Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'deki boşluktan istifadeyle sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturmaya çalışan PYD/YPG teröristlerine karşı mücadelemizde karşımıza güya müttefikimiz, güya terör karşıtı ülkeler çıkıyor. Buna rağmen Zeytin Dalı Harekatı'yla Afrin bölgesinden bu teröristleri temizledik, temizliyoruz. Şimdi sıra diğer bölgelerdedir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğandüşünce kuruluşu Chatham House'da yaptığı konuşmaya, katılımcıları selamlayarak başladı. 

Ziyaret vesilesiyle katılımcılarla birlikte olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti aktaran Erdoğan, kendilerine bu imkanı sağlayan Chatham House yöneticilerine teşekkür etti.

Erdoğan, düşüncelerini "Türkiye'nin Bölgesel ve Küresel Vizyonu" başlığı çerçevesinde paylaştı.

"Shekaspeare eğer bugün hayatta olsa ve 'Hamlet' adlı eserini tekrar yazsaydı, inanıyorum ki Prens Hamlet'e yine aynı şeyi söyletirdi, (Dünyanın çivisi çıkmış.)" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Suriye'de yıllardır gözlerinin önünde çocukları katledilen annelere, ebeveynlerinin ölümünü izleyen çocuklara bakıp da başka bir şey söyleyebilmek mümkün değildir. Filistin'de sadece son birkaç haftada yaklaşık 50 kişinin keskin nişancılar tarafından özellikle hedef alınarak öldürüldüğünü, evlerine geri dönmekten başka talebi olmayan bin civarında insanın kasten vurulduğunu görüp de başka bir şey söyleyebilmek mümkün değildir."  

Erdoğan, yaklaşık 3,5 milyonu Türkiye'de misafir edilen mültecilerin trajedilerine bakıp da "Dünyanın çivisi çıkmış." demekten başka bir söz edilemeyeceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Afrika'da günde 1 doların altında para kazanıp ailesini doyurmaya çalışan bir babaya sorun bakalım o başka bir şey söyleyebilecek mi? Somali'deki, Yemen'deki, Afganistan'daki milyonlarca insan için ülkelerindeki içler acısı durumu anlatma konusunda kelimeler kifayetsiz kalıyor. Bu sorunların çözümüne öncülük etmekle sorumlu uluslararası toplum ise henüz terörizmle mücadelede ortak bir paydada buluşmayı dahi başaramadı. 'Senin teröristin kötü benim teröristim iyi.' mantığıyla bırakınız sorunların çözümünü yeni sorunlar ortaya çıkartılıyor." 

Türkiye'nin Suriye'de yaşadığı sıkıntının tam da bu olduğunu vurgulayan Erdoğan, DEAŞ'la mücadelede en etkin operasyonu dünyada Türkiye'nin yaptığına dikkati çekti. Fırat Kalkanı Harekatı'nda 3 bin DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirerek bu örgüte Suriye'de en büyük darbeyi Türkiye'nin vurduğuna işaret eden Erdoğan, "Bununla da kalmadık, DEAŞ bağlantılı 63 binden fazla kişiye ülkemize giriş yasağı koyduk. Terör örgütleriyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen ve yasa dışı yollarla ülkemize giriş yapan yaklaşık 6 bin 200 şahsı sınır dışı ettik. DEAŞ ve El Kaide mensubu 11 binden fazla kişiyi gözaltına alarak bunlardan 3 bin 563'ünü tutukladık." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını gerçekleştirirken bazı Türk vatandaşları Chatham House'nin dışında Erdoğan'a sevgi gösterisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin PKK/PYD/YPG terör örgütüyle mücadelesine de değinerek, "Suriye'deki boşluktan istifadeyle sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturmaya çalışan PYD/YPG teröristlerine karşı mücadelemizde karşımıza güya müttefikimiz, güya terör karşıtı ülkeler çıkıyor. Buna rağmen Zeytin Dalı Harekatı'yla Afrin bölgesinden bu teröristleri temizledik, temizliyoruz. Şimdi sıra diğer bölgelerdedir. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği konusunda en samimi ülkedir. Çünkü hala sınırlarımız içinde yaşayan 3,5 milyon Suriyeli sığınmacının kendi evlerine dönebilmelerinin yolu bu ülkenin yeniden güvenli hale gelmesidir." ifadesini kullandı. 

- "Mesele Kürt meselesi değil, terörizm meselesidir"

Türkiye'nin bugüne kadar sığınmacılar için 31 milyar dolar harcamasına rağmen Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer ülkelerden ve kurumlardan ciddi bir destek alamadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Suriye topraklarında Türkiye'nin güvenli hale getirdiği yerlere yüzbinlerce insan geri dönüp yerleşirken halen müttefiklerimizin desteklediği terör örgütlerinin kontrolü altındaki yerlere geri dönen kimse yoktur. İnsanlar karşılarındakilerin tıpkı DEAŞ'lılar gibi eli kanlı teröristler olduğunu biliyor. Kendilerini güvende hissetmedikleri için de geri dönmüyor. Siz bakmayın bu terör örgütünün Kürt kimliğini istismar ettiğine, bu terör örgütünün içerisinde Batı'nın birçok ülkesinden insanlar var ama adını 'Kürtçülük' veya 'Kürt'lerle kamufle etmek suretiyle dünyayı aldatmanın gayreti içerisindeler. 

Ayn el Arab veya Kobani denen bölge PYD/YPG teröristlerinin kontrolünde. İsmi üzerinde Ayn el Arab bir Kürt bölgesi değildir, aslında Ayn el Arab 'Arap'ın gözü', yani Arapların aslında kendi yerleşim bölgesidir ama bu bölgenin halkı ülkemizde şu anda Şanlıurfa vilayetimizde yaşıyor. Eğer burada gerçekten Kürtlerin hakkı ve hukuku gözetilseydi bu insanlar Şanlıurfa'da değil sınırın karşı tarafında, kendi evlerinde yaşıyor olacaktı. Demek ki mesele Kürt meselesi değil, terörizm meselesidir. Biz terör örgütleriyle mücadelemizi ilkeli bir şekilde sonuna kadar sürdüreceğiz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İç siyasi hesaplarla üç semavi dinin de kutsalı olan Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik adımlar, uluslar arası toplumun tüm itirazlarına rağmen bugün hayata geçiriliyor. Bu tablo karşısında kendimizi 2. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde hissetmekten alıkoyamıyoruz. Gerçekten de 'insan insanın kurdudur' sözünü haklı çıkartmaya çalışan bir tabloyla karşı karşıyayız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düşünce kuruluşu Chatham House'daki konuşmasında, Türkiye'de teröre karşı sürdürülen kararlı ve özverili mücadelenin hedeflerinden birinin de FETÖ terör örgütü olduğunu belirtti.

Başta 15 Temmuz darbe girişimi olmak üzere FETÖ'nün işlediği suçların adeta buz dağının görünen yüzü niteliğinde olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu örgütün ihtirasları tüm dünyayı tehdit edecek sapkınlıklara sahiptir. Ülkemizde bu örgütle ilgili kapsamlı davalar açılmış, adli takipler başlatılmıştır. İngiltere dahil tüm ülkelerden bu örgüte karşı adım atmalarını, sınırları içerisindeki örgüt mensuplarının ülkemize iadesini bekliyoruz." diye konuştu.

Avrupa'nın göbeğinde insanların inançları, dinleri, kültürleri, hayat biçimleri üzerinden ötekileştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"İnanca ve kültüre dayalı ayrımcılık yanında insanlığın ortak geleceğini tehdit eden daha başka sorunlar var. Küresel ısınma konusunda hala küresel bir eylem planı ortaya konulamadı. Bu sorunun ana müsebbibi bazı ülkeler daha da bencilleşerek, küresel ekonomiyi korumacılık savaşlarının tehdidi altına soktular. Kitle imha silahlarının yayılmasının önüne geçme konusunda büyük emeklerle elde edilen diplomatik başarılar, tek taraflı tasarruflarla göz göre göre heba ediliyor."

ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yine iç siyasi hesaplarla üç semavi dinin de kutsalı olan Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye yönelik adımlar, uluslar arası toplumun tüm itirazlarına rağmen bugün hayata geçiriliyor. Bu tablo karşısında kendimizi 2. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde hissetmekten alıkoyamıyoruz. Gerçekten de 'insan insanın kurdudur' sözünü haklı çıkartmaya çalışan bir tabloyla karşı karşıyayız. Halbuki biz insanı yaratılmışların en şereflisi olarak gören anlayışa sahip bir milletiz. Böyle olduğu için de bize ve tüm insanlığa dayatılmaya çalışılan bu tabloya biz itiraz ediyoruz. Dünya beşten büyüktür haykırışımızın gerisinde küresel güvenliğin sağlanması konusundaki işte bu haksızlıklara, adaletsizliklere, çifte standartlara, kayıtsızlıklara yönelik eleştirilerimiz bulunuyor."

- "Türkiye olarak açık ara dünyanın en cömert ülkesiyiz"

Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimi üyeyle dünyayı yönetmesini asla kabullenemediklerini belirterek, "(Birleşmiş Milletlerin 196 üyesi de dönerli bir şekilde daimi üye olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde görev almalıdır) diyoruz. Eğer adaleti arıyorsak ve Birleşmiş Milletler adalet üzere tesis edilmişse bunun gereğini yapmalıyız. Susmak yerine, 'bana ne' demek yerine, dayatmaları kabul etmek yerine mücadeleyi tercih ediyoruz. Dünyanın çivisi çıktıysa o çiviyi yerine sokacak olan sert bir çekiç darbesi değildir, işleri düzeltecek olan umuttur, diyalogdur, zulme karşı ortak mücadele yürütmektir, paylaşmaktır. İşte bu noktada bir seçim yapmak gerekiyor, ya birbirimizin kurdu olup birbirimizi yiyip tüketeceğiz ya da dertlerimize birlikte derman bulacağız." ifadelerini kullandı. 

Geçen hafta açıkladığı seçim manifestosunun kilit kavramlarını erdem, irade ve cesaret olarak ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu kavramlar 16 yıllık iktidarımızın hem iç politika hem de dış politika vizyonumuzun temellerini oluşturmaktadır. Önümüzdeki tüm milli, bölgesel ve küresel meselelerin çözümünde erdem, irade ve cesaretle hareket etme sözünü milletimize vermiştik. Burada sizlerin vasıtasıyla aynı ahdi tüm insanlığa da ifade ediyoruz."

Türkiye'nin girişimci ve vicdani bir dış politika izlediğini, insani yardım konusunda da dünyada en ön sıralarda yer aldığını vurgulayan Erdoğan, "Bildiğiniz gibi dünyada insani yardım konusunda Amerika birinci sırada, biz ikinci sıradayız, İngiltere üçüncü sırada. Milli gelire oranla baktığımızda Türkiye birinci sırada, Amerika ikinci sırada, İngiltere daha sonra. İnsani yardımın milli gelire oranında Türkiye olarak açık ara dünyanın en cömert ülkesiyiz." dedi.

- "Sivillere asla zarar vermeyecek şekilde operasyonlarımızı yürütüyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bölgesel ve küresel vizyonunun özünde herkes için barış, herkes için güvenlik, herkes için refah ilkelerinin olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Çok taraflı iş birliği bu bakımdan önemlidir. Türkiye olarak hem bölgemizde hem de dünyada dostluklarımızı 'kazan kazan' anlayışı etrafından kurmaya ve yükseltmeye çalışıyoruz. Bu vesileyle kadim medeniyetlerin beşiği olan Ortadoğu bölgesindeki durum üzerinde biraz daha ayrıntılı olarak durmak istiyorum. Sekizinci yılına giren Suriye ihtilafı siyasi, insani, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir yıkıma yol açmıştır. En başından itibaren Suriye ihtilafının çözümü yolundaki gayretlere biz dahil olduk. Cenevre sürecine aktif katkıda bulunduk. Muhalefetin garantörü sıfatıyla Cenevre'nin tamamlayıcı unsuru olarak gördüğümüz Astana toplantılarından somut sonuçlar çıkması için büyük gayret sarf ettik. Sahada gerginliklerin azaltılması için gözlem noktaları tesisinden gerektiğinde terör örgütlerine fiili müdahaleye kadar her türlü inisiyatifi üstlendik."

Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla toplamda 4 bin kilometrekarelik alanı teröristlerden temizlediğini bildiren Erdoğan, İdlib bölgesinin güvenliği için Rusya ve İran ile başlatılan çalışmaların önemli bir noktaya getirildiğini söyledi.

Doğu Guta ve özellikle Duma'da yaşanan vahşete engel olamamanın derin üzüntüsü içerisinde olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle dedi:

"Türkiye, Suriye'de yürüttüğü operasyonlarda rejim başta olmak üzere diğer herkesten farklı bir yöntem kullanıyor. Biz sivillere asla zarar vermeyecek şekilde operasyonlarımızı yürütüyoruz. Sivilleri kendilerine kalkan yapan teröristler karşısında gerektiğinde biz kayıp vermeyi göze alıyoruz ama sivillere kesinlikle zarar vermiyoruz. Buna karşılık Suriye'nin her yerinde hem rejim güçleri hem teröristler hem de rejimle ve teröristlerle birlikte hareket eden ülkelerin güçleri kesinlikle böyle bir hassasiyete sahip değildir. Bunun için ülkede çoğunluğu çocuk, kadın, yaşlı olmak üzere 1 milyona yakın insan hayatını kaybetmiş, tarihi şehirler yerle bir edilmiştir."

BBC'YE KONUŞTU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesiyle ilgili olarak, "Obama ile İran arasında atılan o adım, bana göre olumlu bir adımdı, bir barış adımıydı. Ama şimdi bu barış ortadan kaldırılmak suretiyle yeniden bölgede bir sıkıntılı süreç başlayacak." dedi.

İngiliz kamu yayın kuruluşu BBC'deki Hard Talk programına konuşan Erdoğan, ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesini doğru bulmadığını yineleyerek, "Bir defa devletler arasında devamlılık esastır, hele hele anlaşmalar, uluslararası bir devamlılığın teminatıdır. Amerika, İran ve bunun yanında diğer 5 ülke, anlaşmalar yapıldı, imzalar atıldı. Dolayısıyla buradaki atılan imzalarla da ortaya bir ortak eylem planı çıktı. Bu ortak eylem planının korunması gerekir." diye konuştu.