Londra Yunus Emre Enstitüsü 8 Aralık Perşembe günü emekli diplomat Sör Terence Clark ile “Orta Doğu'nun Kültürel Mirasının Kalıcı Bir Parçası Olarak Saluki veya Tazı'nın Evrimi” konulu bir konuşmaya ev sahipliği yaptı.

Bu özel konuşmada Sir Terence Clark, Saluki av köpeklerinin Orta Doğu kültürel mirasının eşsiz bir parçası olarak geçmişi kesintisiz bir süreklilik içinde günümüze bağlayan tarihi bir unsur oluşundan söz etti.

Konuşmasının ilk bölümünde Saluki av köpeklerinin fiziksel özellikleri hakkında konuşan Terence Clark, ender bulunan bir av köpeği olan ve Batı’da genellikle uzun, zarif bir gövdeye ve tüylü uzun kulaklar ve kuyruğa sahip olmasıyla bilinmelerine rağmen Orta Doğu’da yetiştirilen versiyonlarının Batı’daki imajından bir çok anlamda farklı olduğunu anlattı. Bu bağlamda yaklaşık bin yıldır açık arazilerde ceylan ve geyik avlama amacıyla yetiştirilen yerli Salukilerin çok daha kısa tüylü, kısa boylu olduğunu, avlanma sırasında hasarı önlemek için genellikle kulaklarının genellikle kesildiğini ve ayaklarına ve kuyruğuna da kına yakıldığından bahsetti.

Konuşmanın bu bölümünde Sir Terence Clark, Salukilerin Mezopotamya'daki doğal yaşam alanlarındaki hallerinden örnek resimler göstererek, Salukilerin ayaklarına ve kuyruklarına kına yakmanın 500 yılı aşkın bir geçmişe sahip olmasına rağmen, Salukilerin avcılıkta kullanılmasının çok daha eskiye dayandığından ve medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilen Mezopotamya'ya kadar uzandığından bahsetti.

Terence Clark, Doğu’da köpeklerin genel olarak dışlandığı bir bağlamda bağlamda, yalnızca bir köpeği bu kadar özel yapan şeyin ne olduğuna dikkat çekti. Tarihi kaynakların Salukilerin sıradan bir köpek olmadığını gösterdiğini ve bu kaynaklara göre Salukilerin ya da tazıların Arapça köpek anlamına gelen kelb olarak anılmaması gerektiğini, bunun yerine sadece "Saluki" veya "Özgür" veya "Asil Olan" anlamına gelen "el-Hurr" adıyla olarak anılması gerektiğini açıkladı.

Ayrıca Salukilerin avcı köpekler olarak Orta Doğu toplumlarında bin yıldır istisnai bir rol oynadığı için onlara atfedilen bu özel statünün yakın zamanda ortaya çıkmadığını vurguladı ve tarihi kaynaklarda Mısır firavunu ya da Osmanlı padişahlarının yanında sık sık resmedildiği için “Kralların Arkadaşı” olarak anıldığını vurguladı.

Terence Clark konuşmasının ikinci bölümünde, farklı dönemlerden arkeologların anlatımlarından yararlanarak Mezopotamya ve Ortadoğu'da bulunan çeşitli Saluki iskelet örneklerini inceledi. Ayrıca Salukilerin tarih öncesi dönemde duvar resimlerinde veya boyalı çanak çömlek parçaları gibi çeşitli eserlerde tasvir edilen belirgin bir sembol olarak temsil edilmesine örnekler verdi ve baskı mühürleri üzerindeki Saluki tipi av köpeğinin en eski temsillerinden ve yaklaşık MÖ 6000'e tarihlenen Saluki figürinlerinden bahsetti.
 
Salukilerin tarihteki kayıtlarını inceleye Clark, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde avcılığa düşkünlükleriyle de bilinen Romalıların Salukilere olan özel ilgilerinden ve onları tüm Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki mozaiklerinde sık sık temsil etmelerinden bahsetti.

Terence, tarihi kaynaklarda Salukilere ilişkin tarihi anlatımların Arap Yarımadası'nın İslam öncesi şairleri ve Arap kültürünün önemli bir parçası olan şiir aracılığıyla sürdürüldüğünü öne sürdü.


Bu bağlamda Clark, İslam öncesi ve 6. yüzyılın sonlarında yaşamış meşhur Arap şairlerin edebi eserlerinde ve özellikle kasidelerinde Salukilerden nasıl bahsedildiğine dair örnekler verdi. Salukilerin anlatıldığı bu şiirleri ve ortaçağ el yazmalarını dikkatli bir şekilde inceleyen Terence Clark, sistematik olarak Salukis'in tarihi kökenini sistematik bir şekilde açıkladı ve tarih boyunca bu özel av köpeklerinin farklı toplumlar tarafından temsil edilme biçimleri arasındaki benzerliklerin altını çizdi.

Terence Clark, Müslümanların genel olarak necis veya necis kabul ettiği bu köpekleri, sonradan ellerini yıkamadıkları sürece ellememeleri emredilmesine rağmen, İslam'ın başlangıcından itibaren Salukilere bir istisna yapıldığını belirterek konuşmasını sonlandırdı. Buna ilişkin referansların Kur'an’da veya Peygamber'e nispet edilen hadislerde bulunabileceğini ifade etti.

Sonuç olarak Terence Clark bu konuşmasında, Saluki benzeri av köpeklerine sahip olma geleneğinin, yüzyıllar boyunca Mezapotamya ve Ortadoğu’da köpeklere karşı yapılan bir çok ayaklanmadan nasıl kurtulduğunu, ayrıca bu av köpeklerine sahip olmanın bugün bazı bölgelerde artan bir ilgi ile yaşamaya devam ettiğini anlattı ve Orta Doğu'nun kültürel mirasındaki eşsiz yerinin korunduğunu açıkladı.
 
Etkinlik, katılımcıların soru-cevap bölümü ve Sör Terence Clark'ın “Hayatımdaki Salukiler: Arap Dünyasından Çin'e” adlı ünlü çalışmasını imzalamasıyla sona erdi.

KONUŞMACILAR
 
Sir Terence Clark, Kraliyet Hava Kuvvetleri'nden Pilot Subay Rus dilbilimci olarak mezun olmuştur. Daha sonra İngiliz Diplomatik Hizmetine girmiştir ve Arapça eğitimi için Lübnan'daki Ortadoğu Arap Araştırmaları Merkezi'ne gitmiştir. Bahreyn, Ürdün, Fas, Ateşkes Devletleri (daha sonra Birleşik Arap Emirlikleri), Umman ve Libya'da hizmet veren Sir Terence Clark, önce Irak'a, ardından Umman'a Büyükelçi olarak atanmasıyla kariyerinin doruk noktasına ulaşmıştır. İlk Salukilerini Irak'ta sahiplenmiştir ancak Saluki av köpeği yetiştiriciliğine Avrupa'da devam etmiştir. Emekliyken, bölgedeki türün temsilcileriyle iletişim halinde olmak için Avrupa’ya ve Orta Asya'ya sık sık seyahatler gerçekleştirmiştir. Salukilerin anavatanlarındaki tarihi ve gelişimi üzerine çeşitli kitapların ve birçok makalenin yazarıdır.