Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'u istifaya ve istifanın da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabulüne götüren süreç, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle oluşturulan kurullar ile bakanlıkların çatışması ve teknokrat bakan atamaları konularını yeniden tartışmaya açtı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nda dün gece bir görev değişimi oldu. Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan imzalı karar ile istifa eden Ziya Selçuk'un yerine bakan yardımcılığını yürüten Mahmut Özer'in atandığı belirtildi.

Peki Ziya Selçuk'u istifaya götüren süreçte neler yaşandı, istifanın perde arkasında neler var?

Selçuk 2018 yılı Temmuz ayında Milli Eğitim Bakanı olarak atandığında çoğu kişi için hatta AKP'li olmayan kişiler için bile "sürpriz ve olumlu bir gelişme" olarak değerlendirilmişti.

Eğitim kökenli Selçuk sorunları ve çözüm yöntemlerini biliyordu. En önemlisi de siyasetçi değildi, yani iktidar partisi AKP'nin bir üyesi olarak değil de eğitim gibi önemli bir alanda bilimsel yöntemlerle "teknokrat" olarak çalışabilirdi.

Ancak Selçuk için yapılan bu iyimser yorumlar ve temenniler üç yıllık bakanlık dönemi süresince gerçekleşemedi.

Bunun asıl nedeni olarak, her ne kadar alanda birikimli de olsa mevcut Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bakanlara kendilerini ispat etmeleri için çok yer açılmaması gösteriliyor.

CHP milletvekili Yıldırım Kaya

CHP milletvekili Yıldırım Kaya

Uzun yıllar eğitim alanında sendikacılık yapan CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, bunu DW Türkçe'ye şöyle açıklıyor:

"Selçuk bakan olduğunda camiada büyük bir sevinç oluşmuştu. Ama ben o zaman da söylemiştim; evet Selçuk bir eğitimci ama AKP'nin başında Erdoğan var ve eğitime bakış açısı da belli. Bu rejimle zaten ne kadar iyi olursa olsun bir bakanın kendi başına karar alması mümkün değil."

AKP'nin de "teknokrat bakanlar" ile parti arasında tam uyum sağlanamamasından rahatsız olduğu ve bu durumun yeni sistemin bir zaafı olarak değerlendirildiği Ankara'da kulislere yansıyan bilgiler arasında bulunuyor.

Eğitimde "çift başlılık"

Selçuk'un rahatsız olduğu hususlardan birisi olarak "çift başlılık" gösteriliyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bakanlardan oluşan kabinenin yanı sıra çeşitli alanlarda kurullar oluşturuldu.

Bunlardan birisi olan Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ile Milli Eğitim Bakanı'nın görev alanlarının çakışması ve zaman zaman farklı yöntemler benimsenmesinin önemli bir sorun olduğu belirtiliyor.

Bakanlık işleyişini yakından bilen bir yetkili çift başlılığı şöyle anlatıyor:

"Eğitim politikaları paralel giden bir sistem haline geldi. Bir bakanlık ve bakan var, bir de Cumhurbaşkanlığı'nda eğitim kurulu. İkisini de atayan aynı kişi ama bunlar birbiri ile örtüşemiyor. Son dönemde ipler biraz daha Kurul'un eline geçmişti."

Ziya Selçuk ile bazı kurul üyelerinin anlaşmazlıkları son dönemde sosyal medya aracılığıyla da kamuoyuna yansımıştı. Kurul üyesi Ömer Özyılmaz Twitter hesabından Selçuk'u "beceriksizlikle" suçlamış ancak basına yansıması üzerine yazdıklarını silmişti. Özyılmaz'ın Selçuk için atılan bazı eleştirel Tweetler'i de tekrar paylaştığı gözlemleniyor.

Edinilen bilgiye göre Kurul'un bazı üyeleri Ziya Selçuk'u başarısız buluyor ve Erdoğan'a Selçuk'u uzaklaştırmasını telkin ediyordu.

CHP milletvekili Kaya da bu durumu "İki bakanlık var. Bir Saray Eğitim Bakanlığı var, bir de T.C. Milli Eğitim Bakanlığı. Saray'daki kurul üyeleri bakan olmak için mücadele eden isimler" yorumuyla aktarıyor.

Ziya Selçuk'un açıklamaları ile Kurul tarafından farklı bilgilendirilen Erdoğan'ın açıklamalarının zaman zaman karşıt düşmesi de arada sorun olduğunun bir başka göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Bunun en son yaşanan örneği olarak ise öğretmen açığı meselesi gösteriliyor. Selçuk, "öğretmen açığımız var" derken, Erdoğan'ın öğretmen açığının değil hatta fazlasının bulunduğunu belirtmesinin iki tarafta da sıkıntı yaratmış olması kulislere yansıyan bir bilgi.

Selçuk ne kadar başarılıydı?

Peki Ziya Selçuk başarılı bir Milli Eğitim Bakanı mıydı? DW Türkçe'nin konuştuğu eğitim camiası paydaşlarına göre, Selçuk'un kişisel başarısından ziyade iktidarın ona destek verip vermediği ve sistemin zaafları ön plana çıkarılmalı.

Muhalefete göre salgınla mücadele kapsamında ek derslikler yapılamaması, öğretmen meslek kanununun çıkartılamaması, öğretmen açığının kapatılamaması, müfredat sorunu, tarikatların eğitimdeki etkinliğinin artması Selçuk'un başarısız olduğu alanlar arasında yer alıyor.

Öğretmen ve öğrenciler ise özellikle salgın nedeniyle okulların açılıp açılmayacağı ile ilgili yaşanan belirsizliklerden şikayetçi.

Selçuk'u eskiden tanıyan bir isim olan CHP'li Kaya şunları söylüyor:

"Bakanın istifasının altında yatan neden istediklerini yapamamış olması. Görevden alınmadı çünkü, kendisi istifa etti. Cemaatlerin cenderesinden kurtulmak istediğini de tahmin ediyorum. Bence bir eğitim bilimcinin eğitimi tarikatların eliyle yürütmeye gönlü razı olmaz. Emirlere uysa bile gönlü razı olmaz. Ben bunların hiçbirine katlanamadığı için ayrıldığını düşünüyorum."

Ek bütçe verilmedi, aksine tasarruf istendi

Kulislere yansıyan bir başka bilgiyi göre ise Selçuk yeni öğretmen atamaları yapmak istemesi ve ek bütçe talep etmesine karşılık olumlu yanıt alamadı.

Covid-19 salgını nedeniyle sınıflardaki öğrenci sayılarının azaltılması ve ek dersliklerin yapılması gerekirken Selçuk döneminde bunlar gerçekleştirilemedi.

DW Türkçe'ye konuşan Bakanlık'tan bir yetkili mali sıkıntıyı şöyle aktarıyor:

"Ek bütçe verilmesi bir yana, tasarruf yapılması isteniyor. Oysa okulların salgın koşullarına hazırlıklı olması için para lazım. Bakan Bey iş adamları ile bağış yemekleri düzenliyordu ancak bağışlar da bir yere kadar yeterli olabiliyor."

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) verilerine göre Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2020 yılında yüzde 11,45 iken, 2021'de bu oran yüzde 10,69'a geriledi.

Selçuk'un istifasının ardından ise şimdi gözler 6 Eylül'de açılması planlanan okullara çevrildi. Covid-19 vaka sayıları artarken okulların salgına hazırlıklı olup olmadığı ve açılıp açılamayacağı hâlâ tartışma konusu.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bugün düzenlenen devir teslim töreninde "İlk önceliğim gerekli tüm tedbirleri alarak, okulları tıpkı pandemi öncesinde olduğu gibi yüz yüze eğitime hazır hale getirmektir" ifadelerini kullandı.