Evlat edinen bir çiftin, hazırladığı bir fotoğraf albümüyle çocuktan evlatlık olduğunu gizlemeye çabalamasını konu alan, toplumdaki ön yargıları ve bürokrasiyi sorgulayan Albüm, Mertoğlu'nun "Yokuş" ve "Fer" kısa filmlerinin ardından senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metrajlı filmi olma özelliğini taşıyor.

Mertoğlu, Cannes'da "Eleştirmenler Haftası" kapsamında gösterimi tamamlanan ve pek çok eleştirmenin olumlu not verdiği filmiyle ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Film üzerinde çalışmaya dört yıl önce başladığını anlatan Mertoğlu, evlat edinme konusundan yola çıkarak çok ilgi duyduğu, oluşturulmuş, yani kurgusal tarih konusunu ele aldığını söyledi.

Mertoğlu, filmin yapım sürecinde senaryo laboratuvarları gibi hazırlıklara katıldığını belirterek başta tasarladığı gibi bir filmin ortaya çıktığını ifade etti.

Cannes'da çoğu olumlu pek çok eleştiri aldıklarını dile getiren Mertoğlu, "Görece genç sayılırım, 27 yaşındayım. İlk filmimin Cannes'da gösterilmiş olması benim için kıvanç verici. Filmimin taçlandırılmış olmasından memnuniyet duyuyorum." dedi.

- "Hayatımda çok trajik olaylar gördüm"

Mertoğlu, filmde bürokrasi ve ön yargıların temel konular olarak seçilmesinin nedenine ilişkin soru üzerine, kendisinin Akhisar'da doğduğunu, büyüdüğünü ve babasının doktor olması nedeniyle bürokrasiye çok aşina olduğunu anlattı.

Bürokrasinin işleyişi konusunda toplum tarafından kanıksanmış pek çok şey bulunduğunu belirten Mertoğlu, filminde bunu, bir evlat edinme konusu üzerinden işlediğini ifade etti. 

Türk toplumunda evlat edinmenin değil ama çocuklara evlatlık olduğunun söylenmesinin tabu olduğunu vurgulayan Mertoğlu, senaryoyu hazırlarken konunun uzmanlarıyla da pek çok görüşme yaptığını söyledi.

Mertoğlu, "En zengininden en fakirine herkes çocuklardan evlatlık olduklarını saklıyor. Hayatımda çok trajik olaylar gördüm, evlat edinilen çocukların yaşadığı. Bir çocuğu sahiplenmek ayıp bir şey değil, çok da güzel bir şey. Filmim aracılığıyla bu konu toplumda tartışılırsa sevinirim." diye konuştu.

Filmin albüm gibi bölümler ve fotoğraflar halinde çekildiğine yönelik eleştiriler olduğunun hatırlatılması üzerine Mertoğlu, "Filmin ismi albüm ama filmde bir albüm görmüyoruz. Ben karakterlerin serüvenlerinden birtakım kesitleri fotoğraf kareleriymiş gibi tasarladım, onun bir izdüşümü olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Mertoğlu, filmde en çok, filmin açılış sahnesini ve evlat edinilecek bebekle karşılaşılan kısımdaki coşkuyu sevdiğini belirtti.

Filmin finansmanıyla ilgili soru üzerine Mertoğlu, şanslı olduklarını, Kültür ve Turizm Bakanlığından destek aldıklarını, Avrupa fonları ve iş birlikleriyle filmin gerçekleştirildiğini anlattı.

Genelde ülkelerin devlet televizyonlarının filmlere destek olduğuna işaret eden Mertoğlu, bu konuda Türkiye'de de bu desteğin yoğunlaştırılması gerektiğini kaydetti.

Yönetmen Mertoğlu, filmin pek çok ülkede gösterileceğini, pek çok festivale de katılacaklarını söyledi.

En çok sevdiği yönetmenlerin sorulması üzerine Mertoğlu, Türkiye'de Semih Kaplanoğlu ve Nuri Bilge Ceylan'ı en çok sevdiğini dile getirdi.

- "Okuduğum hiçbir şeye benzemiyordu"

Filmde bir vergi memurunu canlandıran Şebnem Bozoklu, senaryoyu okumayı bitirir bitirmez hemen Mehmet Can Mertoğlu ile görüşmek istediğini anlattı.

Bozoklu, "Çok özel, çok farklı, çok taze ve çok etkileyici bir filme dönüşme potansiyeli yüksek bir senaryo olduğunu hissettim. Okuduğum hiçbir şeye benzemiyordu, izlediğim hiçbir şeye de benzemiyor olabilir. Filmin özgünlüğünden dolayı uluslararası platformda başarıya yürüyeceğini düşünmüştüm, öyle de oldu." dedi.

Bir tarih öğretmenini canlandıran Murat Kılıç da senaryo kendisine geldiğinde, senaryonun sıra dışı olduğunu gördüğünü, sadece nasıl çekileceğini merak ettiğini söyledi.

Çok fazla prova yaptıklarını anlatan Kılıç, "Bu rol benim için çok zorlayıcı bir roldü. Ben hiperaktif ve çok konuşan bir insanım, ağzım durmuyor. Bu filmde kendimi frenlemek ve aynı zamanda karakterden çıkmamak için neredeyse çekimin dışındaki zamanlarda kimseyle konuşmamayı ve yalnız kalmayı tercih ediyordum. Herhangi bir güzel sohbete girdiğim, kahkaha attığım zaman, o büründüğüm Cüneyt Bahtiyaroğlu'nu elimden kaçıracağım korkusu vardı." diye konuştu.

Çekimlerde çok zorlanmadıklarını anlatan Kılıç, kendilerini yönetmen Mertoğlu'na teslim ettikleri için, daha çok, "Onun istediğini daha iyi nasıl yaparız?" konusunu düşündüklerini kaydetti.

- En zorlanılan bölüm yemek sahnesi

Filmde en zorlandığı bölümün sorulması üzerine oyuncular Bozoklu ve Kılıç, en zorlandıkları sahnenin 5-6 dakika, tek plan, konuşmadan ve sadece yemek yenerek çekilen sahne olduğunu söylediler.

Kılıç, "O sahneden sonra ben ertesi gün hastaneye gittim çünkü deli gibi yemiştim." dedi.

Oyuncular, şelale altında çekilen sahnede de zorlandıklarını belirttiler.

Bozoklu, tavus kuşu saldırısına uğradığı sahnede de zorlandığını, bu sahneyi her hatırladığında güleceğini söyledi.

Filmde toplumdaki ön yargıların da yoğun bir şekilde işlendiğinin anımsatılması üzerine Bozoklu, "Biz ön yargının gözle görülecek kadar belirgin olduğu bir toplumda yetiştik ve her zaman ön yargıyı elle tutulacak kadar hayatımızda hissettik ne yazık ki. Sinemada da hayatta ne varsa o olmalı." dedi.

Cannes Film Festivali paralelinde Fransız Film Eleştirmenleri Birliği'nin organize ettiği "Eleştirmenler Haftası" etkinliğine ilk veya ikinci uzun metrajlı filmlerini yapan yönetmenler davet ediliyor. Etkinliğin ödül töreninin 20 Mayıs'ta yapılması planlanıyor.