KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lider Nikos Anastasiadis, adanın birleşmesi için yürütülen müzakerelere tekrar devam kararı aldı. Ekimde İsviçre'de yapılan müzakerelerin sonuçsuz kalmasının ardından sekteye uğrayan müzakerelere yeniden devam edilecek.

İkili görüşmeler 9 Ocak'ta başlayacak ve görüşmelerde, öngörülen bir federasyonda her iki tarafın kontrol edeceği toprak miktarı gibi kilit konuların yanı sıra AB'nin garantörlüğü gibi konular masaya yatırılacak. 12 Ocak'ta düzenlenecek konferansa ise Türk ve Rum tarafları dışında garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile uluslararası kuruluşlardan temsilciler de katılacak.  

BM, iki taraftan da ekiplerin Cenevre görüşmeleri öncesi çözümsüz kalan konularda mesafe kaydetmek için görüşme trafiğini hızlandıracağını açıklamıştı. Bu doğrultuda liderlerin ikili görüşmeleri devam ediyor.

İki liderin de dosyasındaki en önemli  maddenin, "Yönetim ve Güç Paylaşımında Dönüşümlü Başkanlık" olduğu belirtiliyor. İç siyasi tepkilerden çekinen Anastasiadis, dönüşümlü başkanlığa karşı çıkıyor, Akıncı ise dönüşümlü başkanlığı olmazsa olmaz şart olarak öne sürüyor.

Bu arada Türkiye'nin görüşmelerde, "Adada iki kurucu devletin eşitliği temelinde bir çözüm" arayışında ısrarcı olması bekleniyor.

Dış politika uzmanları, BM gözlemciliğinde ve İngiltere hakemliğinde ocak ayında Cenevre'de yapılacak Kıbrıs görüşmelerinde Türkiye'nin masaya, eskiye nazaran eli daha güçlenmiş şekilde oturacağı görüşünde hemfikirken, görüşmelerde Kıbrıs sorunu bir sonuca bağlanmadığı takdirde çok kritik bir dönemece girilebileceği de tahminler arasında. 

"Türkiye'yi zorlayacak bir karar çıkmayacak"

Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Atun, ocak ayında Cenevre'de yapılacak Kıbrıs görüşmelerine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, görüşmelerde Türkiye'yi zorlayacak bir kararın çıkmayacağını söyledi.

Batı basınında, "Rumların elinde koz olduğu ve güçlü pozisyonda bulundukları" şeklinde yansıtılan bilgilerin doğru olmadığını belirten Atun, "Kıbrıs konusu da Türkiye'nin istediği gibi çözülecek veya da tamamen 'çözülemedi' olarak kapanacak, KKTC ile Türkiye yeni bir yol haritası belirleyecektir." dedi.

Atun, Rum tarafının görüşmelerde kriz çıkaracağını, Rumların masaya KKTC ile aynı statüde oturmak istemeyeceğini öne sürerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Ocakta yapılacak toplantıda, halen açık olan 6 başlık ve bu başlıklar içindeki üzerinde mutabakata varılmamış 50 konu tartışılacaktır. Bu üç gün içerisinde söz konusu 50 konu üzerinde mutabakata varılması çok zordur. 48 yılda yapılamayan mutabakat 3 gün içinde tamamlanmak istenmektedir."

Atun, AB'nin düzenli bir ordusu olmadan adaya garantörlük yapmasının da tehlikeli olduğunu savundu.

"BM Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışıyor"

İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni de BM'nin Kıbrıs görüşmeleri konusunda Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalıştığını, BM'nin gözlemciliğinde düzenlenecek beşli bir görüşmenin ikili görüşmelerden daha riskli olduğunu kaydetti.

Köni, şunları söyledi:

"Çünkü, Yunanistan ile Türkiye BM önünde İngiltere’nin de aracılığı ile taleplerini masaya koyacak ve uluslararası kamuoyu önünde tartışacaklar. Aslında Türkiye’nin de Yunanistan’nın da talepleri net. Kıbrıs’ta nihai çözüm istiyorlar. Ama beşli toplantının amacı, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak. Bu da, Türkiye’yi kısıtlayabilir. BM ve İngiltere diplomatik kurnazlık yapıyor aslında. Türkiye'ye DEAŞ'la, PKK ile ve FETÖ ile mücadele konularında bir takım baskılar uygulayan BM, Kıbrıs konusunda da Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışacak. "

Türkiye'nin Kıbrıs konusunda tüm olumsuzluklara rağmen eskiye nazaran daha avantajlı olduğunu vurgulayan, AB ülkelerinde yeni liderlerin seçimiyle milliyetçi bir ortamın oluştuğunu ve birliğin artık ekonomik boyutta çekiciliğini kaybettiğine dikkati çeken Köni, şöyle devam etti:

"Türkiye Şangay İşbirliği Örgütü konusunda eleştiriliyor ancak Batı da Şangay grubu ile bağlantı kurmak istiyor. Çünkü bu bölgede 4 milyar tüketici var ve başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesi bölgeye gözlerini dikmiş. Ayrıca, Türkiye’ye insan hakları eleştirisi yapan Batı'nın mülteciler sınırlara dayandığında nasıl pes ettiğini de gördük. Dolayısıyla, AB’den gelecek eleştiriler konusunda Türkiye avantajlı bir konumda duruyor. Yani eskiye nazaran Türkiye’nin eli Avrupa’ya karşı çok daha güçlü."

Avrupa'nın Kıbrıs konusunda çifte standart uyguladığını ve AB'nin Türkiye'yi zayıflatmaya çalıştığını, Kıbrıs konusunda Rusya’nın ise Türkiye’nin yanında yer alabileceğini ifade eden Köni, "Rusya, Karadeniz’de Türkiye’ye muhtaç ayrıca Ortadoğu’da da Türkiye ile uzlaştı. Batı'nın ve ABD’nin yıllarca empoze etmeye çalıştığı ‘Rus korkusu' artık yok. Eğer Rusya, Türkiye’nin dostluğunun devamlı olacağı konusunda ikna olmuşsa Kıbrıs’ta ikili çözüm konusunda Türkiye’nin yanında yer alır." diye konuştu.

Köni, artık ABD'nin de Türkiye’yi Kıbrıs konusunda zorlayamayacağını, Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'ne girmesi ve Rusya ile ilişkilerini bir adım daha ileri götürmesinin ABD'nin işine gelmeyeceğini, bu durumun ABD'yi Ortadoğu’da Irak, İran ve Suriye’yi Balkanları, Kafkasları ve Karadeniz’i kontrol edemeyeceği bir boyuta getireceğini dile getirdi.

Köni, ordusu olmayan bir AB'nin garantör olması konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ordusu olmayan AB'nin Kıbrıs’ı korumaya kalkışması ya da koruma teklifinde bulunması söz konusu olamaz. Türkiye’nin bu noktada AB’ye güvenmemesi gerekir. AB’nin düzenli ordusu yok, ordu kuracak parası da yok. AB artık ordusu ve güvenlik sistematiği olmayan bir birlik. İngiltere çıktı, İtalya’da Renzi istifa etti, milliyetçilik Avrupa’da hızla gelişiyor. Şu durumda, Türkiye, Avrupa Birliği’nin adayı koruyacağına nasıl güvensin? AB kendi üyesi Yunanistan’nın iflasını önleyemedi. Bu durumda olan bir Avrupa’nın durumu hiç de güvenilir değil."

Köni, Kıbrıs'ta bulunan İngiltere'nin üslerini, İngiltere'yi değil AB ve ABD adına Ortadoğu'yu kontrol etmek üzere kurduğunu öne sürdü.

Kıbrıs'ın stratejik bir bölgede yer aldığını dile getiren Köni, sözlerini "İngiltere neden Kıbrıs’ta üs kurdu? İngiltere’nin güvenliği Kıbrıs’tan mı sağlanıyor. Hayır. İngiltere Kıbrıs’ta Batı adına, ABD adına Ortadoğu’yu kontrol ediyor. Türkiye’yi bu noktada kaybederlerse, küçücük bir bölgede iki tane üsle (ABD’nin de Girit’te bir üssü var) ne Batı'yı ne de Doğu'yu kontrol edebilir. Türkiye’yi yanlarında tutmaları ve Kıbrıs konusunda  hakkaniyetli bir çözüme gidilmesi asıl savunmayı ve korunmayı getirecektir. İki taraf da huzur içinde yaşayacaktır." diye tamamladı.


AA