Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk halkının tek seçeneğinin Rumlarla ortaklık olmadığını belirterek, “50 yıl süren ve başarısızlıkla sonuçlanan müzakereler, Rum seçiminden sonra aynı şekilde kaldığı yerden asla devam edemez. Yeni süreç; masada iki egemen devlet ve eşitler oturacaksa olur” dedi.

Ertuğruloğlu, Kıbrıs’ta federasyon seçeneğinin bittiğini, ancak konfederasyon seçeneği kapısının açık olduğunu belirterek, “Federal çözüm sadece federasyon çözüm değildir, konfederasyon çözümü de içerir. Biz o anlamda federal çözüme destek veririz, konfederasyon kuracaksak. İki egemen eşit devletin olacağı bir konfederasyon..." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Genç Tv'de Mustafa Alkan'ın hazırlayıp sunduğu "Er Meydanı" isimli programa konuk oldu.

Ertuğruloğlu, programda, Dışişleri Bakanlığının çalışmaları, yurtdışı temaslar, Kıbrıs sorunundaki son gelişmeler ve iç politikaya yönelik soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

Yurtdışı temasların sorulduğu Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Dışişleri Bakanlığı olarak yurtdışı temaslar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlara büyük önem verdiklerini belirterek, lobicilik çalışmalarının önemine işaret etti.

Ertuğruloğlu, ancak son dönemde yaptığı yurtdışı temasların basında kendisini şaşırtan derecede ilgi gördüğünü belirterek, Dışişleri Bakanının bu ziyaretlerinin ilk kez olmadığını kaydetti.

BM Genel Kurulu çalışmalarının yapıldığı New York'a her Dışişleri Bakanının gittiğini, temaslar yaptığını, İİT ve EİT Dışişleri Bakanları toplantılarına katıldığını, ikili görüşmeler yaptığını, basına mülakat verdiğini anlatan Ertuğruloğlu, ardından Washington'da temaslar yapıldığını, Kongre üyeleriyle görüşüldüğünü, düşünce kuruluşlarına brifingler ve basına mülakatlar verildiğine işaret etti.

Bu kapsamda çok yararlı temaslarda bulunduklarını ifade eden Ertuğruloğlu, bu yüzden ülkede bazı köşe yazarlarının "Dışişleri Bakanının orada ne işi var" demesinin anlaşılmaz olduğunu söyledi.

Lobicilik faaliyetlerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Ertuğruloğlu, "Gitmesek eleştirilmemiz gerekirken gittik diye eleştirilmek gerçekten anlaşılmazdır" dedi.

Eleştiri yapanların aslında siyasi görüşler yüzünden eleştiri yaptığını ve bu faaliyetlerin iç siyasete kurban edildiğini ifade eden Ertuğruloğlu, bunun doğru olmadığını kaydetti.

Londra'da da aynı şekilde temaslar yaptıklarını ifade eden Ertuğruloğlu, “İngiltere ve ABD’de anlaşmalı lobi şirketlerimiz var, benden önceki dönemde anlaşılmış ve çok iyi bir iş yapılmış. Onların katlılarıyla sesimizi duyuruyor, görüşmeler yapıyoruz. Lobi şirketleri olmasa kongre üyeleriyle milletvekilleriyle veya basınla görüşme olanaklarımız daha zor olur. Bu yüzden özellikle temaslarımızda lobi şirketleri yanında oralarda yaşayan vatandaşlarımızdan da lobicilik faaliyetlerinde destek istiyoruz” diye konuştu.

Londra'da yaşayan vatandaşların seçme seçilme hakkı istediğini ve bunun haklı bir talep olduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, ancak bunun gerçekleşmesi için sıkıntıların varlığına işaret etti. Bu sıkıntıları anlatan Ertuğruloğlu, bu konuda detaylı çalışmalar yapılmasının önemine dikkat çekti.

Bakanlığın bütçe, personel eksikliği ve diğer çalışmalarının sorulduğu Ertuğruloğlu, bakanlığa genel bütçede yüzde 1 pay ayrılmasının olamayacağını vurguladı, bu dar bütçe ve personel sıkıntısıyla bakanlığın tam olarak üzerine düşen görevleri yapmasının beklenemeyeceğine işaret etti.

Bakanlığa 20 kişilik münhal açtıklarını ancak henüz bu münhalin tamamlanmadığını ifade eden Ertuğruloğlu, süreçle ilgili bilgiler verdi.

Münhale 94 kişinin başvurduğunu ancak sınavı yapacak olan KHK tarafından 74'ünün elendiğini ifade eden Ertuğruloğlu, sıkıntıları anlattı ve bu sürecin tamamlanması için çalıştıklarını anlattı.

KKTC’nin B Planı ile ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, KKTC'nin tanınması veya diğer seçenekleri sıraladığında aslında amacının; B planı için tartışmaları tetiklemek ve bu konuların tartışılmasına olanak sağlamak olduğunu kaydetti.

Kıbrıs'ta Rum tarafını görüşmeler yoluyla, karşılıklı tavizler vererek, iki tarafın da kabul edebileceği yeni bir ortaklık kurulmasına yönelik motive edecek hiç bir şey olmadığını ifade eden Ertuğruloğlu, "Dolayısıyla hayal görmeyelim" dedi.

Müzakereler sürerken de bittikten sonra da Anavatan Türkiye ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın, bu müzakerelerin "artık bir son" olduğunu defalarca söylediğini anlatan Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:

"Ben de bunun üzerine önünüzdeki seçenekleri sıraladım. Çünkü tek seçenek Rumlarla ortaklık değildir. Ben buna inanmıyorum. 50 yıl süren ve başarısızlıkla sonuçlanan süreç Rum seçiminden sonra aynı şekilde asla devam edemez. Biz toplum onlar devlet olmaz ama iki egemen devlet ve eşitler olarak oturacaksak olur. Federasyon seçeneği bitmiştir ama konfederasyon seçeneği kapısı açık. Federal çözüm sadece federasyon çözüm değildir konfederasyon çözümü de kapsar. Biz o zaman federal çözüme destek veririz, konfederasyon kuracaksak. İki egemen eşit devletin olacağı bir konfederasyon..."

Ertuğruloğlu, bu yüzden Dışişleri Bakanlığına "ne gereği var" diye bakılmaması ve gerekli bütçe olanağının verilmesinin önemine işaret etti.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Meclis kürsüsünde "Cumhurbaşkanınız" dediğinin anımsatılması üzerine şunları kaydetti:

"Sayın Akıncı'nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğunu unutmasından kaynaklanan nedenlerle kendisini eleştirmeme neden olduğu için. Yani ben Sayın Akıncı'nın Kıbrıs konusuna bakış açısında KKTC Cumhurbaşkanı olduğunu unutarak hareket ettiğine inandığım için ve bunun da birçok örnekleri vardır, yani sırf eleştirmek kötülemek adına kullanmadım.
Sayın Akıncı tabi ki Cumhurbaşkanıdır ve benim de Cumhurbaşkanımdır. Ama Sayın Akıncı KKTC Cumhurbaşkanı olduğunu tam olarak kendisi bilmiyor. O anlamda onu vurgulama adına, kendisi Cumhurbaşkanı olduğunu göstersin başımın tacıdır. Ama bunu yapmıyor, onu gösterme adına o mesajı verme adına 'Cumhurbaşkanınız' dedim."

Ertuğruloğlu, Kıbrıs konusunun suçluluk psikolojisi ile yürütülemeyeceğini belirterek, birilerine iyi görünmek için değil, Kıbrıs Türk halkının bu adadaki hakları için koşulların zorlanmasının önemine dikkat çekti.

Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklık devletinden silah zoruyla atılan ve her türlü vahşeti gören Kıbrıs Türk halkının bugün çözümü isteyen tek taraf olduğunu, çünkü ortaklıktan atılmanın zararını tek gören tarafın Kıbrıs Türk halkı olduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, bu yüzden görüşmelerin suçluluk psikolojisi ve dünyaya kendini şirin gösterme telaşı içerisinde yapılmasını eleştirdiğini vurguladı.

Soru üzerine "Ben KKTC'nin tanınmasını istiyorum" diyen Ertuğruloğlu, bugün tanınma yoluna çıkılsa bunun arkasının geleceğini, çünkü dünyada örneğinin çok olduğuna dikkat çekti.

"Gerekirse vururuz" haberleri ile ilgili soru sorulan Ertuğruloğlu, "Gerekirse vururuz" değil, "vurulur" dediğini anımsatarak, şöyle devam etti:

"Bunu da kararlılığımızı vurgulamak adına söyledim. Rumlar tüm itirazlara rağmen kazı çalışmalarına devam ediyor. Rumlar haklarımızla ilgili yıllardır yaptığı hırsızlığı bu konuda da sürdürüyor.

Bu yüzden gittiğimiz her yerde bize bu konuda ısrarla sorulan sorular var. Biz de şikayet ettiğimizi anlatıyoruz ama yine ısrarla 'şikayetlerle çözüm olmazsa ne yapacağımız' soruluyor.

Bunu söyledik diye bizi eleştirenler ne yapardı söylesinler.

Ben 'gerekirse vurulur' derken elimize silah alıp gidip vuralım anlamında söylemedim. Ben bunu Rumların bu hırsızlığının önünde engel olacağımız konusunda ne kadar kararlı olduğumuzu göstermek için söyledim."

Rum ve Maronitlere yapılan yardımların vergilendirilmesi ile ilgili de soru sorulan Ertuğruloğlu, bu konuda işin özünden uzaklaşıldığını kaydetti.

Ertuğruloğlu, bu kararı alırken amacın vergi değil, Rum tarafının propagandasına o insanları alet etmemek olduğunu belirtti.

Bugün bile bu insanlara "tutsak" ifadesi kullanıldığını ifade eden Ertuğruloğlu, bunun tam bir Rum propagandası olduğunu vurguladı.

BM'nin de bu konuda bilgilendirildiğini ifade eden Ertuğruloğlu, "tutsak" denen insanların bugün çok iyi durumda olduğunu, sınırlarda serbest geçiş olduğunu, adadaki tüm şartların artık değiştiğini ifade ederek, BM'nin de artık Kıbrıs'taki faaliyetlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.

Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk halkının tüm hakları çalınmışken, izolasyonlar altında tutulurken, bu konuya hassasiyet gösterenlerin bu konulara sessiz kalmasını eleştirdi.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, seçimler ve iç konular ile ilgili soruları da yanıtladı.

Ertuğruloğlu, hükümetin bir üyesi olarak sadece bakanlığı ile ilgili konuşmayı doğru bulduğunu çünkü her konuda uzman gibi görünmek yerine, yaptığı, üstlendiği görev ile ilgili konuşmayı tercih ettiğini söyledi.

UBP DP Koalisyon Hükümetinin çalışmalarında olumlu çalışmalar olduğu kadar zorluklar da yaşadığını, bunun da koalisyon hükümetleri için doğal olduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, bir çok konuda alınan kararlarla ilgili eleştiriler yapılabileceğini, ancak kendisi için önemli olanın vicdanının rahatlığı olduğuna işaret etti.

Ertuğruloğlu, Ercan Havalimanı Sözleşmesinin uzatılması kararı ile ilgili soru üzerine, uzatma kararı alınırken toplantıda olmadığını ancak konunun tartışıldığı Bakanlar Kurulu toplantısında kendisinin itirazlarını sunduğunu söyledi.

Sözleşmenin uzatılmasına karşı olduğunu ve gerekli itirazları yazılı olarak Bakanlar Kuruluna sunduğunu anlatan Ertuğruloğlu, uzatmanın ille de olacaksa doğru yapılması için çaba harcadığını, çünkü 4 yıllık uzatma olabileceğinin sözleşmede de bulunduğuna işaret etti.

Kontrolörlük ihalesi ile ilgili de yüzde yüz doğru yaptığına inandığını ifade eden Ertuğruloğlu, elinde Bakanlar Kurulu kararıyla yetki olduğunu, gerekli yazılı teklifleri aldığını ve sürecin doğru bir şekilde şartname ve ana sözleşme kapsamında yürütüldüğünü söyledi.

Ertuğruloğlu, göreve geldiğinde bitmesi gereken Ercan'da o güne kadar hiçbir şey yapılmadığını, ancak kendisi konuya el atınca işlerin değiştiğine dikkat çekerek, "Kim nasıl isterse bu konuyu gündeme getirsin, Tahsin Ertuğruloğlu bu devleti hiçbir şekilde tek kuruşunu bile zarara sokan birisi değildir. Asla böyle bir şey olamaz. Tam tersine devlete herhangi bir mali külfet yaratmama adına Ercan ihalesinin süratlenmesi için denetim mekanizmasını yaratmaya çalıştım. Tek hatam bu güvenli olmayan ortamı unutarak kendimi güvenceye almayı ihmal ettim." diye konuştu.

Soruşturma önergesine oylarının ne olacağı konusunda kararı parti olarak vereceklerini ifade eden Ertuğruloğlu, Ercan konusunda "Alnım açık vicdanım rahattır" dedi.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, seçim ile ilgili soru üzerine de, UBP grup toplantısında seçimin son dönemde sürekli değerlendirildiğini, 7 Ocak tarihinin de artık ortaya çıktığını ve geçerli olduğunu söyledi.
Ertuğruloğlu, yeni seçim yasası ile de artık herkesin herkese oy verebileceğini ifade ederek, UBP'nin seçimden birinci parti çıkmasını beklediğini ifade etti. Ertuğruloğlu, ülkede Başkanlık sistemine geçilmesinin gerekliliğine de dikkat çekti.