TARHAN Erdem’in KONDA Araştırmaları benim için “referanstır.” Bu kez şubat ayı araştırmasına göre AK Parti oyları -Türkiye genelinde- yüzde 49, 4... CHP yüzde 21,8... Ancak... Soru “yerel seçim tercihi” değil. “Yarı

TARHAN Erdem’in KONDA Araştırmaları benim için “referanstır.”
Bu kez şubat ayı araştırmasına göre AK Parti oyları -Türkiye genelinde- yüzde 49, 4...
CHP yüzde 21,8...
Ancak...
Soru “yerel seçim tercihi” değil.
“Yarın seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz” diye sorulmuş.
Bu durumda her 2 Türkiye vatandaşından 1’i AK Parti’ye oy veriyor.
Hemen bir parantez açayım.
Son rakamlara göre her 5 gençten 1’i işsiz.
Yani...
Her 5 gencinden 1’inin işsiz olduğu Türkiye’nin yarısı AK Partili.
Siyaset sosyolojisi ile rakamların birine ters düştüğü açıkça ortada.
.............................
Parantezi kapatıp gene rakamlara dönelim.
KONDA bir önceki ay gene saha araştırması yapmıştı.
AK Parti yüzde 47,7 idi.
CHP ise yüze 28...
Bu durumda ocak-şubat araştırmalarına göre CHP yüzde 6,2 oy kaybetmiş, AK Parti ise yüzde 1,6 oy yükselmiş.
Neden?
17 Aralık’la başlayan “tapeler ve baskınlar” sürecinde toplumdaki “tepki” ya da “heyecan” inişe geçmiş.
Bu arada şubat ayı MHP oylarının yüzde 15, 8 olduğuna da işaret edeyim.
.............................
Ancak...
Bu oranlar “yarın seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz” sorusuna verilen cevapları yansıtmakta.
Oysa önümüzdeki seçimde sandıklara “yerel tercihler” için oy atılacak.
Siyasi iktidarı değiştir-meyecek yerel seçimlerde bu oranlar değişebilir mi?
Mümkün.
Aralık ayında Kadir Topbaş için oylar yüzde 44’ü, Mustafa Sarıgül için yüzde 36’yı gösteriyordu.
Aradan geçen 2 ayda zaman hangisine puan kazandırdı ya da kaybettirdi KONDA‘nın mart ortalarında yapacağı saha yoklamasıyla görülecek.
Tabii sadece İstanbul değil Türkiye.
.............................
Elbette gerçek oranlar sandıktan çıkacak.
Ama...
AK Parti oyları ne olursa olsun sanılan ya da beklenen dramatik düşmeyi yapmıyor.
Neden?
Öncelikle halkın tercihi istikrar.
Orta sınıf demokrasilerde sosyolojik göstergeyi “ekonomi” belirliyor.
AK Parti döneminde istikrar ve ekonomi notu “bu iktidardan vazgeçmeyi düşündürecek” çizgide değil.
12 yılda AK Parti en yukarıdan aşağıya ekonomik bir network (ağ) oluşturdu. O ağın yırtılması çoğunluğun istemediği şey.
Bu genel hükümleri somutlaştırayım.
Misal...
Kırsal kesimde 50 yaşını geçen her kadının banka hesabına 500 lira dolaylarında maaş gibi para yatıyor.
Ailenin eğitimdeki kız çocuklarından her biri için ayrıca 50’şer TL.
Üniversite öğrencilerine ayda 450 lira yardım.
Köylere ve kent mahallelerine gıda yardımı.
Daha fazlasını saymayayım fikir vermek için bu kadarı bile yeter.
.............................
Otoriterleşme...
Dış politikada “onurlu (!) yalnızlık...”
Tapeler, ses kayıtları...
Kutular, kasalar, elbise kılıfları...
Bütün bunlar şu ana kadarki verilere göre hedefe ulaşmayan “menzili kısa düşmüş” atışlar.
İtiraf edeyim anlamak çok zor...
 
BAŞBUĞ’A GEÇMİŞ OLSUN
 
BAŞINDAN beri eski Genelkurmay Başkanı em. Org. İlker Başbuğ’un yargılanması hele “terör örgütünün başı” olarak suçlanması içime hiç sinmedi.
Yazılarımda bu duygularımı zaman zaman yansıttım.
Ayrıca...
“Yargılanması gerekiyorsa bile bunun yeri Yüce Divan olmalıydı” diye düşünmüşümdür.
Nihayet tahliye kararı çıktı.
Başbuğ’a geçmiş olsun ama sadece ona değil demokrasiye de geçmiş olsun...
Başbuğ dimdik tam bir komutana yakışan vakar içinde kaldı.
Ona duyulan saygı onurlu çizgisi nedeniyle daha da arttı.
“İçeridekiler mi, dışarıdakiler mi daha hür” tartışmaları yapılırken “özgürlüğe hoş geldin” demek zor.