Almanya Başbakanı Angela Merkel koronavirüsün yayılmasının engellenmesine ilişkin olarak Çarşamba akşamı televizyondan halka seslenerek "Durum ciddi, siz de ciddiye alın" mesajı verdi. Ludwigsburger Kreiszeitung'daki yorumda Merkel'in konuşmasının getirilen kurallara uyulması yönünde son bir uyarı olduğuna dikkat çekiliyor.

"Angela Merkel alışılmadık televizyon konuşmasında durumun ciddiyetine işaret ederek herkesten kaçınabilecekleri her türlü sosyal temastan vazgeçmelerini istedi. Almanya krizde doğrudan belirleyici bir döneme girdi. Herhangi bir zaman değil. Şimdi. Nüfusun bir bölümünün ciddiyetsizliği göz önünde bulundurulunca, Almanya'nın Avrupa'nın diğer ülkeleri İtalya, Fransa, Avusturya ve İspanya'yı vuran sert önlemden sıyırması bir mucize olur: Sokağa çıkma yasağı. Her şeyin tamamen kapatılması. Merkel'in konuşması son bir uyarı gibiydi. Şimdi gerçek bir disiplin bekleniyor. Herkesten."

Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung'daki yorumda da koronavirüs ile ilgili önlemler ele alınıyor.

"Geçen haftalardan nasıl dersler çıkarıldı? Birincisi, alınan sert önlemlerin henüz virüsün yayılmasını engellememiş olması. İkincisi de, diğer ülkelere kıyasla Almanya durumu daha iyi kontrol altında tutuyor gibi görünmesine rağmen, yönetimdekilerin daha önce başka yerlerde cesaret edilen uygulamaları takip etmeye kendilerini mecbur hissetmeleri. Şimdi burada da mağazaların kapatılması gerekiyor. Bir hafta kadar önce Trump, ABD sınırlarını Avrupalılar için kapattığı zaman öfke büyüktü. Şimdi Almanya ve Avrupa Birliği de, sınırdan içeriye Avrupalı olmayanları almayacak. Bu adımlar geç ama doğru değil mi? Evet. Normal zamanlarda siyasilerin farklı tavsiyeler, çıkarlar ve öncelikler arasında bir denge gözetmesi gerekir. Şimdi sağlığa sadece öncelik değil mutlak öncelik vermeleri sonucu her şeyi arka planda bıraktılar. Eğer bunu yapıyorlarsa da, düşünülebilecek en sert şekilde yapmalılar."

Frankfurter Allgemeine Zeitung'daki yorumda koronavirüs krizi sırasında merkez bankalarına düşen rol irdeleniyor.

"Şu sıralar yaşanan en büyük iktisadi tehlike, kaçınılmaz olan ekonomik krizin sadece hafif bir resesyon ile sınırlı kalmayıp uluslararası bir finans krizine dönüşmesi. Bu nedenle de bu günlerde, finans sistemine likidite sağlayabilmek için merkez bankalarından diğer kurumlara kıyasla hızla gereken parayı hazır edebilmeleri bekleniyor. Bu geçici ama gerekli bir siyaset, tek başlarına krizden çıkış için çaba gösterirlerse, merkez bankaları fazla zorlanırlar. Burada hükümetlerden de beklentiler var. Siyasiler insan sağlığı konusundaki zorlukları aşmak için ne kadar iyi çaba gösterirse, ekonomik yükler de daha az olacak."

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson Salı günü gerçekleştirdikleri video konferansta Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeleri ve sığınmacı sorununu ele aldı. Frankfurt Oder'de yayımlanan Märkische Oderzeitung'daki yorumda Erdoğan'ın sığınmacılara yönelik tavrı eleştiriliyor:

"Türkiye'nin iç savaştan kaçan 3 milyon 600 bin Suriyeli sığınmacı ile ağır bir yük taşıdığı ve bunun için gereken her türlü yardımı hak ettiği konusunda hiçbir şüphe bulunmuyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müttefiklerinden yardım ve para alabilmek amacıyla şantaj yapmak için isyancıların bulunduğu İdlib bölgesinde yaşanan krizle birlikte mültecileri Avrupa'ya doğru yürüyüşe geçirmesi utanç verici bir oyundu. Angela Merkel ve Emmanuel Macron ile yapılan video konferansta iki unsur dikkati çekti: Biri Brexit İngilteresi'nin (Başbakanı) Boris Johnson'ın katılımı ve diğeri Erdoğan'ın NATO üyesi olarak kalmak istediğine yönelik vurgusunu Merkel'in ifade etmesiydi. Bu sözlerin sadece daha önce Erdoğan'a Suriye'deki macerası için NATO yardımına güvenemeyeceği ifade edilmiş ise anlamı var. Bu da takdire şayan bir açıklama."