Daily Telegraph gazetesi, yorum sayfasında bugün, İngiltere'nin eski dışişleri bakanı William Hague'in, AB'ye Türkiye'ye ortak üyelik verilmesini önerdiği yazısına yer veriyor.

Hague: AB, Türkiye'ye ortak üyelik vermeli

İngiltere'nin eski Dışişleri Bakanı William Hauge, "Türkiye ile herhangi bir işbirliğinin olmaması, Avrupa için bir felaket anlamına gelecektir" diyor.

Hague yazısına bir soruyla başlıyor:
"Dört yıllık dışişleri bakanlığı dönemimde Washington DC'den sonra en fazla aradığım başkent hangisiydi?

"Berlin diye düşünebilirsiniz. İyi tahmin, ama hayır, değil. Muhakkak Paris mi? Neredeyse doğru ama tam doğru sayılmaz.
"Cevap, Ankara. Bunun nedeni bir ölçüde, o dönemki mevkidaşım, şimdinin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun son derece zeki, oldukça konuşkan olmasıydı. O, her konuda bir fikri, önerisi ve cevabı olan biriydi.
"Ancak bunun nedeni aynı zamanda, Suriye kriziyle baş etmekten Kıbrıs sorununu çözmeye, Rusya'nın Nato'yla ilişkilerine kadar birçok diplomatik yolun onun ülkesine çıkmasındandı."
Hague daha sonra, dün gerçekleştirilen AB-Türkiye zirvesinden bahsediyor ve İngiltere'nin pozisyonunun önceden beri Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemekten yana olduğunu hatırlatıyor.
Eski bakan son dönemde Türkiye'nin AB üyeliğinde ilerleme yolundan uzaklaştığını yazıyor.

Hague buna hem AB ülkelerinin tavırlarının hem de Türkiye'deki hükümetin politikalarının neden olduğunu belirtiyor.
Eski bakan, Kıbrıs ve Fransa'nın müzakerelerde yeni fasılların açılmasını engellemesini eleştiriyor.
Bazı tartışmalarınsa, Almanya ve Avusturya'nın, Türkleri AB masasında eşit bir konumda bulundurmayı kabul etmekten uzak olduğunu gösterdiğini yazıyor.
Hague, Türkiye'nin ise bu dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la, daha az demokratik ve daha otoriter bir yola girdiğini belirtiyor ve son olarak Zaman gazetesinin el değiştirilmesini hatırlatıyor.
Eski bakana göre Türkiye AB için çok önemli ve Türkiye ile AB birlikte çalışmak zorunda.
Hague Türkiye'nin otoriter yöndeki gidişatının onun tam üye olmasına engel olacağını yazıyor.
Bununla birlikte, "Ancak" diyor ve ekliyor: "Aynı zamanda, Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili her tür görüşe düşmanca yaklaşa gelmiş olanlar şimdi kabul etmeliler ki, Türkiye ile herhangi bir işbirliğinin olmaması, Avrupa için bir felaket anlamına gelecektir."
Avrupa liderlerinin Türkiye'yle bundan sonra kurulacak bağlar için yeni bir çerçeve oluşturması gerektiğini savunan Hague'in önerisi ise "bir tür ortak üyelik".
Hague'e göre böylece, "Türkiye, Avrupa pazarının ve ticari anlaşmalarının parçası olur ama tam serbest dolaşıma sahip olmaz, dışişlerinde işbirliği yapılır ancak ceza adalet sistemi birbirine bağlı olmaz, bu arada, Euro bölgesine de dâhil olmaz".
Eski bakan AB'nin ortak üyelik sistemi olmadığını, Türkiye için bunun gerçekleşmesinin riskleri olduğunu kabul ettiğini belirtiyor ancak 21. Yüzyılda AB'nin önünde iki kademeliliğin bulunduğunu, örneğin İngiltere'nin de AB içinde kalması durumunda kendine has bir üyelik yapısının olacağını yazıyor.

Guardian: Erdoğan, AB için güvenilmez bir müttefik

Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB içerisinde Türkiye'yle işbirliğini savunanlar arasında.
Guardian gazetesi Türkiye-AB zirvesiyle ilgili haber ve analizlerine iki tam sayfa ayırmış.
Bu sayfalarda gazetenin editoryal kadrosundan ve yazarlarından Simon Tisdall'ın analizi dikkat çekiyor.

Yazı, "Erdoğan: Avrupa'nın güvenilmez müttefiki" başlığını taşıyor.

Simon Tisdall, "Suriye krizinin başından bu yana Erdoğan'ın, Avrupa açısından güvenilmez ve sorunlu bir ortak olduğunu kanıtladığını" yazıyor ve ekliyor:
"Ancak AB'nin onun (göçmen krizi konusunda) yardımına acil ihtiyacı, birliğin onunla ilgili kuşkularından daha ağır basıyor".
Zaman gazetesine el konulmasının, Erdoğan'ın muhalefeti susturmaya yönelik çabalarının son adımı olduğun yazan Tisdall, gazeteye yapılanın tam da AB zirvesinin öncesine denk gelmesine dikkat çekiyor ve şu yorumu yapıyor:
"Aslına bakılırsa Erdoğan, zirvenin arifesinde Brüksel'e el hareketi çekti".
Tisdall, Erdoğan'ın anayasayı Putin tarzında dönüştürmek istediğini, başkanlık sistemini yaratma çabasının birçok Türk tarafından eleştirildiğini yazıyor.
Ancak bu ve benzer gelişmeler karşısında AB Komisyonu'nun boyun eğdiğini belirtiyor yazar.
Tisdall, Türkiye'deki insan hakları ihlalleri ve Türkiye'nin doğusundaki operasyonlarla ilgili AB'nin tavrını özetle şöyle açıklıyor:
"Geçen sonbaharda Brüksel, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili ilerleme raporunun yayımlanmasını geciktirdi. Çünkü rapor, Türkiye'nin insan hakları sicili ve demokrasi eksiklikleriyle ilgili sert eleştirilerle doluydu. Açıklanmayan amaç, Erdoğan'la iyi geçinmekti.
"Türk Cumhurbaşkanı'nın yenilediği, özerklik peşindeki PKK militanlarıyla mücadele adına, Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürtlere karşı yürütülen yıpratma savaşı, yine büyük oranda eleştirisiz kaldı."
Tisdall daha sonra, Erdoğan'ın Suriye politikasını da eleştiriyor ve "Erdoğan'ın saldırgan tutumu, geçen sonbaharda bir Rus uçağını düşürme talimatı vermesiyle, Suriye savaşını süper güçlerin çatışmasına çevirmeye yaklaştırdı" diye yazıyor.
Yazının sonunda Tisdall, "Erdoğan'ın siyasi ve kişisel olarak kindar biri olduğunu, kolay kolay yanlış yaptığını kabul etmediğini, kolayca tepesinin atabildiğini ve bunların hepsinin kendisini AB nezdinde son derece öngörülemez biri haline çevirdiğini" yazıyor.

Times: Türkiye'ye şantaj ödemesi

Times gazetesinde yer alan Morten Morland imzalı karikatürde, Erdoğan, AB parası karşılığında mültecileri ülkesinde tutarken betimlenmiş.

Times, Türkiye-AB zirvesine sayfalarında geniş yer ayıran gazetelerden.
Gazete, Türkiye'nin AB'yi, göçmen krizi zirvesinde kendisine ayrılan desteğin iki kat artırılması için ikna ettiğini, İngiltere'nin de bu kapsamda payına fazladan 250 milyon Sterlin düşeceğini yazıyor.
Times, bu durumu şu başlıkla veriyor: "İngiltere, göçmen 'şantajı' için Türkiye'ye ekstra 250 milyon Sterlin ödeyecek".
Times'ın bir başka sayfasında ise Türkiye'yle ilgili başka bir haber var.
Haberde Erdoğan'ın Türkiye'deki terörle mücadele yasalarını, kendisini eleştirenleri susturmak için kullandığı yazılıyor.
Hannah Lucinda Smith imzasıyla, İstanbul mahreciyle yazılan haberde, Zaman gazetesine kayyum atanması ve terörle mücadele yasaları üzerinden açılan davalar aktarılıyor.
Gazeteye konuşan, Zaman'ın eski editoryal ekibinden Bülent Keneş, önümüzdeki günlerde tutuklanmayı beklediğini söylemiş.

Independent'ta, zirveyle ilgili genel bir haber dışında, gazetenin İstanbul muhabiri Laura Pitel'ın kaleme aldığı bir analiz var.
Yazının başlığı şöyle: "Türkler için görüşmeler onurla ilgili, parayla değil".
Analizde Türkiye'nin göçmenler için fazladan fon istemesinin kendisi açısından nedenleri anlatılmış.

FT: AB liderleri zirvede Zaman konusunu fazla gündeme getirmek istemedi

FT, Türkiye ile anlaşma sağlamak isteyen AB liderlerinin Zaman gazetesinin kayyuma devredilmesini gündeme getirmekten çekindiklerini yazıyor.
Financial Times'ın zirveyle ilgili ana haberinin içinde, zirvede Zaman gazetesiyle ilgili gelişmelerin ne düzeyde ele aldığına dair bir haber var.
Habere göre AB liderleri, göçmen krizi zirvesi sırasında, zirveyi tehlikeyi atmamak için Zaman gazetesine kayyum atanmasını çok fazla gündeme getirmek istemedi.

Haberde özetle şu ifadeler yer alıyor:
"AB liderleri, Türkiye'deki medyaya yönelik kısıtlamalara dair yapılacak güçlü itirazların göçle ilgili zirvedeki anlaşmayı tehlikeye atabileceğine dikkat ederek bu konuda parmak uçlarına basarak yürüdü.
"Birkaç lider, kamuoyu önünde ve özel görüşmelerde, Türkiye'nin en büyük muhalif medya grubu ve en çok satan gazetesine el konulmasına dair endişelerini dile getirdi. Ancak eleştiriler, göçle ilgili herhangi bir anlaşmayı tehlikeye sokmamak için dikkatli bir şekilde belli bir ölçüde tutuldu.
"Belçika, Fransa ve Lüksemburg konuyla ilgili kamuoyu önünde eleştirel değerlendirmeler yaptı. İngiltere ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ise Türk Başbakan Ahmet Davutoğlu'na bundan bahsedenler arasındaydı.
"Bazı liderler zirvenin başlamasından önce ılımlı eleştirilerde bulundu. Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande, 'Basın her yerde olması gerektiği gibi Türkiye'de de özgür olmalıdır' dedi.
"Almanya, 'Konu Şansölye Angela Merkel'in Davutoğlu ile görüşmesinde gündeme getirildi' dedi. Ancak Merkel, kamuoyu önünde sessiz kaldı."