Türk Nöroloji Derneği bünyesindeki Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu tarafından düzenlenen Nöropatik Ağrı Sempozyumu'nun 12'ncisi, Antalya'da başladı. Nöropatik ağrı konusundaki son gelişmelerin paylaşılacağı sempozyum, 15 Mart'a kadar devam edecek. 


Sempozyum Başkanı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Tan, nöropatik ağrıların sinir sistemini tutan hastalık sonrası ortaya çıkan ağrılar olarak tanımlanabileceğini söyledi. Bu ağrıların, bilinen klasik ağrılardan ayrı olarak karıncalanma, yanma, batma, elektriklenme, donma şeklinde şikayetlere neden olacağını kaydeden Prof. Dr. Tan, “Yani herhangi bir yerinizin ağrıdığından ayrıdır. Bu ayrımı yapmak klasik ağrının tedavisiyle nöropatik ağrının tedavisi tamamen farklı olduğu için önemlidir" dedi. Prof. Dr. Tan, her 100 kişinin 8'inde nöropatik ağrı görüldüğünü belirterek, Türkiye nüfusuna yapılacak bir oranlamada olayın ne kadar vahim olduğunun ortaya çıkacağını söyledi. 


KLASİK AĞRI KESİCİLER İŞE YARAMAZ


Nöropartik ağrılar yaşayan bir hastaya klasik ağrı kesicilerin hiçbir fayda göstermeyeceğinin altını çizen Prof. Dr. Tan, şöyle konuştu:


“Bu hem boşu boşuna ilaç alacağı için hastaya, hem de Türk ekonomisine zarar veren bir şeydir. Ayrıca bu ağrı kesicilerin mide problemi gibi getirdiği yan etkiler var. Bununla birlikte vitaminlerin de faydası yoktur. O yüzden teşhisi koymak çok önemlidir. Hastanın kendi ağrısını tanıması çok önemlidir. Nöropatik ağrıların tanısında en önemlisi yanmadır. Hastanın kışın ayakları yanar, yazın da donabilir. Nöropatik ağrının farkı budur. O nedenle bu ağrının türünü iyi belirlemek lazım." 


EN ÖNEMLİ NEDEN DİYABET


Nöropatik ağrıların birçok nedeni olmakla birlikte ortaya çıkmasında en sık görülen olgunun diyabet olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tan, “Türkiye'de erişkinlerde her 4 kişiden birinde diyabet veya diyabete yatkınlık görülmektedir. Diyabet ve diyabete yatkınlık gösteren grup içersinde de yüzde 35 civarındaki hastalarda nöropatik ağrı ortaya çıkıyor" dedi. Bu ağrıların tedavi edilmemesi durumunda günlük işgücü kaybından hastanın depresyona girmesine kadar çok çeşitli problemleri ortaya çıkardığını belirten Prof. Dr. Tan, bel ağrısı, ağırlıklı olarak meme cerrahisi, kol veya bacak ampütasyonu ameliyatları sonrasında, bypass ameliyatı sonrasında da ortaya çıkacak ağrıların nöropatik ağrı olacağını söyledi. 


NÖROPATİK AĞRI TEDAVİSİ

Bu ağrı tipi tedavisinde sara ve depresyon ilaçları kullanımının uygun olacağını kaydeden Prof. Dr. Tan, “Her depresyon ve sara ilacı da değil. Özel ilaçlar vardır" dedi. Nöropatik ağrının teşhisinin son derece kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Tan, nöroloji, fizik tedavi hekimleri, algologlar, endokrin doktorları, romataloglar ve onkologlara başvurulmasını önerdi. Prof. Dr. Tan, 2008- 2009 yıllarını kapsayan bir çalışmada Türkiye'de nöropatik ağrı tanısıyla reçete edilen hastaların reçetelerinin incelendiğini belirterek, “Hiçbir işe yaramayan ağrı kesiciler ve vitamin reçete edilmesiyle nöropatik ağrı için gerçek tedavi verilmesi yarı yarıyadır. 2 hastadan birine vermiş olduğunuz ilaç tamamen gereksiz ilaç. Bunun Türk ekonomisine maliyeti milyonlarla ifade edilebilecek düzeyde" diye konuştu. 


ENERJİ İÇECEKLERİNİN FAYDASI YOK


Son dönemde protein tozları, enerji verdiği iddia edilen içeceklerin de tedavide gündemde olduğunu belirten Prof. Dr. Tan, bunların faydası olmadığı gibi hasta vücuduna zarar vereceğini söyledi. Prof. Dr. Tan, alternatif tıbbın ise bir tedavi yöntemi olmadığını belirterek, şunları söyledi: 


“Sağlık Bakanlığı alternatif tıbbı çok fazla öne çıkarmaktadır. Kanıta dayalı tıp içinde hiçbir yeri yoktur. Sülük yapıştırmaktan tutunuz muska yazmaya kadar ve maalesef televizyonlarda ve medyada sanki bunlar işe yarıyormuş gibi söz hakkı verilmekte, reklamı yapılmaktadır. Hiçbir şekilde kanıta dayalı tıpta yeri olmayan bu tür uygulamaların yapılması hasta sağlığı için son derece zararlıdır." 


KADINLARDA GÖRÜLME SIKTIĞI 14 KAT


Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği (TRASD) Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan ise iltihapsız kas romatizması olarak da bilinen fibromiyaljinin Türkiye'de her 100 kişiden 8'inde görüldüğünü söyledi. Hastalığın kadınlarda erkeklerden 14 kat fazla görüldüğünü belirten Prof. Dr. Tan, hastalığı şöyle anlattı:


“Yaygın bir ağrı. Hastaların her yerinde ağrıları var. Kaslarda, kemiklerde, eklemlerde ağrılarla geliyor. Baş ağrısı olabiliyor. Sık idrara çıkma gibi alakasız görülen şikayetler olabiliyor. İshal ve kabızlık atakları, el ve ayaklarda uyuşma olabiliyor. Dokunduğunuz zaman zıplıyorlar. Uyku bozukluğu çok sıklıkla eşlik ediyor. Ne iş yapabiliyorlar, bazılarında depresyon olabiliyor ama çoğunlukla anksiyete, endişe hali olabiliyor."


'UYDURULMUŞ HASTALIK DEĞİL'


Laboratuvar testlerinde her şey normal çıktığı için genelde 'uydurulmuş bir hastalık' gibi algılandığını belirten Prof. Dr. Tan, “Ancak bu beyinde olan bir bozukluk. Beyin ağrı üretir hale geldiği için bu hastalar gerçek ağrıdan yakınıyor" dedi.


Teşhisinin zor olmadığını, aile hekimleri tarafından da tanının konabileceğini kaydeden Prof. Dr. Tan, öncelikli yapılması gerekenin hastanın detaylı öyküsünün alınması olduğunu söyledi. Fakat şikayetlerin çok çeşitli olmasından kaynaklı başka hastalıklarla D vitamini eksikliği, tiroid hastalıkları, bazı iltihaplı romatizmalarla karıştırılabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Tan, hastalığın kadınlarda daha sık görülmesiyle birlikte toplumda uydurulan bir ağrı olarak görüldüğünü söyledi. 

TEDAVİ

Fibromiyaljinin tedavisinin kişinin yaşadığı ağrının süresine bağlı olarak uzun yıllar alabileceğini belirten Prof. Dr. Tan, tedaviye ilişkin şunları söyledi: 


“Fibromiyalji nöropatik ağrılarda olduğu gibi normal ağrı kesicilere yanıt vermez. Kesinlikle lüzumsuzdur, yan etkilerle karşılaşırlar. Nöropatik ağrıda olduğu gibi dünyada onaylanmış üç ilacı vardır. İkisi antidepresan, biri sara ilacıdır. Bunlara ancak yanıt verir. Ama sadece ilaç tedavisi yeterli değil. Egzersizini, yaşama dönmelerini provoke etmemiz lazım. Bu hastalar kendilerini yatağa atar ve yataktan çıkmama eğilimindedirler. Halbuki günlük hayata dönmelerini ve ağrıyla başa çıkmalarını öğretmemiz lazım. Ama kesinlikte alternatif tıbbın burada da yeri yok."

 

 

DHA-Sağlık - Türkiye-Antalya - Emre BAYLAN