Kurtulmuş, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği İngiltere'nin başkenti Londra'da Yunus Emre Enstitüsünde gündemi değerlendirdi.

Numan Kurtulmuş, AP'nin Türkiye ile ilgili aldığı karara ilişkin, bu kararı ciddiye alıp bunun üzerinde uzun uzun yorum yapılmasına dahi gerek olmadığını belirterek "Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Ta 15 Temmuz akşamından ve ondan sonraki gelişmelerden belliydi. Gönlümüz arzu ederdi ki Avrupa’daki dostlarımız 15 Temmuz’daki o kanlı darbe teşebbüsüne karşı ilk andan itibaren Türkiye’nin yanında yer alsınlar ve demokrasi karşıtı bu çeteye karşı da siyasi güçlerini ortaya koysunlar. Ama maalesef Avrupa’dan çok az destek alabildik." diye konuştu.


Avrupa Parlamentosunun bu kararının siyasi sonucu olan bir karar olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama sonuç itibarıyla Avrupa’nın Türkiye’ye karşı hasmane bir algı içerisinde olduğunu gösteriyor. Bizim açımızdan değil ama Avrupa açısından çok önemli. Avrupa göçmenlerin Avrupa’ya böyle kitleler halinde göç etmesini önleyen ve bu konuda son derece samimi gayret sarf eden ayrıca radikal unsurlara karşı bir set oluşturan Türkiye’yi bu kararıyla karşı tarafa doğru itmiştir. 1963’ten beri maalesef zaman zaman Türkiye’ye karşı uygulanan çifte standartlı, iki yüzlü politikaların bir başkası daha ortaya konulmuştur."

Kararın siyasi bir sonucu olmasa bile Türk halkını rencide ettiğini belirten Kurtulmuş, "Türkiye böyle bir şeyi hak etmediği gibi kabul de etmiyor. Yani bu karar bizim için hiç olmamış, alınmamış hükmünde bir karardır. Bizi ilgilendirmez. Bundan sonra Türkiye ile ilişkilerin nasıl gelişeceğine Avrupalılar karar versinler." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş, Türkiye'nin 1963'ten bu yana AB tarafından bekletildiğini ve bunu hak etmediğini söyleyerek "Biz Türkiye’nin demokratik standartlarını ileriye doğru götürmek, ekonomik seviyemizi, standartlarımızı geliştirmek için her türlü mücadeleyi veriyoruz. Bunları samimi olarak sürdüreceğiz. AB şöyle demiş, böyle demiş bu bizi hiç ilgilendirmez. Kendi yolumuza devam ederiz." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin bütün diplomatik kanalları kullanarak bu karardan duyduğu rahatsızlığı AB’nin bütün platformlarında dile getireceğinin altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Eğer askıya alınacak bir şey varsa o da Avrupa’nın Türkiye’ye karşı çifte standartlı ve iki yüzlü politikalardır. Avrupa önce bu politikaları rafa kaldırsın, askıya alsın. Eşit ortaklık anlayışı içinde Türkiye’yle ilişkiler geliştirmenin siyasetini üretsin. Bunu isteriz. Bizim için dünyanın sonu değil, kıyamet kopmuş değildir. Türkiye kendi istikametinde, kendi yoluna devam eder. Ümit ederim ki Avrupa’daki dostlarımız da bu kararın ne kadar büyük yanlış içerdiğini kısa süre içerisinde görür ve bu kararın Avrupa’yı tehdit eden bir mahiyeti olduğunu anlarlar. Hem göçmen dalgaları, hem terörist saldırlar bakımından Türkiye’nin gerçekten önleyici, tüm bu hareketlere set çeken, bir şekilde Avrupa'yı koruyan bir özelliği olduğunu bir kere daha düşünürler ve Türkiye’yi yeniden kazanmak için olumlu adımlar atmanın gayreti içinde olurlar."

- Şangay İşbirliği Örgütü

Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Enerji Kulübü'nün 2017 dönem başkanlığını üstlenmesini de değerlendiren Kurtulmuş, bunun önemli bir gelişme olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, "Avrupa’da ve dünyada herkesin şunu görmesi lazım. Eş zamanlı olarak dünyanın farklı bölgeleriyle dış politika bakımından kartlarını geliştirme kabiliyeti olan ender ülkelerden biri Türkiye’dir." diyerek Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütüne tam üye olması için de ortam oluştuğunu vurguladı.

Coğrafi konumunun, tarihinin, kültürünün, medeniyetinin ve bütün bu coğrafyalar arasında geçişi sağlayabilecek çok kültürlü bir geleneğe sahip olmasının Türkiye’nin elini kuvvetlendirdiğini anlatan Kurtulmuş, "Biz hiçbir zaman birilerinin bize gösterdiği yerde duracak bir ülke değiliz. Terbiye salonlarında bekletilecek bir ülke değiliz. Tarih boyunca da böyle olmadık, bundan sonra da olacak değiliz. Türkiye önündeki bütün bu dış politika kartlarını rasyonel şekilde, reel politiğin icapları çerçevesinde değerlendirir ve ulusal menfaatleri neyi gerektirirse o adımları atar." diye konuştu. 

Kurtulmuş, Türkiye'nin ŞİÖ Enerji Kulübü'nün 2017 dönem başkanlığına seçilmesinin önemli ve olumlu bir adım olduğunu ifade ederek "Ama bu Türkiye'nin ŞİÖ ile ya da başka bir tarafla ilişkileri artırdığında diğer taraflarla ilişkisini keseceği anlamına gelmiyor." dedi.

ŞİÖ'yle ilgili gelişmenin AP'nin kararıyla hemen hemen eş zamanlı olmasının "herkesi çok daha dikkatli olmaya sevk etmesi" gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Türkiye’nin elindeki imkanlar çoktur." ifadesini kullandı.

- Adana'daki terör saldırısı

Numan Kurtulmuş, Adana’da düzenlenen terör saldırısıyla ilgili, Türkiye’nin son bir yıldır eş zamanlı olarak birçok terör örgütüyle mücadele ettiğini belirterek şunları söyledi:

"Türkiye DEAŞ’la, PKK’yla savaşıyor, üstüne üstlük 15 Temmuz’da gördüğümüz o vahşi saldırıyla birlikte FETÖ denilen terör örgütüyle savaşıyor. Ayrıca bu örgütler sadece kendi militanlarından ibaret değil. Bunların arkasında nice ülkelerin lojistik, siyasi, istihbarat, silah destekleri var. Bunları biliyoruz. Dolayısıyla denebilir ki terör örgütlerini maşa olarak kullanan 72 düvele karşı bir mücadele veriyoruz. Bu mücadeleyi önünde sonunda mutlaka Türkiye kazanacaktır. Aziz milletimiz kazanacaktır.

Eş zamanlı bu mücadelede her an bütün terör örgütlerinin sahadaki varlığını azaltarak alanlarını daraltarak yolumuza devam ediyoruz. Onun için de Adana’da olduğu gibi terör saldırıları oluyor. Daha önce de canlı bomba saldırıları oldu, arabalar patlatıldı, çeşitli sivil, asker, emniyet mensubu kardeşlerimiz vefat etti. Türkiye bu mücadeleyi sürdürecek, şehirlerden, kırsal alandan, her yerden terör örgütlerinin bütün unsurlarını temizleyecektir. Ayrıca Türkiye, sınırının öte yanından, yani Suriye ve Irak topraklarından Türkiye’ye gelebilecek olan terör saldırılarını da yok etmek için her türlü mücadeleyi veriyor. Cerablus operasyonu, Menbiç’e kadar inen bölgedeki operasyonun da esas maksadı budur. Ayrıca Türkiye’nin Musul hassasiyetinin önemli nedenlerinden birisi de o bölgeden kaynaklanacak terör saldırılarının durdurulmasını temin etmektir. Ne gerekiyorsa onu yapacağız, yurt içinde yurt dışında, şehirlerde kırsal alanlarda, hiçbir terör örgütü Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk miletine zarar veremeyecektir, o noktaya kadar onların üstüne gideceğiz. Arkasındaki bağlantılarını kesmek için de her türlü gayretle mücadele ediyoruz."