Yaklaşık 2 yıl kadar önce televizyonlar arasında dolaşırken TRT’de belgesel niteliğinde bir programda izlemiştim Karsu’yu… Kırık dökük Türkçesiyle müziğe nasıl başladığını anlatıyordu. Sıcacık ifadesi, safiyane konuşmaları, sempatik mimikleri, zaplayıp başka bir kanala gitmemi engelledi. Sohbet arasında giren parçalarsa, resmen ekran karşısına mıhladı beni. Zencileri bile kıskandıracak güçlü bir gırtlak, buna karşın billur gibi bir ses…  Hele ki, seslendirdiği parçalar “Gesi Bağları”, “Domates Biber Patlıcan”, “Divane âşık gibi” çok iyi bildiğimiz şarkıların caz versiyonları olunca daha da bir ilgimi çekti. Aradan vakit geçti ve ben onu dinlediğimi unuttum. 

Ta ki, geçtiğimiz haftalarda Türkiye Böbrek Vakfı’nın 30. Kuruluş yıl dönümü ve 10 Mart Dünya Böbrek Günü kutlaması için bir konser daveti gelinceye kadar… “Ben bu ismi bir yerden hatırlıyorum” diye düşündüm. Konser başlar başlamaz da “İşte o!..” dedim. Minik kız biraz daha büyümüş, genç ve güzel bir kadın olmuş. 2 konser için Türkiye’ye gelmişti. Hemen ertesi sabah döneceği için ayaküstü sohbet ettik.

GURBETÇİ AİLESİNİN KIZI

 Karsu, Hollanda’da yaşayan Hataylı bir gurbetçi ailenin kızı. Annesi ve babası 1970 yılında Hatay’ın Altınözü ilçesi Karsu köyünden Amsterdam’a göçmüşler. Karsu 1990 yılında Amsterdam da doğmuş. Çeşitli işler yaptıktan sonra kendine bir restoran açmış baba… Tüm aile bu restoranda çalışmaya başlamış. 

HAYATI BELGESEL OLDU

Karsu’nun müzikle ilgisi çocukluğuna kadar uzanıyor.  4-5 yaşındayken müzik kursuna, 7 yaşında da piyanoya başlamış. Müzik hep büyük bir tutku olmuş onun için. Şöhret kuşu, aile restoranında piyano çalıp şarkı söylerken konmuş başına. Eğitimi sırasında bir taraftan babasının restoranında garsonluk yaparken, bir taraftan da müşteriler için şarkı söylüyormuş. Bir gün bir bakmışlar, Hollandalılar kapıda kuyruk olmuş. Hepsi de Karsu’yu dinlemeye geliyor. Bu sırada Hollanda televizyonu için belgesel çeken televizyoncu Mercedes Stalenhoef keşfetmiş Karsu’yu. Tam 5 yıl süren bir belgesel çekmiş. Bir taraftan Dönmez ailesinin hikayesini diğer taraftan da Karsu’yu anlatmış. “Karsu: I hide a secret”… Karsu henüz 17 yaşında iken başlayan belgeselin çekimleri 22 yaşında bitmiş… Üstüne üstlük binlerce film arasından Hollanda’nın ünlü Tuschinski 1 isimli sanat merkezinde gösterilmek üzere seçilmiş.

Türkülerimizi dünya söylesin istiyorum 

Karsu, henüz 16 yaşındayken Hollanda Amerikan Toplumu Vakfı tarafından New York’taki dünyanın sayılı konser merkezlerinden biri olan Carnegie Hall’da konser vermek üzere seçilen genç sanatçılar arasına girmiş. Genç yaşına rağmen, birçok ünlü yıldızın gözünü diktiği bu sahnede tam 3 kez konser vermiş.   

Henüz 16 yaşında dünyanın en ünlü konser sahnesinde olmak heyecanlandırmadı mı?” diye soruyorum. Yine o sevimli yarım yamalak Türkçesiyle cevap veriyor:

“Hiç heyecanlanmadım… Ben 2-3 yaşından bu yana mikrofona alışığım. O yaşlarda anneme babama şarkılar söylerdim. Sonraki yıllarda restoranda müşterilere söylüyordum. Sahnede olmak benim için nefes almak kadar doğal bir şey…” 

İngilizce ve Türkçe olarak seslendirdiği şarkıları caz formatında yorumlarken, gırtlak nağmelerini mimiklerini şarkılarla harmanlıyor.

Hollandalılar, Karsu’nun sesini ünlü caz şarkıcısı Norah Jones’a benzetiyorlarmış. Cazla 16 yaşında NewYork’a gittiğinde tanıştığını söyleyen Karsu, ilk bestelerini de o yaşlarda yapmaya başlamış. 

ANADOLU ESİNTİLERİ

Karsu’nun konserleri Anadolu motifleriyle bezeniyor. Dünyanın birçok yerinden Neşet Ertaş'tan Erkin Koray'a, Barış Manço'dan Sezen Aksu'ya, Kazım Koyuncu'dan Roman havası Gül Ali'ye kadar bir müzik ziyafeti çekiyor seyircilere. 

Nerelerde konser verdin?

Endonezya, Almanya, Belçika, Surinam, İngiltere ve Türkiye’de çeşitli konserler verdim. Bazı  televizyon programlarına katıldım. Türkiye’deki ilk konserimi, Hollanda Büyükelçisi’nin daveti üzerine Avrupa Kültür Başkenti İstanbul projesi çerçevesinde Hollanda-Türkiye ilişkilerinin 400. yılı kapsamında konserler verdim. İlk stüdyo albümüm "Confession" (İtiraf)’ı  2012 yılında çıkardım. Hollanda’da çok beğenildi. Uzun süre listelerde üst sıralarda yer aldı. Kısa bir süre önce ikinci albümümü çıkardık.  'Colors'ı  tanıtımı için birçok ülkede ve Türkiye'de konserler veriyorum. 

Konserlerinde Türkçe klasik haline gelmiş parçaları da caz formunda söylüyorsun. Nasıl tepkiler alıyorsun?

Türkçe parçaları caz parçası gibi söylemek için yapmadım aslında. Kendi kendine oldu her şey. Evimizde türkü, Raggae müziği ve klasik müzik bir arada dinlenirdi. Türkiye’ye gidip gelirken, o yılların meşhur parçalarını da dinlerdim. Onları farklı şekilde yorumlamak hoşuma gidiyordu. Yorumlarımda Türkçe parçalarımızı ve türkülerimizi, özünü koruyarak yabancıların da dinleyebileceği bir noktaya oturtmaya çalışıyorum. Yabancılar da çok seviyor. Amsterdam gibi çok kültürlü bir şehirde büyümüş olmam ve farklı kültürleri erken yaşta tanımam sayesinde müziğimde çok sesliliği yakalayabildiğimi düşünüyorum. Müziğimin gücünü hissetmek beni çok mutlu ediyor. Mesela dünyanın öbür ucunda Amerika’da 500 gencin hep beraber ’Domates, biber, patlıcan’ diye bağırması benim çok hoşuma gidiyor.

BÖBREK HASTASI ARKADAŞI İÇİN SÖYLEDİ

Türkiye Böbrek Vakfı’nın 30. Kuruluş yıl dönümü dolayısıyla 10 Mart Dünya Böbrek Günü’nde düzenlenen özel gecede konser veren Karsu, vakıftan gelen teklifi böbrek hastası olan grup arkadaşları için hiç düşünmeden kabul ettiklerini anlattı. Böbrek sağlığının önemini çok iyi bildiklerini söyleyen Karsu, “6 yıldır bizimle olan grubumuzun ses mühendisi  Julio Hernandez, herşey yolunda giderken bir  gün hastalandı. Onun için yapabileceğimiz bir şey yoktu çünkü böbrekleri iflas etmişti. Böbrek nakli oldu. Fakat 2 yıl sonra vücudu takılan böbreği reddetti. Julio, 2 yıldır haftada 3 defa diyalize giriyor. Ancak işine o kadar saygılı ki, dünyanın hangi şehrine gidersek gidelim bizi yarı yolda bırakmıyor. O şehre gitmeden önce diyalize gireceği merkezlerle bağlantıya geçiyor. Diyaliz günü sabah 6’da hastaneye gidiyor. Öğlende provalarımıza yetişiyor. Biz bu Türkiye konserine biraz da Julio’nun fedakârlıklarına destek vermek için katıldık” dedi. 

İsmi babasının köyünden geliyor

Karsu, Amsterdam’da doğmuş olmasına rağmen anne babasının doğduğu topraklara ve kültürüne sıkı sıkıya bağlı. Bunu sahnede de hissetmek mümkün. Karşınızda son derece Avrupai görünümlü, İngilizce şarkılar söyleyen bir sanatçı, sahnede birdenbire Anadolu’nun kokularını, renklerini hissettirmeye başarıyor…  Adının anlamını sorduğumda şu cevabı veriyor:

“Biz Türkiye’den hiç kopmadık. Annemle babam doğdukları topraklarla bağlarını koparmamak için benim adımı doğdukları köy olan Karsu koymuşlar.”

Sen babanın köyüne hiç gittin mi?

Ben çocukken her yıl yaz tatilinde giderdik. Hatta bir defasında araba ile gittik. Yol çok uzun ve yorucuydu. 3 yıl önce dünyayı dolaşan bir ekiple Türkiye’ye de geldik. Ankara, Nevşehir, Kırşehir, Kapadokya’dan sonra Karsu’ya da gittik. Bütün akrabalarım geldi. Hayatımın en keyifli konserlerinden biriydi.

AMSTERDAM’DA MÜLTECİLER İÇİN ÇALIŞIYOR

Sivil toplum çalışmalarına kişisel olarak destek veren Karsu Dönmez, konser için şehir dışında olmadığı hafta sonlarında savaş sebebiyle Avrupa’ya kaçmak zorunda kalan mülteciler için çalışıyor. En çok da çocuklar için üzüldüğünü söyleyen Karsu, “Bodrum’da boğulan Aylan’ı gördükten sonra, her hafta sonu Amsterdam’da gara giderek oraya ulaşan mültecilere yardımcı olmaya çalışıyorum. Aileler parçalanıyor. 2 hafta önce trenden 7 yaşında bir çocuk indi. ‘Annem boğuldu, babam nerede bilmiyorum…’ dedi. Hayat çok büyük bir çelişki. Bugün burada sahnede prenses gibisiniz ama öbür tarafta insanlar ölüyor. Hepimizin duyarlı olması gerek” dedi.  

Ziyneti KOCABIYIK