Yaşı kaç olursa olsun her kadın aynı soruyu soruyor: “Erkeklere ne oldu? Neden erkek gibi davranmayı bıraktılar?” Sorudan kasıt şu; eskiden erkek, kadını elde etmek için peşinden koşardı. Şimdi durum tam tersi. Erkekler değere bindi. Lisel

Yaşı kaç olursa olsun her kadın aynı soruyu soruyor: “Erkeklere ne oldu? Neden erkek gibi davranmayı bıraktılar?”
Sorudan kasıt şu; eskiden erkek, kadını elde etmek için peşinden koşardı. Şimdi durum tam tersi. Erkekler değere bindi.
Liseli kızlar liseli erkeklerden, yetişkin kadınlar da tüm erkeklerden şikayetçi.
Tespit doğru. Erkekler son yıllarda pek bir ‘elimi sallasam ellisi havasında’.
Elbette hatırlatıyorum: Geneli konuşuyoruz,  istisnalar kaideyi bozmaz.
 
SEVGİLİ GENÇ KIZLAR, KADINLAR
Erkekler peşinizden koşmak şöyle dursun, buluşmak için heves göstermiyorsa...
Sizi mutlu etmek için en ufak bir çabası yoksa... Aramıyorsa, sormuyorsa...
Ve daha da fenası sizden kaçıyorsa...
Bunun tek nedeni, sizsiniz.
Dertleştiğim ve aynı dertten muzdarip genç, yaşlı kadınların hikayesi benzer; erkeklerin o kadar üzerine düşmüşler, kendilerini o kadar kolay sunmuşlar ki, erkekler de alacağını aldıktan ya da alacak kadar bile ilgilenmeden kaçmış.
Erkekler de merak ediyor aslında, “Bu kadınlara ne oldu?” diye. Bir okurum, gençken bir kızla buluşabilmek için kırk dereden nasıl su getirdiklerini anlatırken ekledi: “Kızlar, çıkabilmek için 16 yaşındaki oğlumu evden almaya razı. Oğlanın nazını öyle çekiyorlar ki, kızlar için ben üzülüyorum.’’
Etraf, kolaylıkla elde edilen kadın kaynadığı için erkek de daldan dala atlamakta  sakınca görmüyor.
Sorun 1: Erkekler, kadına artık çok kolay ulaşıyor. Şehir kadınları ‘modernleştikçe’, ilişkileri de iş hayatlarını yönetir gibi yönetmeye kalkıyorlar. Atak davranmayı, ilk adımı atmayı, hatta ilk fırsatta yatağa girmeyi normal ve medeni kabul ediyorlar.
İstenilen buysa ne iyi...
Fakat gözlemlediğim kadarıyla iş kadını olup, 100 kişi çalıştırsa da, lise çağında olsa da kadın, yine de kadın. Ve paylaştıklarının erkek tarafından da sıradan değil özel bulunmasını istiyor. Aranmayınca, unutulup gidince içerliyor, kendine güveni altüst oluyor.
Sorun 2: Erkek ‘ihtiyacı’ içinde olmak.
Yanlış okumadınız, o kadar çok kadın ‘hayatımda biri olsa bütün sorunlarım bitecek’ inancında ki... Çılgınca o ‘biri’ aranıyor, her karşılaşılan erkek, “Acaba o mu?” diye değerlendiriliyor. Bu kadar muhtaç vaziyette olunca da, kadın kendisine hiç uymayacak bir adama kapılıyor; ona beyaz atlı prens muamelesi yapıyor.
Sorun 3: Erkeğe yapışmak. Üzerine düşüp, paçalarına sarılmak.
Çoğu kadın bu gereksiz üste düşmeyi nasıl yaptığının farkında bile değil, ne yazık ki.
Size sormadığı halde devamlı telefon ya da mesajla kendinizle ilgili bilgi veriyor musunuz? Öğlene kadar mesaj atmadı diye içerliyor musunuz? Bayram ya da seyran değilken hediye alıp, tatil planlıyor musunuz?
Haftada en az beş kere “Beni çok üzüyorsun çünkü...” diye başlayan cümleler kuruyor musunuz?
Valla, erkek olsam ben de kaçarım.
 
PEKİ ÇÖZÜM NE?
Çözüm öncelikle teşhis koymak. Kendinizi değerlendirmekle başlayın işe. “Kolay mıyım?”, “Bir ilişkiye muhtaç mıyım?”, “Üzerine çok düşüyor muyum?” diye.
Cevaplarınızda çok dürüst olun. Bana yazabilirsiniz. Paylaşmamı isteyip istemediğinizi belirtmeyi unutmayın. Pazartesiye çözüm yollarını konuşacağız.