BUGÜN merhum Vehbi Koç’un ölüm yıldönümü. Onun “kurumsal anayasasının” birinci maddesi “vatanım varsa, ben varım” söylemiydi. Vehbi Bey’in yüreğine dövme gibi kazınmıştı sanki bu kelimeler. ........................... Sabah

BUGÜN merhum Vehbi Koç’un ölüm yıldönümü.
Onun “kurumsal anayasasının” birinci maddesi “vatanım varsa, ben varım” söylemiydi.
Vehbi Bey’in yüreğine dövme gibi kazınmıştı sanki bu kelimeler.
...........................
Sabah namazı için kalkar ve giyindikten sonra evinin çalışma odasında önce holdingin bütün yazışmalarını gözden geçirirdi.
Notlar alır, sekreteri Suzan Hanım’a mesajlarını yazdırırdı.
Bu arada sabah haberlerini izler, sonra sıra gazetelere gelirdi.
Suzan Hanım bütün gazetelerin siyaset haberlerini okurdu.
Vehbi Bey magazin haberlerini istemezdi. O konulara ilgisizdi.
Ardından...
Suzan Hanım gazetelerdeki başyazıları ve köşe yazılarını da okurdu.
Vehbi Bey bunlardan ilgi çekici bulduklarını kestirir, her yazar için açılmış dosyalara koydururdu.
Listelere “yazının konusunu” kaydettirirdi.
Bazı köşe yazılarını holdingdeki yöneticilere “okumaları” tavsiyesiyle notlar gönderirdi.
Bazı yeni çıkan ve kendisini de ilgilendiren kitapları güvendiği gazetecilere özet yaptırtırdı.
Türkiye (vatanı) için bazen memnun olur, genellikle üzülürdü.
Günlük sığ politika polemikleri içinde debelenirken siyasetçilerin hayati sorunları atlamalarına kızardı.
Siyasetçilere ve özellikle cumhurbaşkanı ve başbakanlara zaman zaman görüşlerini mektupla bildirirdi.
O mektuplarda, kendisi ya da holding için bir ricası olmazdı.
“Memleket meseleleri” için düşüncelerini yazardı.
Bazen de sadece “sağlıklı yaşam” öğütleri yazardı.
...........................
Son tahlilde...
“Sebebi belirsiz bir umut hali” vardı.
“Sebebini bilmiyom ama içimde bu karanlığı da aşarız diye bir his var. Bu memleket ne kahırları aşmıştır” derdi.
Vehbi Bey yakınlarını öylesine etkilemiştir ki, çoğu zorlu bir durumda karar vermek için “Vehbi Koç gibi düşünmeye” -hala- çalışır.
“Vehbi Bey sağ olsaydı ne tavsiye ederdi” diye düşünüp öyle karar verir.
Örneğin...
Vehbi Bey’in mezarını açtılar, kemiklerini çaldılar.
İade etmek için aileden para istediler.
Aile “Vehbi Bey gibi düşünmeye“ çalıştı.
Mezar hırsızlarının talebini kabul etmedi.
Sonunda ne oldu?
Hırsızlar bir gece vakti çalmış oldukları Vehbi Koç’un kemiklerini getirip mezarına bıraktılar.
Vehbi Bey gibi düşünmek, doğru karardı.
Olaylara göre sapmalar yapmayan kalıcı ve sağlam prensipler daima sağlıklıdır.
...........................
Şubat 2014 Türkiye’si üzerinde bulutlar toplanıyor.
Hava -şairin söylemiyle- “kurşun gibi ağır...”
Tedirginlik gittikçe yoğunlaşıyor ve mürekkep lekesi gibi yayılıyor.
İfade özgürlükleri mengene altında sıkışmakta.
Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı siyasetin pençeleriyle yaralı.
“İstihbarat devleti” diye kıvrılan bir çengel zihinlere asıldı.
Ekonominin kardiosu tekliyor.
...........................
Vehbi Bey sağ olsaydı herhalde bunları üzüntüyle izlerdi. Öfkelenirdi...
Endişelerini bir şekilde toplumla paylaşırdı.
Hatta Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na yazardı.
Ama...
Sanıyorum son tahlilde “umudunu yitirmezdi.”
Sebebini hiçbir zaman kendisinin de bilmediği bir umut ışığını hisseder “bu millet neleri aşmadı ki” derdi.
Eminim...
Mekanı Cennet’tir.
Allah rahmet eylesin.