Onlardan sadece uzlaşmaları bekleniyordu ve uzlaştılar. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) şimdi artık koalisyon görüşmelerine geçebilecekler – tabii SPD parti kongresi 9 gün içinde bu uzlaşmaya onay verirse.

Şimdi artık bir paket ortaya çıkmış durumda. Bu paket olası bir hükümet programının ilkelerinde bir uzlaşma gibi değil de, sanki koalisyon sözleşmesinin taslağı görünümünde adeta. SPD lideri Martin Schulz "Birlikteliğimizi yenilemek istiyoruz" dedi. Merkel ise bu uzlaşmayı "Almanya'da önümüzdeki 10 ilâ 15 yıl içinde de iyi bir yaşam sürdürebilmemizin" ön şartı olarak niteledi. 

Üç parti de tavize yanaştı

Ön görüşmeler sonrasında ortaya beklenildiğinden daha kapsamlı bir belge çıktı. Bu belgede hangi partinin hangi noktada taviz verdiği tam anlamıyla belli oluyor. Belgede sürprizli bölümler de var. "Avrupa" ve "Avrupa politikalarında yeni açılımlar" kapsamında önemli sinyaller veriliyor ve bu konu arka sayfalarda kalmıyor bu defa. Dış politika ise daha geride kalıyor. Ancak yine de bu bölümde Yemen'de iç savaşa taraf olan ülkelere silah ihracatlarının nihayet sona erdirileceğine ilişkin taahhüt yer alıyor.   

Sığınmacılar konusu ise dikkat çekici bir biçimde dar bir çerçeveye sığdırılmış. Örneğin "sığınma", "göç" konusu içinde ele alınıyor. Sığınmacıların ailelerini yanlarına, Almanya'ya getirme konusu ise prensipte onay görüyor ama sınırlama olacağına işaret ediliyor.

Federal Cumhurbaşkanı'nın rolü hiç bu kadar önem kazanmamıştı

Koalisyon ön görüşmelerinin sonuncu gününe kadar Federal Cumhurbaşkanı'nın oynadığı rol ise dikkat çekiciydi. Bugünkü uzlaşmanın oluşmasında gerekli baskıyı Federal Cumhurbaşkanı oluşturdu. Bu da fazla etki gücü olmadığı gerekçesiyle çoğu kez burun kıvrılan bu makamın önemini artırmış oldu. Nitekim Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yeni yıl kabul toplantısında ön görüşmeleri sürdüren taraflara, "Tüm gözler partilere ve onların liderlerine çevrilmiş durumda. Herkes görüşmelerden ne çıkacağını ve çıkması gerektiğini merak ediyor ve bunda da çok haklılar" şeklinde uyarı niteliğinde sözler sarfetmişti. CDU lideri Merkel ile kabine üyeleri ve SPD lideri Martin Schulz bu sözleri dikkatle dinlemişti. 

Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier Perşembe günü de, CDU, CSU ve SPD'nin sadece kendi tabanlarına ve kendi siyasi geleceklerine karşı sorumluluk taşımadıklarını, Avrupa ve ulaslararası politikalar konusunda da sorumlu olduklarını hatırlattı. Almanya Cumhurbaşkanı bundan iki ay kadar önce "Jamaika" adı verilen dörtlü koalisyon görüşmeleri başarısızlığa uğradığında da, "Siyasi sorumluluk üstlenmeyi seçmenden talep edenler, bu sorumluluktan kaçamazlar" ifadesini kullanmıştı. Bu cümle bu hafta da geçerliliğini korudu. Merkel, Schulz ve Seehofer'in uzlaşmadan başka seçenekleri de kalmamış oldu. 

Birkaç engelin daha geçilmesi gerekiyor 

Berlin'deki uzlaşmanın bir ara aşamaya ulaşılmış olmaktan daha fazla bir anlamı da yok. Eğer Almanya'da eylül ayının sonundan bu yana yeni hükümetin kurulması için yürütülen çaba bir engelli koşuya benzetilirse, o zaman ön görüşmelerde sağlanan uzlaşma SPD'nin 21 Ocak'ta düzenleyeceği parti kongresine kıyasla küçük bir engelin aşılması anlamını taşıyor. Ve bu engel de geçilirse, işte ancak o zaman koalisyon görüşmelerine geçilebilecek.    

Şu noktayı tekrar etmek gerek: Alman anayasasında aslında koalisyon görüşmeleri ya da ön görüşmeler gibi kavramlara yer yok. Şu anda Almanya'da koalisyon hükümetini oluşturma konusunda yaşanan dramatik durum, SPD'nin parti kongresinden sonraki resmî koalisyon görüşmeleri sürecinde de devam ettirilmemelidir. Çünkü Almanya'nın federal seçimlerden neredeyse dört ay sonra artık bir açılıma, bir sinyale ihtiyacı bulunuyor. Yüz günden fazla bir süredir halk bunu bekliyor. Partilerin sadece uzlaşma sağlaması gerekiyordu. İşte bu cuma günü bazı sürprizlerle birlikte bu sinyal verilmiş oldu.

© Deutsche Welle Türkçe