Polonya'nın Katowice kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi dün bir kurallar kataloğunun kabul edilmesi ile sona erdi. Neue Osnabrücker Zeitung iklim zirvelerinin ihtiyaca cevap veremediği görüşünü savunuyor:

"Geleceğin en önemli sorunlarından biri olan küresel ısınmayla mücadele etmek yerine atmosferin ısınmasını yönetmekle vakit geçiriliyor. Kapanış bildirisi hazırlanmış olmasına bile sanki zirveler dünyayı kurtarmak için değil de konferans olsun diye tertiplenmiş gibi seviniliyor. Ehemmiyetsiz bir ifadenin saatlerce tartışılmış olması her şeyi anlatmaya yeter. Bangladeş'te yaşayanlar açısından dünya iklim raporunun ‘memnuniyetle' karşılandığının' mı, ‘rapordan bilgilenildiğinin' mi ya da raporun ‘zamanında tamamlanmasının memnuniyet verici olduğunun' mu hiçbir önemi yoktur. Bangladeş'teki insan iklim değişikliği karşısında ne yapılabileceğini, ne kadar yardım alınabileceğini ve sanayi ülkelerinin yükümlülüklerine sahip çıkıp çıkmadıklarını bilmek ister.”

Stuttgarter Zeitung gazetesini iklim zirvelerinde zorla mesafe kat edilebilmesini eleştirdiği yorumu özetle şöyle:

"Zar zor küçük çaplı ilerleme kaydedilen iklim zirveleri her ne kadar önemli olsa da iklim değişikliğinin frenlenmesinde bundan sonraki adımlar konferans salonlarında değil, 200 dolayındaki dünya ülkesinde atılacaktır. Küresel ısınma ile mücadele her yerde zor geçecektir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un akaryakıt vergisini arttırma girişimine sarı yeleklilerin gösterdiği direniş, müreffeh Avrupa'da da ilerleme kaydetmenin kolay olmayacağını gösterdi. Almanya'da protesto eylemleri yapılmıyor ama ulusal iklim hedefleri açısından son derece önemli olduğu halde, linyit kullanımının sonlandırılmasına bile bir türlü karar verilemiyor.”

Die Welt gazetesi 2018 yılı iltica rakamlarını konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Koalisyon anlaşmasında yıllık iltica başvurularının 180 bin ila 220 bin arasında olması öngörülmekteyken, 2018 yılında başvuruların sayısı 166 bini geçmedi. Sanki göç koalisyon kararlarıyla yönlendirilebilirmiş ve üst sınır tartışmaları panik yaratmak için başlatılmış gibi. İstatistiklerin ardındaki gerçek dile getirilmiyor: Avrupa'daki mülteci adaylarının sayısı sınır kontrolleri artırıldığı, Avusturya Balkan rotasını kapattırdığı, Avrupa Birliği göçmenlerin Yunan adalarına geçmesini önlemesi karşılığında Türkiye'ye para yardımı yaptığı ve İtalya Kuzey Afrika'nın muktedirleriyle anlaşmaya vardığı için azalıyor.”

Frankfurter Rundschau gazetesinin Alman iltica politikasını konu alan yorumunda mültecilere uygulanan önlemlerin sertleştirilmesi eleştiriliyor:

"Alman politikacıları mültecileri yıldırmak için dar görüşlü ve insani olmayan yeni kurallar icat etmekte pek yaratıcı olabiliyorlar. İçişleri Bakanı Horst Seehofer'in sınır dışı uygulamasını daha da kolaylaştırıp, sınır dışı edileceklerin gözaltına alınmasını öngören direktifleri kimseyi şaşırtmıyor. Bütün eyalet yönetimlerinin belli bazı mültecilere yapılan sosyal yardımların azaltılmasını istemesi ise, ilticadan caydırma politikasının siyasi parti sınırı tanımadığını gösterir. Eskimiş Dublin kurallarına göre bir Avrupa ülkesinden diğerine gönderilmek yerine Almanya'da kalmak isteyenler olabilir. Almanya buna imkân tanıyamayacak kadar zavallı bir ülke değildir.”

DW, ap, dpa/AG,BÖ

© Deutsche Welle Türkçe