Dün uçuşan Nevruz mesajların-dan biri de şöyleydi: “Happy Newroz...” Bunu “özenti, züppelik” olarak algılamak mümkün. Ama... Baharın bu ilk gününün neşe katmanlı mizahı diye görmeyi tercih ederim. Daha önceki Nevruzları hatırlayın.

Dün uçuşan Nevruz mesajların-dan biri de şöyleydi:
“Happy Newroz...”
Bunu “özenti, züppelik” olarak algılamak mümkün.
Ama...
Baharın bu ilk gününün neşe katmanlı mizahı diye görmeyi tercih ederim.
Daha önceki Nevruzları hatırlayın.
Haftalar öncesinden kanlı eylemler beklentisi tırmanırdı.
Sinir sistemleri, “yüksek gerilim hatlarına” dönüşürdü.
Nevruzlarda kan dökülürdü.
Gazetelerin ilk sayfaları, TV ekranları “Nevruz dehşeti” yansıtırdı.
Geçen Nevruz uzun süredir ilk kez güzellikler yaşandı.
Barışın, kardeşliğin güzellikleri paylaşıldı.
Bu Nevruz da baharın müjdesi gibi geçti.
2014 Türkiye ajandasının karartıları arasında güneşe açılan pencere oldu.
Umutlar filizlendi.
Barışa katkısı olan, emeği geçen herkesin bu ışıklı resmin altında imzası var.

ALTERNATİF FATİH
BİR de tersini düşünün.
Uğursuz bir “alternatif tarih” yazın.
Ya gene dehşet ürpertileri veren, kanla boyanan, patlamalar, kurşun sesleri, molotof kokteylleri ile lekelenen bir takvim yaprağı çevrilseydi!
İlk kez barış süreci bu kadar uzun sürebildi.
İçten ve dıştan tuzaklara dayanabildi.
Ve...
Daha sonrası için umut verdi.
Zaman, barışı isteyenlerin lehine işledi, bundan sonra da işleyecek gibi görünüyor.
Kansız geçen her bir gün toplumda barış umudunu güçlendirmekte, umutlar inanca evrilmekte.
Kolektif akıl “barış psikolojisini” benimsemekte.
Abdullah Öcalan’ın mesajı da bu artıları çoğalttı.
Öcalan “ihtiyatlı” da olsa “iyimser...”
“Türk ve Kürt kardeşliğine” vurgu yapması silah yoluna inananların önüne set çekmekte.
Barış süreçlerinin en önemli ve etkin proteini psikolojik karşıtlığı yumuşatan, eriten böyle simgesel isimlerin tavırlarıdır.
Süreç -sağlıklı güven artırıcı karşılıklı adımlarla- uzadıkça, taban daha içselleştirir.
İşte, dünkü manzaraların verdiği umut da budur.
.............................
Abdullah Öcalan’ın serbest olacağı tarihin bile verildiği abartılı söylemlere girmiyorum.
Aslolan niyetlerdeki ciddiyettir.
Bunun karşılıklı gösterilmesidir.
Türk ve Kürt toplumlarında “içselleştirme” derinleştikçe, ortak psikoloji zaten hem iktidarı hem deKandil’i barış sürecinin içini doldurmaya zorlar.
Okuyucularımızın Nevruz Bayramı’nı kutluyorum.

 

ENAYİCE, APTALCA
DÜNKÜ yazım üzerine Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’le bir telefon görüşmemiz oldu.
“Fezlekelerin milletvekillerine açılıp açılmaması” konusundaki tartışmalara nasıl baktığını anlattı...
Teknik ayrıntılara girmiyorum.
Ancak...
Şu söylemini yansıtmakta fayda var.
Fezlekeleri örtmeye çalıştığı yolundaki iddialara karşı “bunu yapmaya çalışmak enayice, aptalca olur. Bir şey yapıldıysa gerçek ortaya çıkmalı. Ama hukuk içinde” dedi.
Çiçek’i Anavatan yıllarından beri tanırım.
Dürüst insandır.
Siyaseti de dürüstçe yapar.
Politikada belki son yılları yaşarken yok yere bu çizgisinden sapma yapacağını düşünmem.
Bir beklentisi de yok.
Sorun hukukun yeterince kapsayıcı olmayışından kaynaklanıyor olabilir.
105 soruşturma açılmış.
Bunlardan 97’si teftiş kurulu, denetleme kurulu gibi kurumlardan gelen istek.
Geri kalanı milletvekillerinden... Başsavcılıktan gelen yazı bir ilk.
Çiçek, akademisyenlerle, hukuk adamlarıyla konuşarak görüş almış.
Metin Feyzioğlu’nun ceza muhakemeleri usulü için kitabında “Meclis soruşturmasının hukuk takibi olduğu” tespitine dayanmış.
Sabih Kanadoğlu ve Hikmet Sami Türk de “soruşturmanın gizliliği” görüşündeler.
Bunun üzerine ceza muhakemeleri usul hükümlerini uygulamak, yani “soruşturmanın gizliliğini” benimsemiş.
Daha bir dizi ayrıntı var ama bu kadarı fikir veriyor, yansıttım.