Afganistan'dan çıkıp, Pakistan ve İran sınırlarını geçebilen göçmenler, yaklaşık iki bin kilometrelik yolun ardından Türkiye sınırına ulaşıyor. Çetin coğrafyayı bazen araçla, bazen yürüyerek, çoğu zaman aç ve susuz geçen göçmenler, Türkiye topraklarına geçince bir nebze de olsa rahatlıyor. Ancak vardıkları yer Türkiye'nin doğusu ve daha gitmeleri gereken uzun bir yol var.

Günde 2 bin olan göçmen geçişi 300'ün altına düştü

Kabil'den çıkan bir göçmen, Avrupa'ya gitmeyecekse geçtiği son sınır, İran-Türkiye sınırı oluyor. Son zamanlarda sınırda alınan önlemler ve örülen duvar, kaçakçıların işini hayli zorlaştırıyor. İran sınırından geçen göçmen sayısı bundan kısa bir süre önce günde iki binlere ulaşmışken, şimdilerde 300'ün altına düştü. Sınırda bu kadar güvenlik önlemi alınması, kaçakçıları da sürekli yeni rotalar bulmak zorunda bırakıyor. Yakalanmaları hem göçmenler hem de kendileri için büyük risk. Yakalanırlarsa göçmenler geri gönderiliyor, kaçakçı ise cezaevine atılıyor. Bir göçmenin Türkiye içinde yakalanıp sınır dışı edilmesinin maliyeti yaklaşık 8-10 bin lira. Türkiye hükümeti son zamanlarda göçmenleri ülkeye giriş yapmadan, sınırda engellemeye odaklı bir sınır güvenliği politikası izliyor. Sadece İran sınırında 2021 yılında yaklaşık 70 bin göçmenin Türkiye'ye girişi bu şekilde engellendi.

Türkiye'ye şifreli giriş

İran'daki kaçakçılık organizasyonu ilginç bir şifreleme sistemi ile çalışıyor. Tahran'dan Khoy kentine gönderilen göçmenler, burada 30-40 kişilik gruplara ayrılıyor. Ayrılan her gruba "Tufan, Rıza, Osman, Hacı" gibi farklı şifreler dağıtılıyor. Bu şifreler, aynı zamanda Türkiye sınırında bekleyen her kaçakçıya da gönderiliyor. Gruplar Türkiye sınırına geldiğinde, her kaçakçı şifreyi söyleyip, kendi grubunu diğer göçmenlerden ayırıyor. Ayrılan göçmenler, kendi kaçakçılarının bindiği atın peşinden giderek, Türkiye sınırını geçiyor.

Ahırda "misafir" ağırlama

Türkiye'ye geçebilen göçmenler, önce sınırdaki köylerde bekletiliyor. Kaçakçı jargonundaki "misafir" terimi de buradan geliyor. Ancak uzun ve zor yoldan gelen "misafir", düşündüğünüz gibi ağırlanmıyor. Köylerde genellikle ahırlarda tutuluyorlar, "misafir"e ekmek ve su dışında bir ikramda da bulunulmuyor. Ahırda bir veya iki gün tutulan "misafir", yol kontrolünün olmadığı zamanlarda kapalı kasa kamyonetle Van'ın merkezine getiriliyor. Seyahat sırasında önce gözcülük yapan araç yola çıkıyor. Bu araç yolda kontrol olmadığını bildirince asıl kamyonet köyden hareket ediyor. Gözcü aracı yolda bir kontrole rastlarsa, 2-3 kilometre geriden gelen kamyoneti uyarıp, geri dönmesini sağlıyor. Van merkezine kadar bu şekilde getirilen göçmenlerin karşılaştıkları zorluklar burada da bitmiyor.

Parası biten göçmenler şok evlerinden atılınca Van'dan gidene kadar kırsal bölgelerdeki tünellerde ve su kanallarında yatıyor.

Parası biten göçmenler "şok evlerinden" atılınca Van'dan gidene kadar kırsal bölgelerdeki tünellerde ve su kanallarında yatıyor. 

Şok evlerinin şifresi: Xarpag

Van, İran'ın Khoy kenti ile birlikte göçmen kaçakçılığının toplama merkezi, yani kilit noktalarından biri. Kentin ara sokakları, barındırdığı yabancı nüfus bakımından İstanbul Aksaray'ı anımsatıyor. Sokaktaki hemen herkes, "Xarpag" kelimesinin anlamını biliyor. Xarpag, Farsça "istirahat evi" anlamına geliyor. Ancak, bu kelime de kaçakçı jargonunda kullanılan bir şifre. Kaçakçılar, göçmenleri sakladıkları evlere kendi aralarında "Xarpag" diyor. İran sınırından alınan göçmenler bu evlere getiriliyor, kapılar dışarıdan kilitleniyor ve içeridekilerin kimseyle temas kurmasına izin verilmiyor. Evlerin diğer ismi ise "Şok evleri". Evlerde 30 ile 200 arasında göçmen kalıyor. Kaldıkları gün başına kaçakçılara 30 ila 50 lira para ödüyorlar. Parası biten göçmen ise evden atılıp, kaderine terk ediliyor. Evden atılan göçmen Van'dan gidene kadar kırsal bölgelerdeki tünellerde ve su kanallarında yatıyor. Güvenlik güçleri sık sık bu evleri bulup operasyon düzenliyor. Van'ın kırsal mahallelerinde son iki hafta içinde tespit edilen 67 şok evi iş makinalarıyla yıkıldı. Kaçakçılar da bunun üzerine şok evlerini şehrin arka sokaklarında bulunan binalara taşımaya başladı. Van'da halen kaç tane şok evi bulunduğu bilinmiyor.

Göçmenler, güvenlik güçlerinden saklanmak için kırsaldaki bu tür tünellerden de yararlanmaya çalışıyor.

Göçmenler, güvenlik güçlerinden saklanmak için kırsaldaki bu tür tünellerden de yararlanmaya çalışıyor.

Güzergâhlar da değişti

Daha önce, Van'dan batıya doğru gittiğinizde gruplar halinde yürüyen binlerce göçmen görebilirdiniz. Şimdi ise yollarda hiç görülmüyorlar. Bunun sebebi kaçakçılık yollarının değiştirilmesi. Şok evlerindeki göçmenler, kamyon kasasına bindiriliyor ve farklı yollarla batıya gönderiliyor. Diğer yönteme göre ise, minibüslere bindirilen göçmenler iki ayrı grup halinde Van Gölü'nün iki yakası olan Erciş ve Gevaş ilçelerine götürülüyor. Kuzeyde Erciş, güneyde Gevaş ilçelerine bırakılan göçmenler, kontrol noktası olan yerlerde tarla ve dağlık alandan yürüyerek Van Gölü'nün batısındaki Bitlis'in Tatvan ilçesinde buluşuyor. Tatvan'da başka kaçakçı grubu devreye giriyor. Göçmenlerin bir kısmı Muş'tan Malatya'ya, diğer kısmı Bitlis'ten Diyarbakır'a götürülüyor. Kontrollerin daha az olduğu Malatya ve Diyarbakır'a varan göçmenler, buradan başka grupların kontrolünde otobüslerle batı illerine gidiyor. Üçüncü rota ise Van'ın Çarpanak adasından teknelere bindirilen göçmenler, gölden geçirilerek Reşadiye ve Hizan ilçelerine bırakılıyor. Geçen yıl Van Gölü'nde batan ve 61 kişinin öldüğü tekne de bu güzergâhı kullanıyordu.

Çoğunun hayali Avrupa

Taliban öncesi Afganistan'dan gelenlerin önemli kısmı kötü yaşam koşulları ve ekonomik sebeplerle kaçıyordu. Uzmanlara göre, şu anda kaçanların önceliği özellikle Türkiye'ye gelmek değil, kendilerini güvende hissedebilecekleri, tehlike olmayan bir yere gitmek. Nihayetinde daha iyi şartlarda bir yaşam sürdürebilecekleri bir yere, yani Avrupa'ya varmak istiyorlar. Bunun için de Türkiye'de çalışmak, para biriktirmek ve başka kaçakçı grupları bulmaları gerekiyor. Türkiye'ye girdikten sonra genelde İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlere gidiyor. Avrupa'ya gitmeleri için başka çareleri de yok. Avrupa'ya gitmenin çok ciddi bir bedeli var. İsteyen sahte pasaportla, isteyen deniz yoluyla götürülüyor. Avrupa'ya geçişin en garantili yolu kaçakçılara daha fazla para ödeyip İtalya'ya gitmek.

İtalya tarifesi 12 bin dolar

İtalya kıyılarına çıkmak isteyen göçmenler, bu kez İstanbul'dan başka bir kaçakçı grubu ile iletişime geçiyor. Temasa geçilen yeni kaçakçılar İstanbul'da yaşayan Iraklı Kürtlerin yönettiği bir grup. Biz de bir tanıdık referansıyla İstanbul'daki kaçakçıyla iletişim kuruyoruz. Görüşme her zaman olduğu gibi WhatsApp üzerinden yapılıyor. Kaçakçıyı arayan referansım, Suriyeli bir Kürt olduğumu ve Avrupa'ya gitmek istediğimi söylüyor. Kaçakçının sorduğu sorulardan gizliliğe çok önem verdiği anlaşılıyor. Iraklı kaçakçı, mültecileri büyük bir kuru yük gemisi ile gönderdiklerini, gemilerde yüzlerce kişi olduğunu ve güvenli bir şekilde İtalya'ya teslim edileceğimizi iletiyor. Ona göre, kara sularına girdikten sonra İtalya zaten beni mülteci olarak almak zorundaymış. Bu seyahatin bedelini sorduğumda ise, "12 bin dolar" cevabı geliyor. Dolandırılmamak için geminin içinden fotoğraf veya video istediğimde, talebim nazikçe reddediliyor.

Taliban'dan kaçanlar henüz ulaşmadı

Artık kaçakçılar da göçmenler de eskisi kadar rahat değil. Sınır geçişleri azaldı ancak hâlâ devam ettiği biliniyor. Bunun en önemli kanıtı ise neredeyse her gün Van'daki şok evlerine yapılan operasyonlar. İran'ın Khoy kenti ve çevresinde Türkiye'ye geçmek için bekleyen 20 binden fazla göçmen olduğu belirtiliyor. Görüştüğüm güvenlik kaynakları da bu bilgiyi doğruluyor. Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesi üzerine yola çıkan göçmenler de henüz İran'a varmadı. Güvenlik uzmanları bunların da gelmesi ile Türkiye sınırına ciddi bir yığılma olabileceğini belirterek, tedbirlerin kesintisiz devam etmesi gerektiği görüşünde. Geçmişte yılda 50 bin civarında göçmenin yakalandığını ifade eden güvenlik uzmanları, bu sayının 2019'da 454 bine çıktığını belirtiyor. Bölgede görev yapan bir askeri yetkili ise göçmen kaçakçılığından elde edilen milyonlarca dolar kara paranın kayıt altına alınmadan transfer edildiğini belirtiyor. Askeri yetkiliye göre, hiçbir ülke bu kaçakçılık ağını tek başına çökertemez.

Bazen yıkılmış şok evlerinde göçmenlerden iz olarak geriye sadece kimlikleri kalıyor.

Bazen yıkılmış "şok evlerinde" göçmenlerden iz olarak geriye sadece kimlikleri kalıyor.

534 kilometrelik duvar inşa ediliyor

Türkiye'nin İran'la 534 kilometrelik sınırı Iğdır'dan, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesindeki Irak sınırına kadar uzanıyor. Sınırın 295 kilometrelik bölümü Van'da bulunuyor. Sınırın 90 kilometrelik bölümüne duvar inşa edildi. Aras Nehri'nden başlayan duvar, Gürbulak ve Doğubayazıt'a, oradan Tendürek Dağı'na kadar devam ediyor. Duvarın Van bölümü ise Tendürek Dağı'ndan, Çaldıran ilçesi Soğuksu Köyüne kadar tamamlandı. Sonraki aşamada ise Özalp, Saray ve Başkale sınırlarına 290 kilometrelik daha duvar örülecek. Duvar, son olarak Hakkâri'ye kadar uzatılacak. Bu şekilde İran sınırı, Irak sınırının birleşim noktasına kadar tamamen duvarla kapatılmış olacak. Ancak uzmanlar, duvarın göçü tamamıyla önleyeceği görüşünü gerçeğe yakın bulmuyor.

Sonu ölüm olsa bile…

Peki, bu kadar tehlike ve alınan önlemlere rağmen bu insanlar neden göç etmeye devam ediyorlar? Çünkü hepsinin hayali insanca bir yaşam sürmek. Bunun için de bu insanlık dışı yolculuğa katlanmak zorundalar. Ancak hepsi hayal ettikleri gibi hedeflerine ulaşamıyor. Kimi sınırdan geçerken donarak, kimi boğularak, kimi de trafik kazasında ölüyor. Daha sonra da Van'da, Türkiye'nin en büyük mülteci mezarlığında, isimsiz mezar taşlarının altına gömülüyorlar. Ne mezar taşlarında isimleri ne de onları tanımlayacak bir ibare var. Belki çıktıkları yolda onları uğurlayanların bile öldüklerinden haberleri yok. Sayıları her geçen gün artan bu isimsiz mezarlar yine de onları yolundan edemiyor. Sonu ölüm bile olsa hayallerine kavuşmak için bu yola çıkmaya devam ediyorlar.