Gözlerinizi kapayın.    Transa geçin.        Şu sorunun cevabını zihninizde arayın. “Türkiye’yi nasıl bir lider yönetmeli?” Neden böyle bir soru? ........................... Bloomberg TV’de akşamları Charlie Rose’un program

Gözlerinizi kapayın.    Transa geçin.        Şu sorunun cevabını zihninizde arayın.
“Türkiye’yi nasıl bir lider yönetmeli?”
Neden böyle bir soru?
...........................
Bloomberg TV’de akşamları Charlie Rose’un programlarını fırsat oldukça izliyorum.
Bir bakıma “aydınlar sohbeti...”
Geçenlerde konu “ABD başkanlarıydı.”
Bazı başkanların dönemlerini kitaplaştıran yazarlar da katılmıştı.
Başkanların ilginç özelliklerini anlattılar.
Sürprizlerle de karşılaştım.
Misal...
En “ümitsiz vaka” gözüyle bakılan Hollywoodlu aktör Reagan Beyaz Saray’da başarılarıyla şaşırtmış.
“Kovboy” rollerinden California valiliğine seçilmesi de fazla önemsenmemiş.
Coğrafyası en geniş iki eyaletten biri bile olsa gözden uzak.
Beyaz Saray’a geçince “Kovboydan da başkan mı olurmuş, işte popüler kültürün seçimi” diye bir önyargının gölgesinde başlamış işe.
Fakat zamanla bu önyargılar erimiş.
...........................
Reagan’ı başarıya taşıyan özelliği neydi?
Charlie Rose’un konukları öncelikle bir kelimede birleştiler:
“Özgüven...”
Reagan “özgüveni” nedeniyle “cesurmuş.”
Değişimlere giderken ve çevresine çalışma arkadaşlarını seçerken “tedirgin, tereddütlü, çekingen” olmamış.
Radikal fikirlerin arkasında sağlam durmuş.
Bir sürpriz daha...
Fıstık yetiştiren bir tarımcı olduğu için bizim “fıstıkçı” diye dalga geçerek andığımız Carter’in adı da “en iyi başkanlar” arasında sayıldı.
Clinton’dan “birçok meziyeti dengeli olarak toplayan başkan” diye söz edildi.
Ya Obama?
Büyük değişim iddialarına karşın Obama’ya “özgüven eksikliği” teşhisi koydular.
Belki de “özgüveni yeterince ya da gereği kadar yüksek değil” gibi bir söylemdi.
Oysa...
Obama gerçekten ciddi hamleler yaptı.
Alt gelir gruplarını gözeten bu hamleler arasında “sağlık” en önemli alan.
...........................
Programın ilerleyen dakikalarında sohbet “yeni ABD Başkanı için en çok gerekli olan özellik” tartışmasına kaydı.
Yine aynı sözcük taç giydi; “özgüven...”
Amerika’ya ve dünyaya katkı için başkanın kendine ve söylediklerine güvenmesi gerektiği üzerinde birleşildi.
“Kibir” değil, “özgüven...”
Gerçek anlamda “özgüvenli” lider, “daha demokrat, eleştirilere açık, demokrasideki kurumlara, kuvvetler ayrılığına, hukuk devleti ilkesine” saygılı olur.
...........................
Bir başka psikolojik özellik ikinci sıradaydı; “başkanlık görevini yapmaktan zevk almak.”
Yaptığı işten keyif duymak, zevk almak her meslekte başarının “özsuyudur.”
Başkanlık için de elbette öyle olmalı.
Reagan, Clinton ve tarihteki başka sükse yapmış başkanlar yaptıkları işten keyif almışlar.
Buna karşılık “nereden başıma geldi bu başkanlık denen şey” havasında olanlardan da bahsettiler. (Bizim cumhurbaşkanlarından da keyifsiz olan / olanları hatırlayın.)
...........................
Dikkatimi çekti.
Charlie Rose’un programında gelecek seçimde “başkanın hangi özelliği olmalı” sorusuna tartışmacılardan hiçbiri “dürüst olmalı” demedi.
İması bile olmadı.
Aksi nasıl düşünülebilirdi ki?
İleri demokrasi böyle bir şey...