Çok sayıda ABD senatörü, diplomatı, düşünce kuruluşu mensubunun Türkiye için Başkan Obama’ya “uyarı yazısı” gündeme ağırlık koydu. Yazıda “Türkiye’deki otoriterleşmeye gidiş, iktidarın üst kademelerine de bulaşan yolsuzluklar ve bunlarla ilgili so

Çok sayıda ABD senatörü, diplomatı, düşünce kuruluşu mensubunun Türkiye için Başkan Obama’ya “uyarı yazısı” gündeme ağırlık koydu.
Yazıda “Türkiye’deki otoriterleşmeye gidiş, iktidarın üst kademelerine de bulaşan yolsuzluklar ve bunlarla ilgili soruşturmaların -kitle halinde polis, savcı tayini yapılarak- örtüleceği kuşkusu, yargının yürütme kontrolüne girme tehlikesi, internet medyasının üzerine sansür gölgesi, kontrol ve denge sisteminin kaygı vericiliği” gibi uyarılar var.
Ayrıca...
“Sivil özgürlüklerin” altı çizilmekte.
“Yabancı komplocular” iddiasında “ABD Büyükelçisi’nin bile adı geçirilmekte” gibi hassasiyetler sıralanmakta.
Başkan Obama “sessiz kalmak, bunları teşvik edecektir” uyarısıyla -bir bakıma tavır almaya- çağırılmakta.
.........................
6 ay sonra Başkan Obama’nın, Başbakan Erdoğan’la ilk kez telefonla konuşmasında bu “uyarı yazısının” etkisi oldu mu, kendisine iletilen kaygıları Obama, özenli bir dille de olsa Başbakan Erdoğan’la paylaştı mı?
Bilemem...
.........................
Ancak...
Aydınlardan bir grup Türkiye’den son manzaralara duyarlılık göstermişlerdir ama bu “ABD’nin devlet politikasıyla örtüşür mü” sorusuna içe sinerek “evet” cevabını vermek zor.
Daha önce 5 yıl süreyle AB’nin Ankara Büyükelçiliği’ni yapan Marc Pierini’nin “TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR” kitabından gözlemlerini/izlenimlerini yansıtmıştım.
Kitabın sonlarında “Türkiye’de ileri demokrasi konusunun daha çok AB’yi yakından ilgilendirdiği, ABD’yi ise -gündelik deyimle- fazla ırgalamadığı” mesajını veriyor.
Satırları aynen şöyle:
‘Hakim bir kanının aksine, AB ve ABD’nin Türkiye karşısındaki konumlarının aynı olmadığını ve benzer biçimde düşünmediklerini de belirtmek gerekir.
ABD için Türkiye, NATO içinde önemli bir müttefik ve US Air Force’a (Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri’ne) ait nükleer bombar-dıman uçaklarının da bulunduğu İncirlik Üssü’nü barındırıyor.
Ayrıca, kısa bir süre öncesine kadar Türkiye, İsrail’in ender Müslüman müttefik-lerinden ve İran’ın doğrudan muhataplarındandı.
NATO-İsrail-İran üçgeni ABD’nin Türkiye’deki stratejik çıkarlarını özetlemeye yetiyor.
“Laikler” ve “dini muhafazakarlar” arasındaki çatışma ya da Avrupa Birliği’ne üyelik süreci dahil, dosyanın geri kalanı Washington açısından nesnel olarak ikincil bir konumda yer alıyor.
Başka bi ifadeyle, “Türk toplumunun evrimi, dini muhafazakarlığın daha görünür hale gelmesi ya da kamusal özgürlüklerin gerilemesi” gibi olguların, “temel çıkarları” muhafaza edildiği müddetçe Amerikan toplumu üzerinde ancak sınırlı bir etkisi olacaktır.
Türkiye’deki “siyasal, ekonomik ya da toplumsal ortamın bozulmasından” doğrudan zarar görecek olan AB için ise durum çok farklıdır.’
........................
Yani...
AB Büyükelçisi’nin satırları bir “referans” ise Türkiye ABD ilişkilerinde Obama’ya yazılmış bu son uyarının etkisi varsa bile bir “kırılma” beklemek abartı olur.
Yukarıdaki satırlarda “ABD için Türkiye’yi” yansıttım.
Şimdi de Türkiye için “ABD ve Batı” yorumu:
........ önemli tercihlerin yapılmasını gerektiren her durumda Türkiye’nin stratejik çıkarlarının kendisini Batı ve Avrupa kanadına katılmaya ittiğini görüyoruz:
“Libya harekatı, İran’a uygulanan yatırımlar, NATO radarlarının kurulması, Suriye’yle ilgili uluslararası tartışmalar, 22 Haziran 2012’de Suriye’yle yaşanan uçak krizi, NATO Patriot füzelerinin (Suriye sınırımıza) yerleştirilmesi.”
Türkiye’nin yakın çevresinde meydana gelen değişiklikler, her türlü gurur bir kenara bırakıldığında, Türkiye’nin stratejik çıkarının Batı’ya, NATO’ya ve Avrupa Birliği’ne bağlı olduğunu gösteriyor.
........................
Uyarıya imza atanların ötesinde eğer bu görüşler ABD medyasına da yansırsa, sistematik yayınlar yoğunlaşırsa o zaman Beyaz Saray’ın etkilenme katsayısı yükselir.
Ama... Türkiye’yle derin stratejik çıkar bağlarında kopmalar yapacak kadar değil.
“Real politik” işte böyle bir şey.