‘Kaş yapayım derken göz çıkarmak’ deyiminin uluslararası arenada da karşılığı olduğunu bilir misiniz?   Osmanlı en iyi bunu bilirdi.   ‘Zafere ulaştım’ sanır ve iki metrelik kazanca sevinirken yüzbinlerce kilometrelik yurt

‘Kaş yapayım derken göz çıkarmak’ deyiminin uluslararası arenada da karşılığı olduğunu bilir misiniz?
 
Osmanlı en iyi bunu bilirdi.
 
‘Zafere ulaştım’ sanır ve iki metrelik kazanca sevinirken yüzbinlerce kilometrelik yurt parçasının kopmasını da kaybede kaybede öğrenmişti Osmanlı...
 
Bazen birisi kendisiyle ittifak kurarken diğerleri karşısına çıkan, bazen de bir bakmışsın yerleri değişmiş, aydınlarının ‘düvel-i muazzama’ diye andığı ülkelerin danışıklı dövüş yaptığını da öğrenmişti Osmanlı...
 
Dışarıdaki kayıpların içerideki kargaşalar sonucunda meydana geldiğini, birbiriyle bağlantısız görünen dahili ve harici gelişmelerin bal gibi iç içe geçmiş bulunduğunu da...
 
İddia ettiğimiz üzere ‘Osmanlı mirasçısı’ olsaydık tarihimizin inişli çıkışlı olaylarının sebep ve sonuçlarını bilir ve onlardan çıkardığımız derslerle çok sık oyuna geldiğimiz oldu-bittilerden uzak dururduk...
 
‘Tarih’ dersi notumuz sıfır, bâri hiç değilse günümüzde cereyan eden gelişmelerden ders çıkartabilsek...
 
Mesela Ukrayna’dan...
 
Ukrayna’da neler yaşandığını hatırlayalım: Kitleler yönetimden huzursuzluklarını başkent Kiev’deki ‘Meydan’dan yayılan gösterilerle ifade ettiler... Uzun süren kargaşa ortamı zaten kırılgan olan iç-barışı biraz daha zedelediği gibi ülke ekonomisini de perişan hale getirdi... Ekonomik sıkıntılar büyüyüp herkesi rahatsız etmeye başlayınca gösterilerin çapı da büyüdü...
 
Göstericilere, biri, “Bu işin sonunda Ukrayna parçalanır, önce Kırım bölgesi, sonra da ülkenizin doğusu tehlike altına düşer” deseydi, arkalarında ABD ile AB desteği olduğunu, NATO’nun böyle bir oldu-bittiye asla izin vermeyeceğini düşünen kalabalıklardan herhalde ‘komplocu’ damgası yerdi.  
 
Onların beklentisi, sokaklar olarak yönetimi dize getirdikten sonra, Batı’dan gelecek yardımlarla bir ve bütünlük içerisinde daha demokratik bir yönetim oluşturmaktı.
 
Hâlâ öyle olmasını bekleyenler vardır; umarım öyle de olur...
 
Ancak şimdilik durum çok farklı: Otobüslere doldurarak oraya sevk ettiği kendi vatandaşlarıyla Kırım’daki Rus nüfusu biraz daha kalabalık hale getiren Putin, Batı’ya ‘Şah’ çekmiş bulunuyor... Kırım bir hafta sonra referandumda ‘Rusya Federasyonu’na katılmayı’ oylayacak...
 
NATO saldırır mı? ABD İran’a koyduğu ambargo benzeri yaptırımlar koyar mı? Göreceğiz...
 
Osmanlı yaklaşık 160 yıl önce Ukrayna’nın bugün yaşadıklarına benzer bir olayın tarafıydı. ‘Kırım Savaşı’ olarak tarihimize geçen ve kâğıt üzerinde zaferle biten mücadele, daha önce direndiği pek çok yanlışlığa, Osmanlı’nın kapılarını açmasıyla sonuçlanmıştı: Savaşı birlikte yürüttüğü müttefiklerinin baskısıyla ‘Düyun-u Umumiye’ idaresinin kurulmasına ve bir tür ‘yarı-sömürge’ haline gelmesine yol açacak ilk büyük dış borcu Kırım Savaşı yüzünden almak zorunda kaldı Osmanlı.
 
Pek çok toprağını da bu arada kaybetti.
 
Kazandım sanırken kaybetmeyi, müttefik bildiklerinin düşman bellediklerinden farkı bulunmadığını, dışarıyla baş edememesinin içeride yaşadığı alt-üst oluşlarla yakından ilintili olduğunu, başka pek çok tarihi olaydan biliyordu zaten, ama Kırım Savaşı sırasında bir kez daha yaşayarak öğrenmişti Osmanlı.
 
Ukraynalılar ise şimdi öğreniyorlar...
 
Peki biz biliyor muyuz?
 
Biliyor olsaydık, şu günlerde yaşadıklarımızı yaşar mıydık sanıyorsunuz?