Organizasyon öncesi birçokları tarafından favori gösterilen iki ekip karşı karşıya.

İnanması zor olsa da bu iki devin Avrupa Şampiyonası'ndaki ilk randevusu.

Evet, yanlış duymadınız; bugüne kadar “Yaşlı Kıta”nın genç turnuvasında kadar kozlarını paylaşmadılar.

Vélodrome Stadyumu'nda Nicola Rizzoli'nin ilk düdüğü beklenedursun, komşuların önceki kapışmalarını anımsatmalı; tarihte bir yolculuğa çıkmalı.

Fransa ile Almanya arasındaki ilk mücadele iki Dünya Savaşı'nın arasında 1931'de Paris'te oynanmış, ev sahibi gülmüştü.

O günün tek golünü ise Reinhold Münzenberg kendi kalesine atmıştı.

Image copyrightGETTY

Son buluşma ise Paris'in kana bulandığı 13 Kasım 2015'teydi. Hattâ maç sırasında patlayan bir bomba bile duyuluyordu. Tabelada ev sahibi lehine yazan 2-0'lik skoru neredeyse kimse umursamıyordu.

Bugüne kadar oynanan 27 maçta Almanya 9, Fransa ise 12 defa sahadan gülerek ayrılmıştı.

Bu arada 1982 Dünya Kupası'ndaki yarı finalin penaltılarla noktalandığını anımsatmalı. Eğer o sonucu dahil ederseniz, Panzerlerin galibiyet sayısı 10. Yabancı kaynaklara bakarsanız, galibiyet ve beraberlik sayısının değiştiğini göreceksiniz. İşte fark da Sevilla'daki o unutulmaz buluşma.

Ağır sıkletlerin ilk resmî randevusu İsveç'teydi. 1958 Dünya Kupası'nda yoluna dümdüz devam eden iki takım, bir nevi teselli ikramiyesi olan üçüncülük maçında buluşuyordu.

Image copyrightGETTY

Turnuvanın gol kralı Just Fontaine Ullevi Stadyumu'nun çimlerinde şiir yazmış; Horozlar son dünya şampiyonu unvanıyla sahaya çıkan rakiplerini ezip geçmişti: 6-3!

Dört defa fileleri havalandıran Fontaine, böylece şampiyonayı 13 golle kapatmıştı. Onun rekoru yaklaşık bir ömürdür kırılmayı bekliyor; katılımcı sayısı katlanmadıkça da bunun aşılması imkânsız gözüküyor. O günlerde Real Madrid kadrosunda bulunan Raymond Kopa ile Yvonne Douis de ağları sarsmış; Fransa'nın teknik direktörü Paul Nicolas sekiz ay sonra geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti.

Panzerler cephesinde ağları sarsanlar arasında dört sene önce Almanya'ya tarihinin ilk Dünya Kupası'nı getiren Helmut Rahn ve Bundesliga'nın kuruluşundan önce en çok gol atan futbolcu olan Hans Schäfer de bulunuyordu.

Devlerin menüsünde uzun süre sadece hazırlık maçları vardı.

Endülüs'te kanlı raks

Şüphesiz 8 Temmuz 1982'de oynanan yarı final, futbol tarihinin en unutulmaz maçlarından biri. Ramon Sanchez Pizjuan Stadyumu'nu dolduran yaklaşık 70 bin izleyici, ekranları başındaki milyonlar bir düelloya şahitlik etmişti.

Image copyrightGETTY

İlk çeyrekte Pierre Littbarski'nin direkte patlayan şutu fırtınanın habercisiydi. Hemen akabinde Panzerler öndeydi.

Paul Breitner'in geliştirdiği akında top önünde biten Littbarski perdeyi açmıştı. Sakat Karl-Heinz Rummenigge kulübedeyken, Panzerler golü çabuk bulmuştu. Cevap çok da gecikmemişti. Dominique Rocheteau'nun yerde kaldığı pozisyona Charles Corvet tereddütsüz bir şekilde penaltı demiş; Michel Platini klasını konuşturmuştu.

Image copyrightGETTY

Dakikalar 57'yi gösteriyordu. Wolfgang Dremmler'in ayağından topu tereyağından kıl çeker gibi alan Maxime Bossis, yıllar sonra ülkemize hoca olarak gelecek Jean Tigana'yı, Tigana da Platini'yi buluyordu.Maestro, Patrick Battiston'un deparını gördüğünde futbol tarihinin en acı sahnelerinden biri yaşanıyordu. Kalesini hışımla terk eden Toni Schumacher, uçarak Battiston'a giriyor, meşin yuvarlak da az farkla auta çıkıyordu.

Fransız oyuncu yerde hareketsiz duruyordu. Takım arkadaşları Hollandalı hakemin etrafını sarmışsa da kart çıkmamıştı. Bırakın kartı, Corvet'e göre faul bile yoktu!

Image copyrightGETTY

Talihsiz oyuncu sedyeyle çıkarılırken, kaptan Platini elini tutuyordu. Battiston'un iki dişi kırılmış, üç de kaburgası tuzla buz olmuştu. Şaka gibiydi. Schumacher ise olaydan yıllar sonra ancak özür dileyecekti.

Dakikalar 90'ı gösteriyordu. Maç uzatmalara kalacak derken sahne alan Amoros yaklaşık 30 metreden son bir kez şansını deniyor, top direkte patlıyordu. Karşılaşmanın normal süresi 1-1 bitmişti.

Image copyrightGETTY

Uzatmaların başıydı. 1.63'lük bastıbacak Alain Giresse ortalamış, Marius Tresor voleyi patlatmıştı. Jupp Derwall 97. dakikada sakat Rummenigge'yi son çare olarak sahaya sürüyordu. Hemen akabinde fark ikiydi. Golün adı Giresse, asisti yapan ise o günlerin Didier Six'iydi.

Bitime 22 dakika vardı. Panzerler geri dönebilecek miydi? Littbarski'nin ortasını akrobatik bir hareketle tamamlayan Rummennigge ağları bulduğunda, daha uzatmaların ilk devresi bitmemişti.

108. dakika oynanıyordu. Sol kanattan akını sürükleyen Littbarski'nin ortasını hava toplarının hâkimi Horst Hrubesch indirmiş, Klaus Fischer röveşatayı patlatmıştı. Kalan sürede başka gol olmamıştı. Dünya Kupası tarihinde ilk kez seri penaltılara gidiliyordu.

Futbolcular bir bir ağları bulurken, Uli Stielike topu Jean-Luc Ettori'ye nişanladığında avantaj Fransa'ya geçiyordu. Dünya Kupası'nda seri penaltı atışlarında tek kaçıran Alman hâlâ o ya neyse. Six atsa, belki de hiçbir zaman Türkiye'ye gelip Dündar Siz olamayacaktı ya neyse.

Arka arkaya ustalar geçidi yaşanıyor; Littbarski, Platini, Rummennigge hiçbiri hata yapmıyordu.

Bossis'e dur diyen Schumacher, takımına avantajı getirmiş; Hrubesch işi bitirmişti. Sevilla'daki unutulmaz yarı final sonradan filmlere, kitaplara da konu olacaktı.

Image copyrightGETTY

Benim için o kadar özeldi ki bu maç. Özel izinle mücadeleyi izlemiştim. Altı yaşını bile bitirmemiştim. Kendimce Almanyayı tutuyordum. Fakat bir an her şeyi değiştirmişti. O faulden sonra ağlamaya başlamıştım.

Şimdi düşünüyorum da seksenli yıllarda bizim mahallede futbol oynayan her çocuk kaleye geçtiğinde o oluyordu. Bense hiçbir zaman kendime Schumacher dedirtmemiştim!

Schumacher şov

Rövanş için futbolseverler çok da beklememişti. Devler bir sonraki Dünya Kupası'nda yine yarı finalde buluşmuştu. Acaba tarih tekerrür mü edecekti?

Image copyrightGETTY

Dört yıl önceye göre iki takımın da hocaları değimişti. Derwall Türkiye'ye gelmiş, yerine Franz Beckenbauer gelmişti. Michel Hidalgo'dan da bayrağı Henri Michel almıştı.

Panzerler mücadelenin başında Andreas Brehme'nin kullandığı frikikle öndeydi. Unutulmaz futbolcunun sol ayağından bir füze çıkmıştı da Joel Bats adeta “kabul günü” düzenlemişti. Onun hatası olmasa, belki de sonuç çok farklı olabilirdi.

Horozlar dalga dalga geldiyseler de bir türlü Schumacher'i geçemiyorlardı.

Maçın son anlarında oyunu hızlı başlatan file bekçisi, eliyle Klaus Allofs'u görüyor; o da bomboş durumdaki Rudi Völler'i kaçırıyordu. İleri fırlayan Bats'ın üzerinden topu aşıran santrfor ağları bulduğunda maça nokta konmuştu.

2014 Dünya Kupası'nda komşular bu sefer çeyrek finalde buluşuyorlardı.

Image copyrightGETTY

Toni Kroos'un kullandığı serbest atışa kafayı vuran Mats Hummels mücadelenin sonucunu ilan etmişti. Son saniyelerde Karim Benzema'nın sert şutuna tek eliyle hayır diyen Manuel Neuer, turnuvanın en güzel kurtarışlarından birine imzasını atmıştı.

Schumacher 1986'da döktürdüğünde, şüphesiz bir süredir yeryüzünün en iyi kalecisi olan Alman file bekçisi henüz üç aylıktı.

Bakalım devlerin Avrupa Şampiyonası'ndaki ilk randevusu uzun yıllar hafızalardan çıkmayacak bir mücadeleye sahne olacak mı?

Almanya'ya yarı finalde Fransa galibiyetlerinin iyi gelmediğini, onları geçerek oynadıkları iki Dünya Kupası finalini de kaybettiklerini ayrıca anımsatmalı.

Bilançoya bakıldığında, rakiplerine karşı üstün olan Horozlar, Panzerleri en son 1958'de resmî bir maçta yenebilmişti. Artık nefesler tutuldu; Marsilya'daki santra bekleniyor.