Köksal, ılık su ve yeşil çay ile sebze ve baklagillerden yapılan çorbaların tüketiminin geniz kuruluğuna iyi geldiğini belirterek, bu sıvı gıdaların vücudun su kaybını önlediğini belirtti. Köksal, D vitamininin hastalıklara karşı vücudu korurken, yetersiz D vitamini alımının ise grip, soğuk algınlığı ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riskini arttırdığını, ayrıca kalsiyum emilimi ve kemiklerin güçlenmesini de sağladığını belirterek, "Yağda çözülen D vitamini için en iyi kaynakların; balık yağı, yumurta, D vitamini ile zenginleştirilmiş süt, yoğurt ve tam tahıllar, peynir, İtalyan loru (ricotta), somon, ton balığı, sardalya, uskumru ve karidestir" dedi.

Yarım kivinin günlük C vitamini ihtiyacınızı karşılayacağına dikkat çeken Köksal şunları kaydetti:

"Yeterli C vitamini alımı bağışıklık sistemini güçlendirmek ve hastalıklardan korunmak için çok önemlidir. C vitamini kaynaklarını mümkün olduğunca çiğ tüketmek önemlidir. C vitamininden zengin besinler ise koyu yeşil yapraklı sebzeler, kivi, brokoli, çilek, turunçgiller, siyah frenk üzümü, yaban mersini, domates, brüksel lahanası, karnabahardır. Günlük C vitamini ihtiyacını karşılamak için 1.5 orta boy portakal veya ½ orta boy kivi veya 65 gram brokoli veya 2 adet limon veya 100 gram karalahana tüketmek yeterli gelebilir."

"Sebzeleri fazla pişirmeden tüketin"

Sebze ve meyvelerin gücünden faydalanılmasına gerektiğinin altını çizen Köksal, şöyle devam etti:

"Sebze ve meyyelerde bulunan flavanoidler bakteri ve virüs gibi mikropların karşı savaşarak antibiyotik etkisi göstermektedir. Flavanoidlerin çok yüksek düzeylerde alınsa bile vücuda yan etkisi yoktur. Pişirme, saklama, hazırlama, doğrama gibi işlemler besinlerin flavanoid miktarını azaltmaktadır. Örneğin ıspanağın pişirilmesi yüzde 50 flavanoid kaybına yol açabilmektedir. Fakat sebzelerin pişirilmesi kişiyi mikroplardan korur. Bu nedenle sadece sebzeleri fazla pişirmekten kaçınılmalıdır. Yeşil biber, maydanoz gibi sebzeler ile mevsim meyveleri çiğ olarak uygun miktarda tüketilirse oldukça faydalıdır."

Ton balığı, hindi ve tavuk eti tüketilmese gerektiğini vurgulayan Köksal, "Selenyum eksikliği gribal hastalıkların oluşma riskini arttırmaktadır. Selenyumdan zengin besinler ise ton balığı, buğday ruşeymi, ay çekirdeği, chia tohumu, yulaf kepeği, susam, mantar olarak sıralanabilir. Günlük minimum selenyum ihtiyacı ise 55 mikrogramdır. Örneğin 100 gram süzülmüş ton balığı selenyum ihtiyacının tamamını karşılarken, 100 gram derisiz hindi eti bu ihtiyacın yüzde 50'sini, 100 gram tavukgöğsü ise yüzde 40'ını karşılayabilir. Yeterli selenyum alımı için günde 1 avuç ay çekirdeği yenebilir" şeklinde konuştu.

Propolis bin derde deva

Köksal, propolis yani arı özütü vücut için koruma kalkanı görevi yaptığına değinerek şöyle devam etti:

"Son yıllarda popülerliği hızla artan propolis, arıların çeşitli bitki ve ağaç kabuklarını çiğnemesi ve kendi enzimlerini de içine eklemesiyle oluşan koyu renkli yapışkan bir maddedir. Propolisin; bakteriler, mantarlar, virüsler ve iltihap oluşumuna karşı koruyucu ve ateş düşürücü özelliği vardır. Enfeksiyon veya hastalıklı dokunun yok edilmesine yardımcı olur. Ayrıca sindirim sistemi sorunları, deri hastalıkları ve diş problemlerine karşı da koruyucu olduğu belirtilmiştir. Propolis sıvı, tablet ve kapsül şeklinde satılmaktadır. Fakat arı ürünlerine karşı hassasiyet ve alerjisi olanların doktora danışmaları gerekmektedir."

Karnabahar ve brokoli muhakkak tüketilmeli

Köksal, karnabahar ve brokoliyi sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini, bağışıklık sistemini korumak ve sağlıklı yaşlanmak için çok önemli olan glutatyonun zengin kaynaklarının turpgiller yani brokoli, kabak, karnabahar, lahana, karalahana, kırmızı turp, tere, Brüksel lahanası, şalgam, alabaş yani yer lahanası olduğunu, bu besinleri sık sık tüketmeye özen göstermenin kişiyi enfeksiyonlara karşı koruyacağını kaydetti.

Köksal, düzenli egzersiz ve uyku kalitesinin de hastalıklara karşı çok önemli olduğunu belirterek, "Düzenli yapılan egzersizler de bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcıdır. Fakat yüksek yoğunlukta ve uzun süreler boyunca yapılan dayanıklılık egzersizlerinin vücuttaki stres hormonlarını artıracağından vücudun enfeksiyonlara karşı savaşma özelliğini azaltabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle orta düzeyde düzenli olarak yapılan aktivite vücudumuzu enfeksiyonlara karşı korumak için yeterlidir. Ayrıca 7-8 saat düzenli uykunun enfeksiyonlara karşı koruyucu olduğu bilinmektedir" dedi.