Avukat Muhammet Çankıran, “An­kara Anlaşması’nda süresiz oturumun tamamen kaldırılması sözkonusu değil­dir, İçişleri Bakanlığı (Home Office) yal­nızca Ankara Anlaşması çerçevesinde kendi işini yapanlara 4 yıldan sonra serbestlik vermeyi durdurduğunu açık­ladı” dedi. Bakanlığın Ankara Anlaşması için yeni bir kategori getireceği açıkla­masını da Çankıran, “10 yıldan daha az süreli bir serbestlik getirme olasılığı” olarak yorumlanabileceğini söyledi.

Geçen hafta sonu İçişleri Bakanlığı Ankara Antlaşması vizesi için süresiz oturum başvurularını kabul etmeyece­ğini ve bu tür başvurular için yeni bir başvuru kategorisi oluşturulacağını açıklamıştı.

Muhasebeci Mali Müşavir Öncü Göçebe’nin yönettiği toplantının açılı­şını DAY MER’den Orhan Dil yaptı. Dil, DAY MER’in toplumun sorunları konu­sundaki uzman toplantıları sürdürecek­lerini belirtti.

Toplantıda Çankıran ‘ın söyledikle­rinin satırbaşları şöyle:

– Ankara Anlaşması, Türkiye ve AB arasında yapılan bir anlaşmadır. Bu nedenle İngiltere AB üyesi olduğu sü­rece bu anlaşmayı tek taraflı ortadan kaldırma yetkisine sahip değildir. An­kara Anlaşması çerçevesinde başvuru­ların kabul edilmesi ve uzatma başvu­rularının yapılması ile ilgili herhangi bir değişiklik olmamıştır.

– Ankara Anlaşması, çalışma izni ve­ren diğer kategorilere (Entrepreneur, Investors) kıyasla en avantajlı olanıdır

– 2017’de Aydoğdu davasında ha­kimin tavsiye kararıyla İçişleri Bakan­lığı Ankara Anlaşması’nda 4 yılı doldu­ranları bugünkü göçmenlik yasalarına göre değerlendirme kararı aldı. Hakim kararında “Katma Protokolün 41. mad­desinde belirtilen, taraf ülkeler vatan­daşları iş kurmak ve hizmet vermek amaçlı yapacakları işlerde ek yaptırım maddeleri getiremezler” hükmünü yeni iş kuran ve uzatma için başvuran kişileri kapsadığını, ancak serbestlik için baş­vuranları kapsamadığını tavsiye etti. Bu durumda iş kurmak için ve uzatmak için başvuranlar 1973 yasalarına göre değerlendirilmeli ancak serbestlik için başvuranların bugünkü göçmenlik ya­salarına göre değerlendirilmesi gerek­tiği belirtildi. İçişleri Bakanlığı da bu ka­rarı uygulayarak Ankara Anlaşması’nda 4 yıl sonra otomatik serbestlik verilen uygulamasını ortadan kaldırdı.

– Teknik olarak 2019 Mart’ındaki Bre­xit sonrası Ankara Anlaşması’nın kalk­ması da söz konusu olabilirdi. İngiltere ile AB arasındaki 2 yıllık geçiş süreci anlaşması çerçevesinde AB vatandaşla­rının Brexit sonrası da İngiltere’ye yer­leşme olanağı sağlandı. Ankara Anlaş­ması’ndaki yeni düzenlemenin de Bre­xit sonrasında Ankara Anlaşması’nın devam edeceğine ilişkin sinyaller ver­diğini düşünüyorum. Bu yönüyle de pozitif olarak yorumlanabilir.

– Ankara Anlaşması başvurusunda hiç bir engel yok, sadece (1+3 ile) 4’ncü yılında serbestlik başvurusu kaldırıldı ve bu aşamada 3 yıllık başvuru yapıl­ması öneriliyor. Serbestlik başvurusu yapılsa bile 3 yıl vize verilecek. Bu ko­nuda İçişleri Bakanlığı’nın yeni katagori açıklaması beklenilmeli. 4’ncü yılda 3 yıl daha uzattıklarına göre yeni katagori 7 yıl sonrasında serbestlik başvurusunu içerebilir. Anlaşmada herkesin serbest­lik başvurusu yapma haklı saklıdır. En azından kesinlikle “Long Residence” 10 yıllık başvuru hakkı vardır.

– Yeni kategoride serbestlik başvu­ruları yapılırken dil sertifikası ve vize ücreti talep edileceği biliniyor. Fakat yeni başvurularda ve uzatma başvuru­larında dil şartı aranmayacak ve başvu­rular ücretsiz olmaya devam edecek.

– Serbestlik başvurusunun kaldırıl­masının bir kazanılmış hak ihlali olup olmadığı sorusuna gelince, kişilerin vi­zesi iptal edilmedi sadece ileride baş­vurma olasılığı olan bir başvuru hakkı iptal edildi. Bu nedenle de kazanılmış bir hak olarak algılanamaz. Eğer size yol­lanan mektupta “3 yılın sonunda ser­bestliğe başvurabilirsiniz” gibi bir not varsa bu kişinin beklenti içine konul­ması demektir ki, dava açma hakkı ve­rebilir. Bunun için de kişinin serbestlik başvurusunu yapıp ret alması gerekir…

– İmza kampanyası demokratik bir haktır ve mutlaka kullanılmalıdır. 10 bin imzayı bulduğunda hükümet, 100 binde parlamento cevap verecektir. İçişleri Bakanlığı bir mahkeme kararını uygu­ladığı için imza kampanyasıyla bu ka­rardan vazgeçeceğini düşünmüyorum.

– Bir avukatlık firması “Bize vekalet verin! Biz şikayet edeceğiz!” kampan­yası başlattı. Hukukta bir karar alın­mışsa şikayet kurumu mahkemedir. İçişleri Bakanlığı’nın şikayet prosedürü ile sonuç alınacağını beklemiyorum. Böyle bir itiraz yapılacaksa bütün hu­kukçuların, STK’lerin birlikte yapması gerekir. Bu işi menfaat kapısı görmek yanlış ve oyalamaktan başka da bir işe yaramaz.

Bir başka konu da “dava açılmalı” deniliyor. Ortada mağdur yok ki dava açılsın. 4 yılını dolduran kişiler serbest­lik başvurusu yapar ve bu reddedilirse, buna karşı bir dava açılabilir. Bu aşa­mada henüz serbestlik başvurusu red­dedilmiş kimse yok. Bu nedenle kısa sürede bir dava yolu açık görünmüyor.

– Bazı sosyal platformlarda ciddi bir bilgi kirliliği var. Bazı platformlar men­faat gruplarının denetimine de girmiş. Bu gruplarda maalesef hukukçular çok söz söylemiyor. Dolayısıyla hukuk for­masyonuna sahip olmayanların kişisel yorumları bilgi kirliliğinin temel nedeni oluyor.

– Ankara Anlaşması uluslararası bir anlaşmadır. İngiltere’nin AB üyeliğinin bir sonucu olduğu içinde anayasal bir metindir ve bu konuda hukukçu olma­yan, form dolduranların yorumlaması bilgi kirliliğine yol açıyor. Özellikle Ay­doğdu davasında hakimin serbestlik başvurularının 1973 yasalarına göre değerlendirme konusu Avrupa Adalet Divanı Mahkemesi tarafından yorum­lanması gereken bir konudur. Zira AB ile Türkye arasındaki bir anlaşmayı İn­giliz mahkemesi yorumlayarak bu so­nuca varmıştır. Bu nedenle bu yorumun doğru olup olmadığının Avrupa Adalet Divanı’na sorulması gerekirdi. Aydoğdu davasında itiraz hakkı kaçırıldı. Eğer zamanında itiraz edilseydi belki sonuç farklı olabilirdi. Konunun Avrupa Ada­let Divanı’na intikal ettirilmesi için çaba harcanmalıdır. Ne yazık ki bireylerin Avrupa Adalet Divanı’na başvuru hakkı yok. Ancak AB Komisyonu’na bireysel başvuru yapılır ve Komisyon da konu­nun ciddiyetine inanırsa Avrupa Adalet Divanı’na başvurabilir. Bu konuda biz de üzerimize düşen çabayı göstermeye çalışacağız.

Bilgi kirliliğinde ayrıca vurgula­mak isterim ki, bu mesele çıktığında bugüne kadar göçmenlik konularında zerre kadar ilgisi olmayan, bünyesinde sadece iki avukat çalıştırdığı halde 50- 60 insan çalıştıran avukatlar da bu ko­nularda yorum yapmaya başladılar. Bu nedenle Ankara Anlaşması alanı ticari kaygılarla kullanılmaya çalışılan bir alan olduğu için gereksiz bilgi kirliliği de oluşmuş bir alandır.

– Bizim Ankara Anlaşması serbest­lik başvurularının kalktığı gün AB ile İngiletere’nin anlaştığı gündür. 16 Mart’ta Ankara Anlaşması ile ilgili “guindance” yenilendi ve aynı gün AB vatandaşları ile ilgili “guindance”da ye­nilendi. Buradan pozitif bir şey çıkarı­yorum. İngiltere AB’den çıktığında Av­rupa vatandaşlarına uygulayacaklarını bize de uygulayacaktır. Mart 2019’dan sonra İngiltere’ye gelen AB vatandaş­ları önce 3 ay vize alacak, bu ülkede çalışmak isterlerse Home Office’e ka­yıt olacaklar ve 5 yıl kesintisiz çalışma sonrasında da serbestlik alabilecekl­ler. Muhtemelen Ankara Anlaşması da böyle olabilir. Serbestlik başvuru­larının kaldırılmasını İngiltere’nin AB vatandaşlarına Brexit sonrası uygula­yacağı politikalardan bağımsız düşün­memek lazım.