Daha önce gayri resmi ortamlarda birkaç kere görüşen Türk ve Suriyeli dışişleri bakanları Çavuşoğlu ve Faisal Mikdad ilk defa resmi bir şekilde bir araya geliyor.
Toplantıyla ilgili Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Söz konusu toplantıda, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denildi.
Moskova’daki dörtlü görüşmede Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun yanı sıra Suriye Dışişleri Bakanı Faisal Mikdad, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdüllahinyan da yer alıyor.
Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş sırasında muhalifleri destekleyen Ankara ile Şam arasındaki ilişkiler tamamen kopmuştu.
Tarafların arasındaki ilk en üst düzey resmi temas Rusya’nın girişimiyle 28 Aralık 2022’de olmuştu. Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Suriyeli muhataplarıyla başlattıkları görüşmeler kapsamında bazı ilerlemelerin olduğu Ankara tarafından açıklanmıştı.
Akar, Türk basınına yaptığı açıklamalarda, Şam yönetiminin özellikle Suriyelilerin evlerine dönme konusunda Ankara ile işbirliğine yakın olduğunu açıklamıştı.
Bu nedenle, dört dışişleri bakanını toplantısı hem zamanlaması hem de içeriği bakımından dikkat çeken bir özellik kazandı.
Seçimlerden hemen önce gelen görüşme
Çavuşoğlu ve Mikdad’ın Moskova görüşmesinin zamanlama açısından iki önemli unsuru ön plana çıkıyor. Birincisi, bu görüşmenin Türkiye’de kritik cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerden sadece 4 gün önce gerçekleşmesi.
Diplomatik kaynaklara göre, Suriye yönetimi Türkiye ile normalleşme açısından daha somut adımları seçimler sonrasında ortaya çıkacak tabloya göre atmak istiyor. Türkiye’de sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli mültecilerin evlerine geri döndürülmesi konusunun seçim kampanyaları sırasında sürekli gündeme getirilen bir konu olması da Şam’ı bu süreçle ilgili daha temkinli davranmaya ittiği yapılan değerlendirmeler arasında.
Ankara’dan yapılan açıklamalara karşın seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında bir liderler görüşmesi olmaması da seçim takvimiyle bağlantılı bir duruma işaret ediyor.
Şam’ın pozisyonunu geçmişe oranla daha güçlendiren ikinci gelişme ise Arap Birliği'ne yeniden kabul edilmesi oldu. 2011’de başlayan iç savaşta Şam yönetiminin kullandığı orantısız güç ve bir milyonu aşkın sivilin ölümüne neden olan askeri müdahaleler nedeniyle Arap Birliği'ndeki üyeliği dondurulan Suriye, Arap dayanışmasının en önemli merkezlerinden olan birlikteki eski statüsünü kazanmış oldu.
Arap Birliği, Türkiye’nin Irak ve Suriye topraklarında yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkmasıyla bilinen bir örgüt. Suriye’nin Türkiye ile bundan sonraki süreçte yapacağı müzakereler açısından bu örgütün desteğini alması önemli bir kazanımı olarak değerlendiriliyor.
Gündemde hangi başlıklar var?
Ankara’nın gündeminde üç önemli başlık bulunuyor. Bunların en başında terörle mücadele konusu geliyor. Türkiye, özellikle Fırat’ın doğusunda kontrolü elinde bulunduran Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) Suriye’yi bölmek amacında olduğunu, ABD ile sürdürdüğü askeri ve siyasi ortaklığı da bu amaçla kullandığını düşünüyor.
YPG’nin, ABD ve AB tarafından terör örgütü ilan edilen PKK’nın Suriye kolu olduğunu, bu nedenle terörist olarak değerlendirilmesini savunan Ankara, Şam ile bu konuda işbirliği yapma arayışında olduğunu saklamıyor.
Suriye ise bu konuda herhangi bir işbirliğine girişmeden önce topraklarında yer alan Türk askerinin çekilmesi koşulunu öne sürüyor. Türkiye bunun olamayacağını, Türk askerinin çekilmesi durumunda boşluğun Suriye ordusu tarafından değil terör örgütleri tarafından doldurulacağını savunuyor.
Tarafların bu konudaki farklı tutumlarına karşın güvenlik alanında nasıl bir işbirliği sağlanabileceğine ilişkin görüşmeler yaptıkları biliniyor. Türkiye ile Suriye, 1999’da PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Şam’dan çıkartılması sürecine Adana Protokolü adı verilen bir işbirliği zemini hazırlamışlardı.
Ancak koşulların son 10 senede tamamen değişmesi ve bölgenin DAEŞ dahil başka radikal terör unsurlarını da barındırmıyor olması nedeniyle bu protokolün güncelliğini yitirdiği Ankara tarafında seslendiriliyor. Siyasi alanda uzlaşı adımlarını atmak için güvenlik protokollerinin sağlanmış olması tarafların üzerinde durduğu önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Suriyelilerin geri dönüşü de masada
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, görüşmeden bir gün önce Türk basınına yaptığı açıklamalarda, savaştan kaçan Suriyelilerin ülkelerine geri dönmesinin masaya getireceği önemli unsurlar arasında olduğunu kaydetti.
“Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerini görüşüyoruz ama bunların dönebilmesi için de zeminin hazırlanması gerek,” ifadelerini kullanan Bakan Çavuşoğlu, resmi kayıtlara göre sayıları 3,6 milyonu bulan Suriyelilerin peyderpey dönüşünü sağlayacak bir programa ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Bakana göre geri dönüş için öncelikle Şam yönetimi ile işbirliği gerekiyor. Aynı zamanda geri dönüşü takip etmesi ve insani yardımların organize edilmesi için BM ve ilgili ajanların sürece katılması ayrıca Avrupa Birliği’nin de devrede olması gerekli unsurlar.
“Rejim genel anlamda Suriyelilerin dönmesini istiyor. Ama önemli olan güvenliğin sağlanması. Rejimin bunu sağlayacak kapasitesi yok maalesef,” diyen Çavuşoğlu, rejimin çıkardığı aflarla geri dönecek Suriyelilerin kötü muameleye tabi olmayacağı güvencesi verdiğini anımsattı.
Ancak Çavuşoğlu’na göre Türkiye’deki tüm Suriyelilerin geri döneceğini iddia etmek yanıltıcı. Bakan, “Yüzde yüzünün döneceğini söylemek doğru olmaz, yanıltıcı olur. Vatandaşlık alan var, statüleri olan var. Ama epeyce geri dönmesi gereken Suriyeliler de var” ifadelerini kullandı.
Uluslararası hukuka göre mülteciler zorla ülkelerine geri döndürülemiyor. Geri dönüşler güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde gerçekleşmeli.
Siyasi süreç canlanır mı?
Ankara’nın Şam’dan talepleri arasında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararınca işletilmesi gereken ancak şu ana kadar ilerleme sağlanmamış olan siyasi sürecin canlandırılması da var.
BM kararına göre Şam yönetimi, muhalifler ve sivil toplumun oluşturduğu 150 kişilik komite ve onun altında oluşturulmuş 45 kişilik anayasa yazım komitesi, Suriye’de iç savaşın siyasi yollarla sonlanmasını sağlayacak bir çalışma içinde. Ancak Şam yönetiminin engellemeleri nedeniyle komiteler anlamlı bir ilerleme kaydedemediler.
Türkiye, Suriye yönetimiyle yürüttüğü sürecin muhaliflerin aleyhine bir sonuç yaratmayacağı güvencesini veriyor, ancak Şam tarafından bu siyasi sürece canlılık kazandıracak bir adım henüz gelmedi.
Şam’ın Arap Birliği'ne geri dönmüş olması, Türkiye’de hem iktidar hem de hükümete gelmek isteyen muhalefetin Suriyelilerin geri dönüşü için müzakere etmeye hazır olması da bu isteksizliğin nedenleri arasında görülüyor.
Diplomatik çevrelerde yapılan değerlendirmeler, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin iktidarını zayıflatacak herhangi bir adım atmaya yanaşmayacağına işaret ediyor.