyeceğini anlamasının en önemli etken olduğunu düşünüyorum. Ayrıca İkinci Başkanımla beraber çevremizdeki personellerin bir kısmının bu örgütle bağlantılı oldukları hususunda şüphelerimiz gelişmişti. Şura'da çok ciddi adımlar atacaktık. Bunun dışında bu terör örgütüyle ilgili yargıda devam eden soruşturma ve davalarda gelinen aşamalar, devletin tüm kurumlarının bu konuda aldığı mesafe de gözü dönmüş bu hain teröristleri bu teşebbüse iten bir diğer sebeptir. Bu yapılanmanın içinde olan, şahsıma, milletime, silah arkadaşlarıma, emniyet mensubu kardeşlerime, devlet kurumlarına, Türk tarihine, medeniyetimize bu derece zarar veren her kişiden ayrı ayrı şikayetçiyim."

Taksim'de darbe karşıtı gösteri

BBC Türkçe