Bu hedef, Aralık 2022'de düzenlenen biyoçeşitlilik konulu BM zirvesinin kilit başlıklardan biriydi.

Takip altında olan türlerin yaklaşık üçte biri şu anda insan kaynaklı etkenler nedeniyle tehlike altında.

Biyoçeşitlilik nedir ve neden önemlidir?

Biyoçeşitlilik, Dünya üzerindeki yaşamın çeşitlili için kullanılıyor; hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve bakteriler gibi mikroorganizmaları kapsıyor.

Hayvanlar ve bitkiler, insanlara hayatta kalabilmeleri için gerekli olan her şeyi sağlıyor. Bunlara tatlı su, yiyecek ve ilaçlar da dahil.

Ancak bunun için, hayvan ve bitki çeşitliliğinin birlikte çalışması gerekiyor.

Bitkiler doğal çevrenin sağlığı için de çok önemli.

Bitikler, havayı temizlemek, sıcaklıklar artışlarını dengelemek ve iklim değişikliğine karşı koruma sağlamak için olmazsa olmaz nitelikte.

Mangrov bataklıkları ve mercan resifleri, yükselen deniz seviyesi kaynaklı erozyona karşı bir defans görevi görebiliyor.

Çınar veya lale ağacı gibi şehirlerde yaygın olarak bulunan türler, karbondioksiti emmede ve havadaki kir parçacıkları arıtmada hayati bir rol oynuyor.

Mangrov ormanları, su yükselmesi kaynaklı erozyona karşı koruma sağlıyor. Görüntü Filipinler'den...

KAYNAK,GETTY IMAGES

Mangrov ormanları, su yükselmesi kaynaklı erozyona karşı koruma sağlıyor. Görüntü Filipinler'den...

Kaç tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya?

Türlerin zaman içinde evrim geçirmesi ve soylarının tükenmesi doğal bir süreçtir. Şu ana kadar dünya üzerinde yaşamış tüm türlerin %98'i artık yok.

Bununla birlikte, türlerin yok oluşu şu anda bilim adamlarının tahmininden 100 ila 1000 kat daha hızlı gerçekleşiyor.

Sonuç olarak, birçok bilim adamı, insan türünün, Dünya'daki "altıncı toplu yok oluşa" neden olabileceği konusunda uyarıyor.

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), 1964'ten beri tehdit altındaki türleri bir “kırmızı liste” içinde verilendiriyor.

Değerlendirme altına alınan 150 binden fazla türün yüzde 28’inin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu kaydediliyor.

BM'nin IPBES olarak bilinen biyoçeşitlilik kurumu, en az bir milyon bitki ve hayvan türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor.

Bu tehdit türler arasında da büyük değişimler gösteriyor.

Kurbağa gibi kara ve suda yaşayabilen amfibik canlıların yüzde 40’ı tehdit altındayken, örneğin kuşların yüzde 14’ü yok olma tehlikesi altında.

Böcekler ve mantarlar özelinde henüz veri açıklayabilecek kadar çalışma yapılamadı.

Biyoçeşitliliğe en büyük tehditler neler?

bbc grafiği

IPSES son raporunda, aşırı balıkçılık, avcılık, odunculuk ve hasat kaynaklı tehditlere dikkat çekiyor.

2001 - 2021 arasında Dünya üzerinde, 437 milyon hektar büyüklüğünde ağaçlık alan kayboldu. Olgunlaşmış ormanların oluşumu yüzler hatta binlerce yıl sürebiliyor.

Bu nedenle bunun biyoçeşitlilik üzerinde büyük baskı yarattığına inanılıyor.

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Dünya üzerinde biyoçeşitliliğin kaybolduğunu açıklıyor.

Kayıp miktarlarının en fazla olduğu yerler, Latin Amerika ve Karayipler olarak değerlendiriliyor. 1970’ten bu yana buradaki hayvan nüfusunda yüzde 94’e varan azalma tespit edildi.

Bu azalmanın en büyük sebeplerinden biri olarak yaşam alanlarının yok edilmesi gösteriliyor.

Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’ne göre, İngiltere, Avrupa genelinde doğal çevrenin en fazla azaldığı ülkeler arasında yer alıyor.

İngiltere, yüzde 10'luk azalma ile küresel olarak gerilerde yer alıyor.

BM, iklim değişikliğinin artan etkileri ile başa çıkmanın hayvanlar ve bitkiler için giderek daha zor hale geldiği konusunda uyarıyor.

Paris İklim Anlaşması'nın belirlediği düzenlemeler küresel ısınmanın 2 C derecenin altında tutulmasını, sınır hedefin de 1.5 C derece olmasını öngörüyordu.

Dünya Meteoroloji Örgütü'nün (WMO) raporuna göre 2025'e kadar, dünyanın sanayi öncesi seviyelerin 1.5 C derece üzerinde ısınması ihtimali %40 oranında.

BBC grafiği

Ülkeler sorunu çözmek için ne yapmayı kabul etti?

Aralık 2022'de BM'nin biyoçeşitlilik konulu COP15 zirvesinde ülkeler, 2030 yılına kadar kara ve denizlerin yüzde 30'unu koruma alanlarına dönüştürme konusunda tarihi bir anlaşma yapıldı.

Anlaşma, 2030 yılına kadar biyoçeşitliliğin gerilemesini "durdurmayı ve tersine çevirmeyi” ve insanların 2050 yılına kadar "doğayla uyum içinde" yaşamasını hedefliyor.

Anlaşmanın dört ana hedefi bulunuyor:

  • Ekosistemlerin ve türlerin daha fazla korunması
  • Mümkün olduğunca sürdürülebilir bir şekilde kullanılan kaynaklar
  • Doğal kaynakların daha eşit paylaşımı
  • Biyolojik çeşitliliğin korunması için daha fazla mali destek

Anlaşma ile 2030’u milat alan 23 özel hedef daha bulunuyor.

Hükümetler ve özel kuruluşlar, 2030 yılına kadar yılda en az 200 milyar dolar (161 milyar £) vermeyi taahhüt ediyor.

Zengin ülkelerin, daha yoksul ülkelere biyoçeşitlilik projeleri için verdikleri parayı 2030 yılına kadar, yılda 30 milyar dolara çıkarması da önemli hedefler arasında.

Yasal olarak bağlayıcı olmasa da anlaşmaya imza atan ülkeler, biyoçeşitlilik hedeflerine ulaşma yolunda ilerleme kaydetmeyi taahhüt etti.

2022 çerçevesi yeterli olabilir mi?

Yapılan bir araştırmaya göre, 2030 hedeflerine ulaşılabilmesinin güç olduğu şu andan ortaya çıkmaya başladı. İklim değişimi ve yaşam alanı kaybı etkenlerinin hayvan nüfusu üzerindeki baskısının az hesaplandığı görülüyor.

Bilim insanları 600’den fazla tür memeli ve kuş türü üzerinde çalıştı.

Bundan önce yapılan modellemelerin yetersiz kaldığını ortaya çıkardılar.

Bu, biyoçeşitlilik kaybının daha önce düşünüldüğünden daha hızlı olduğunu gösteriyor. Rapor daha etkin mücadele yapılması gerektiğini vurguluyor.