Pek çoğu burayı ve buradaki sohbetleri tarif ederken “terapi gibi” diye özetliyor.
Hepsi birbirinden farklı şehirlerden, kasabalardan gelmiş buraya. O yüzden biraz da yalnızlar Soma’da. Bu küçük tasarım atölyesinde konuştuğum kadınlardan biri: “Bir maden, bir de çocuklarımız. Başka da bir şey yok Soma’da” diyor. Sonra kendini düzeltiyor: “Yoktu. Ama şimdi burası var.”
Nelerden konuşulmuyor ki burada... “Politika, güzellik, çocuklar, çocukların okulları, her şey...” diye özetliyorlar kısaca.
Sipariş geldikçe üretim yapıyorlar. Zira üretimini yaptıkları bu tasarım işlerin yapılması hayli zahmetli.
Yaptıkları her şeyin tasarımı Anatolian Artisans'ın katkısıyla hazırlandı. İşin büyük kısmı ise yine kadınlara düşüyor.
Bundan bir yıl önce Soma’da, daha bu tasarımları öğrenirlerken tanışmıştım bu kadınlarla.
Amerika’da yaşayan, Anatolian Artisans’ın kurucu başkanı Yıldız Yağcı’nın proje koordinatörlüğünde başlayan bu çalışmanın nüvelerini görmüştüm.Kadınlar o günkü neşelerinden, azimlerinden hiçbir şey kaybetmemişler bu bir yıl içinde O zaman yaratma heyecanının onların yüzlerini nasıl aydınlattığını görmüştüm, bugün başarılı bir yaratım sürecinin onlara nasıl bir güven verdiğini. Yaptıkları iğne oyası kolyeleri daha iyi görmem için siyah kazaklı Hüsniye hanımı kendilerine model seçiyorlar içerideki odada. Bu tasarımların tek tek nasıl yapıldığını, ne tür iplik, kumaş kullanıldığını anlatıyorlar tek tek.
Gözlerindeki ışık, Soma’nın karamsar ve dertli havasının zıttı. Ancak gözlerinin gerisindeki kaygıları da saklayacak kadar büyük değil.
Kadınların favorisi fil kuklası. Biri fesini, biri püskülünü, biri kulaklarını dikiyor. İmece usulü bir fil yapıyorlar birlikte.
Hâlâ yaptıklarını daha fazla insana ulaştırmaya, hâlâ Soma’nın madenden başka cevherlerinin olduğunun görülmesine ihtiyaçları var.
Geçen sene onlarla görüştüğüm zaman aralarından biri demişti ki, “eşim ben buraya geldiğimden beri neşelendiğimi söylüyor, doğru, çaresiz olmadığını anlayınca neşeleniyor insan.”
Ben bu kez, tam da bir yıl önce o kadının dediği, “çaresiz olmamanın” neşesine, hayata sundukları becerilerinin onları nasıl güçlendirdiğine tanık oldum, Soma’nın ölümden ibaret olmadığına... Zira soludukları kömür tozuna rağmen hayatın ucundan tutan kadınlar var.
Rengin ARSLAN (BBC Turkce)